Urfalı ağanın çocukları mağazacılıkta büyüyor!..

Aşiret ağası olan babalarının "Ağalık bitti, gidin okuyun" sözünü dinleyen Urfalı Nebati ailesinin oğulları, birçok sektör yanında mağazacılıkta büyürken, önceleri ürünlerini ithal ettikleri İtalya'ya şimdi çocuk giyimi ihraç ediyor

Yeni Şafak
Arşiv

http://image.yenisafak.com/resim/upload/2017/07/06/106b10720603e09.jpg

----------------------- Haberler başlangıç---------------------------

"Ağa oğlusunuz ama ağalık yapmayın. İstanbul'a gidip okuyun" diyen Urfalı ağanın çocukları... Urfa Viranşehir'de binlerce dönüm arazide, pamuk ve buğday ekimi yapan Nebati ailesinin oğulları, şimdi İstanbul'da tekstil, akaryakıt, inşaat, gıda sektörlerinde çalışıyor. B&G Store (Boys and Girls) adıyla çocuk giyiminde söz sahibi olan mağaza zincirlerinde üst gelir grubuna hitab eden ünlü İtalyan çocuk markaları Baby Graziella, Enrico Coveri, Mariella Burani, Betsy, Prosperine ile kendilerine ait Riccione, Nebbati, Cioccolata markalı ürünler satılıyor. Hepsi üniversite okumuş 6 erkek kardeşin çoğu yüksek lisans (master) da yapmış. Tekstil işinin başında en küçük kardeş Seyid Nebati var. Ağabeyi Nureddin Nebati MÜSİAD'da Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyor. Benzin istasyonlarından Şehmuz Nebati sorumlu. Seyit Nebati ve "Herşeye rağmen çiftçiyim" diyen Nureddin Nebati ile tekstil ve tarım sektörünü konuştuk.

Tekstile ilginiz aileden mi geliyor?

Nureddin Nebati : Ürettiğimiz pamuk dışında tekstille hiçbir ilgimiz yoktu. 1996 yılında dört ortakla iplik ticaretine başladık, 1997'de Maraş'da 12 makinalı örgü fabrikası kurduk. O fabrikadan Ortadoğu, İtalya, İspanya'ya ihracat yaptık. 1999 yılında ortaklık bitince, Türkiye'de özellikle üst gelir grubu ailelerin çocuklarının giydirilmesi konusunda bir boşluk olduğunu gördük. Ve ilk olarak İtalya, Hollanda ve İspanya'dan ithalatla çocuk giyimi işine girdik. 2000 yılında fason üretim yaptığımız Akmerkez'de mağazası olan bir hanımefendinin işleri kötüye gittiği için, mağazaya ortak olarak girdik ve mağazacılığa başladık. Bugün 21 mağazamız var.

Krize rağmen büyüme nasıl gerçekleşti?

Nureddin Nebati: 2001 krizinde çok büyük şekilde zarar ettik ama krizde büyüyen ender firmalardan biri olduk. Belki de o kriz olmasaydı, bizim mağazacılığa girme şansımız olmayacaktı. Çünkü alışveriş merkezlerinde çok ciddi şekilde mağaza boşalıyordu. Kaliteli çocuk giyimi konusunda da boşluk vardı. Yılda 300 bin adede ulaşan fason üretimimiz var. İki fabrika yüzde 100 kapasite ile bize çalışıyor. Yüzde 100 ithalatla başlamıştık, şimdi İtalya'ya 2 milyon euroluk ihracat yapıyoruz.

KRİZİN NİMETLERİ

Tekstilde söz sahibi bir ülkeye tekstil ihracatı zor olsa gerek?

