Enerji Piyasaları ve Politikaları Enstitüsü Başkanı (EPPEN) Volkan Özdemir, kamuoyunda gaz ticareti ve taşımacılığının yanlış anlaşıldığını ve bu iki konunun birbirinden ayrılması gerektiğini söyledi.
TürkAkım'ın sadece taşımacılığı kapsayan bir proje olduğunu anlatan Özdemir, dolayısıyla Türkiye'nin merkez olacağı yönündeki tartışmaların TürkAkım ile ilgisi bulunmadığını vurguladı.
Özdemir, TürkAkım'ın Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı'nda (TANAP) SOCAR'a olduğu gibi Gazprom'a önemli imtiyazlar tanıyan bir proje olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'ye faydaları nedir? TürkAkım'ın Türkiye'ye ciddi bir stratejik katkısı var. Türkiye böylece, Ukrayna kaynaklı transit riskinden kurtuluyor. TANAP'tan farklı olarak ikinci hattın Bulgaristan üzerinden gideceği görünüyor. Böylece, Türkiye ilk defa Rus gazında nihai kullanıcı konumundan ara kullanıcı konumuna geçecek. Rusya, Türkiye üzerinden azımsanmayacak bir miktarı Avrupa'ya gönderdiğinde iki ülke arasında daha dengeli bir ilişki meydana gelecek" diye konuştu.
Özdemir, bu durumun TürkAkım'ın ciddi bir fırsat sunmadığı anlamına gelmediğini ve Türkiye'nin Güneydoğu Avrupa gaz piyasasında taşımacılık açısından bir oyuncu haline geldiğini de ifade etti.
"Türkiye, Ukrayna krizinden kurtulacak"
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Hidrokarbonlar Müdürü Dr. Sohbet Karbuz da TürkAkım projesinin Türkiye'nin transit riskini kaldırdığını ve bu yüzden son derece önemli olduğunu söyledi.
Karbuz, Türkiye'nin anlaşmaya göre TürkAkım'ın birinci hattından aldığı gazda da bir indirim elde etmeyeceğini, ama Rusya'nın Ukrayna üzerinden yaptığı yıllık 3 milyar dolarlık transit ücretinden kurtulacağını anlattı.
"TürkAkım'ın Türkiye'nin merkez olma konusuna da hiçbir katkısı olmayacak" diyen Karbuz, şöyle devam etti:
"Eğer üzerinizden bir sürü boru hattı geçiyorsa, bu sizin enerji ticaret merkezi olmanız konusunda bir değişiklik getirmiyor. Ukrayna, Rus gazının yüzde 80'inini üzerinden geçiriyordu, ama ticaret merkezi (hub) olamadı. Gazı alıp kendiniz satmıyorsanız, aldığınız gaz petrol endeksli ise ve piyasanızda sübvansiyon varsa merkez filan olamazsınız. Bu Türkiye merkez olma rüyasından vazgeçmeli demek değildir. Merkez olmak için ne gerekiyorsa yapın, ama bu bir süreçtir, en azından 10 yılı getirir. Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) müşterilerinin kontratlarına bakın, onlar hub endeksli fiyatlar. TürkAkım'ın ikinci hattının müşterilerinin kontratlarına bakalım. Onlar ise hibrit şekilde fiyatlanmış durumda. Peki Türkiye'nin TürkAkım'ın birinci hattından alacağı gazın fiyatı? O sadece petrole endeksli. Burada yanlış bir durum var demektir. Dolayısıyla doğru çok önemli bir proje ama Rusya için çok daha önemli. İleride belki TürkAkım-3, Kuzey Akım-3 devreye girecek. Dolayısıyla Avrupa piyasası da Rus piyasasına daha bağımlı hale gelecek, ama bu kötü anlamda değil çünkü daha ucuz gaz alacak."
"İthalat serbest bırakılmalı"
Türkiye Doğalgaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Arslan, asıl konunun Türkiye'deki ithalat serbestliğinin sağlanması olduğunu söyledi.
"Türkiye ithalatı serbest bırakmadığı sürece hiçbir zaman için geçiş ülkesi konumundan merkez konumuna gelmesi mümkün görünmüyor" diyen Arslan, 30 yıl öncesindeki kontratları bugünün şartlarına uyarlamanın mümkün olmadığını ve zaman zaman fiyatların tahkime gidebileceğini anlattı.
"Türkiye, enerji denkleminde sabit değişken"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesinden Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, TürkAkım'ın hem Türkiye-Rusya ilişkileri açısından hem de Türkiye'nin doğrudan Rusya'nın gaz rezervlerine ulaşması açısından çok önemli bir proje olduğunu kaydetti.
TürkAkım ve TANAP gibi projelerle Türkiye'nin ilk kez stratejik konumunu kullanmaya başladığını belirten Karagöl, "Böylece, 'Türkiye enerji ticaret merkezi olur mu?' konusu da dünya piyasalarında gündeme geldi. Ticaret merkezi olmak için depolama kapasitesine de farklı yatırımlar gerekiyor. Diğer yandan, Rusya için bu projeyle arz-talep güvenliği eşitlenmiş hale geldi. Talep güvenliği açısından Rusya'nın Türkiye'ye ihtiyacı var. Burada bir enerji denklemi kuruluyor ve Türkiye bu denklemde en önemli aktörlerden birisi ve aslında bir sabit değişken olarak yerini alıyor." değerlendirmesinde bulundu.