Seyid Nebati : İhracatımızı bu yıl sonunda yüzde 20-25 oranında arttıracağız. İtalya'nın önde gelen firmalarından Junior Fashion Grup'la beş yıldır süren stratejik ortaklığımız var. Bunlar ünlü Mariella Burani'nin çocuk grubu. 500 milyon euroluk ciroları var. 5 yıl önce yaptığımız sözlü anlaşmalarla stratejik ortak olduk. Türkiye, Kafkaslar ve Uzakdoğu'da beraber hareket ediyoruz. Bugün itibariyle 21 mağazamız ve 3 corner'ımız var. Geçen yılı 6.4 milyon YTL'lik ciroyla kapattık. Bu yıl sonundaki hedefimiz 8.4 milyon YTL . Ama çoğunlukla bütçemizi yüzde 10-15 oranında aştığımız için, inşallah 9-9.5 milyon YTL ile kapatacağız.

İstihdama dayalı her sektörün korkulu rüyası olan Çin'le nasıl rekabet edeceksiniz? Çin'de üretim yaptırma gibi bir düşünceniz var mı?

Seyid Nebati: Çin'le rekabet mümkün değil. İşçi fabrikada yatıp kalkıyor, maliyeti toplam 60 dolar civarında. İtalyanlarla beraber ürünlerimizin bir kısmını ileride Çin'de üretmeyi düşünüyoruz. Pekin'de B&G Store açmak, hatta Versace'nin yaptığı gibi Çin'den 5 dolara alıp 150 dolara satmak gibi hayallerim var.

İSTİHDAM SAĞLAYANA TEŞVİK

Türkiye'nin önündeki en büyük sorun işsizlik. Bu alanda neler yapılabilir?

Seyid Nebati : Açtığım her mağazada beş kişi istihdam ediyorum. Net 550 YTL maaş verdiğim her çalışan, toplamda bana bin dolara maloluyor. Ama ben üretimimi fason yaptırdığım için teşviklerden yararlanamıyorum. İhracatı teşvik edecek uygulamalar olması gerekli. Yurtdışında temsilcilik açıyorum, ama üretici olmadığım için teşvikten yararlanamıyorum. Tutturmuşlar üretim. Ben gidip Çin'de de üretebilirim. İstihdam sadece üretimde değil, hizmet sektöründe de olabilir.

Tekstilcilerin finans sektöründen şikayetleri oluyor. Peki siz destek görebiliyor musunuz?

Seyid Nebati: Hayır. Şubat 2005'de bir banka geldi, "Tekstil setörü batıyor, kusura bakmayın biz kredileri durduracağız" dedi. Ortada hiç hesap yok, rapor yok. Tamamen ezbere. O dönem, tam ihracat yapmaya hazır haldeyken, süpriz bir şekilde benim 800 bin YTL kredimi durdurdular, kullanmış olduğum fonları kapatmamı istediler. Bir arsa, iki dükkanı satıp şirketin içine koydum. Bankacılara göre Şubat ayında batabilecek bir firma, aynı sene sonunda kâr açıkladı. Bu, finans sektörünün bize ne yaptığını gösteren güzel bir örnek. Şimdi işler iyi, "Al sana iki katı kredi" diyorlar. Ne yazık ki, biz yine de onlarla çalışmak zorundayız.Çünkü finansman olmadan hiçbir firma gelişemez.

4 milyon euroluk yeni yatırım

Üretim ayağında yatırım yapmayı düşünüyor musunuz? Yeni projeleriniz var mı?

İtalyanlarla ortak yatırım yapmayı düşünüyoruz. İstanbul'da bir modelhane kurup, üretimi Anadolu'da yapacağız. Planımızda var, belki bu yıl da olabilir. Bu yıl sonunda fason üretim 300 bin adedi bulacak. 400 bini aştığımız andan itibaren fabrika organizasyonunu yapmak zorundayız. İtalyanlarla yüzde 50-50 ortak olacağız. Bir İtalyan, bir Türk genel müdür olacak. Ben Yönetim Kurulu Başkanı olacağım. 4 milyon euroluk yatırım olacak. Bunun 2 milyon euro'sunu kendi öz kaynaklarından verecekler. Benim üzerime düşen 2 milyonluk payı da İtalya bankası Banca di Roma'dan 2 yıl ödemesiz 7 yıl vadeli olarak alacağız.

15 milyon kişi tarımla geçiniyor

Siyaset eğitimi almışsınız ama "çiftçiyim" diyorsunuz. Türkiye'de tarım, en sorunlu sektörlerin başında geliyor. Siz bu alandaki sorunları nasıl görüyorsunuz?

Nureddin Nebati: Tarıma uzaktan bakıldığı için "Tarıma 2 milyar-4 milyar dolar para dağıtılıyor, bu parayla başka yatırım yapılabilir" diyorlar. Bahsedilen kişilerin toplam sayısı tam 15 milyon. Destekleme- lerle çiftçiler ayakta tutulmaya çalışılıyor olsa bile, Türkiye'de oluşan fiyatlar çiftçinin karnını doyurmaya yetmiyor. Avrupa Birliği müzakerelerinde en alengirli alan tarım. Türkiye'de 15 milyon insan doğrudan geçimini tarımdan sağlarken, Yunanistan'da 800 bin kişiye verilen miktarla karşılaştırılması yanlış. Komşu ülke Suriye'nin kendi çiftçisine yaptığı teknolojik yardım seviyesine bile ulaşmış değiliz. Verimlilik düşük seviyede. Bu hükümetle pamuk, ayçiçeği gibi stratejik ürünlerde destekler artmaya başladı. Destekler daha önce 7-8 cent civarındaydı, geçen yıl 18 cent, şimdi 22 cent.

AĞALIK ESKİDENDİ, BİZ AĞA DEĞİLİZ

Çiftçiliği neden bırakmadınız?

Nureddin Nebati: Dünyanın en zevkli işi. Tertemiz bir ürün. Yılda iki defa doğum yapıyor. En güzel kısmı çiftçilikte öşürdür. Zekattır. Bütün diğer elde ettiğiniz gelirlere nazaran tarımdaki zekatın anında verilmesi gerekir. Buğdayı üretirsiniz. Kuruysa onda birini ayırıp fakir fukaraya, sulu ise 20'de birini ayırıyorsunuz, fakir fukaraya veriyorsunuz. Malınıza birilerinin ortak olduğunu biliyorsunuz. Allaha kul olmanın ne kadar güzel birşey olduğunu görüyorsunuz. Ve oradan aldığınız parayı büyük bir zevkle harcıyorsunuz.

Çiftçilikten kâr ediyor musunuz?

Nureddin Nebati: Çiftçilikte hiçbir kâr yok. Oradaki arazilerin elde ettiği gelirle geçinme şansımız olamaz. Babamız bize "Ağa çocuğusunuz ama ağalık yapmayın. Aşiretlik, ağalık eskidendi, siz okuyun" dedi. Biz ağa değiliz. İstanbul'a gelip üniversite okuduk. Çoğumuz yabancı dil biliyoruz.

Fasonun yaşama şansı kalmadı

Tekstil ve konfeksiyon sektörü, yüksek maliyetlerden şikayetçi. Bu yöndeki destekler, gerçekten sektörün sıkıntılarına çözüm olur mu?

Seyid Nebati: Tamamen konfeksiyoncu, fasoncu olsaydık, aynı problemleri biz de yaşardık. Nasıl durabiliyorlar bilemiyorum. Bizi katma değeri yüksek mallar satmamız, organizasyondan kazandığımız para kurtarıyor. Sigorta primlerini indirseler bile, fasonun Türkiye'de yaşama şansı kalmadı. Fiyat rekabeti, dünyanın en kötü rekabetidir. Bence asıl olması gereken rekabet, kalite ve dizaynı da içine alan organizasyonda olmalı. Bunu başaramayanlar silinip gidecek.

Kendi markamızla satıyoruz

B&G Store'larda İtalya'nın ünlü çocuk markalarını satıyorsunuz. Kendi markalarınız var mı?

Seyid Nebati: Bizim Riccione (İtalya'da bir şehrin ismi) adında kendi markamız var. Onu inşallah dünyaya da ihraç edeceğiz. Rusya'da Nebbati diye markamızla satıyoruz. Amacımız, markalarımızı Uzakdoğu ve Rusya'dan başlayıp bütün dünyaya satabilmek. ----------------------- Haberler son--------------------------