Tarımda kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olan Türkiye, yılda yaklaşık 45 milyon ton yaş sebze-meyve üretiyor. Dünyadaki toplam sebze meyvenin yüzde 4’ünü Türkiye üretiyor. Türkiye’de yaş sebze-meyve üretiminin yalnızca yüzde 5’i ihraç ediliyor. Geriye kalan yüzde 95’lik kısım 80 milyonluk iç pazara sunuluyor. Ancak bu miktarın yüzde 25-30’u ise tüketiciye ulaşmadan çürüyor. Ülke olarak ürettiğimiz yaş sebze meyvenin dörtte birinin çöpe gitmesinden daha önemli olan ise tarladan-sofraya uzanan zincirde fiyatların katlanması.
ÜRETİCİNİN KAZANAMADIĞI SİSTEM DEVAM EDİYOR
Enflasyon ve faiz gibi temel büyüklükler üzerinde de büyük etkisi olan sebze meyve fiyatlarının katlandığı zincirde, deyim yerindeyse vahim bir tablo var. Üreticiden bir liraya aldığını 4-5 lirayla piyasaya sunan kabzımal-komisyoncu ve toptancıların oluşturduğu vurgun çarkının önüne bir türlü geçilemiyor. Tüketicinin cebinden çıkan paranın yüzde 10-20’si üreticinin cebine giriyor. Aradaki yüzde 80-90’lık fark, yıllardır bu çarktan beslenen kesimlerin eline geçiyor. Bu rakamlar; tarladaki ürünlerin üreticiden çıkış fiyatının üzerine 4-5 katı fiyatlar konularak tüketiciye sunulduğunu gösteriyor.
BAKANLIKLAR DİKKAT ETMELİ
Türkiye’de Nisan ayı ile birlikte sera ürünlerinden tarla ürünlerine geçiliyor. Tarlada üreticiler, ilk hasatlarını merakla beklerken, bir yandan da spekülatörlerin hazırlığı var. Çiftçinin ürünlerini elinden alan büyük tüccar ve spekülatörler, her yıl yaptıkları gibi yine piyasadan ürün toplamaya hazırlanıyor. Daha önceki deneyimlerimiz ilk ürünlerin vatandaşa değil stoklara, soğuk hava depolarına yığılacağını gösteriyor. Bu yöntemle piyasa ürün arzını düşüren spekülatörler, fiyatların yukarı çıkmasını bekleyecek. Fiyatlar istedikleri seviye çıkınca stoklardaki ürünler piyasaya sürülerek büyük vurgun yapılacağı ifade ediliyor. İlgili bakanlıkların ve yerel yönetimlerle birlikte bu soygun çarkını önlemesi gerektiği ifade ediliyor.
ÜRETİCİ İSYAN EDİYOR
Son bir sıcak gelişme olduğu için marul fiyatlarından örnek verelim. Marul fiyatları bu aralar adeta dip yaptı. Dün Antalya Altınova’da seralarda marulun fiyatı 10 kuruşa kadar düştü. Emeğinin karşılığını alamayan üreticiler bin bir zahmetle yetiştirdiği ürünleri satamadığı için isyan ediyor. Aracıların tarladan 10 kuruşa topladığı marullar market, manav ve tezgahlarında 1 liraya tüketiciye satılıyor. Tüketici tarlada 10 kuruşa alınan marulları tam 10 katı fiyatla 1 TL’ye tüketmek zorunda kalıyor. Mart ayına 50 kuruş fiyatla giren marul, tarla ürünlerinin devreye girmesi aşamasında son 10 yıllın en kötü fiyatına düştü. Bu tabloyu diğer birçok sebze ve meyve fiyatlarında görmek mümkün.
SAADET ZİNCİRİ GİBİ ÇARK
Tarlada fiyat şoku ile karşılaşan çiftçi ne yapacağını kara kara düşünüyor. Çiftçi-kabzımal- komisyoncu-toptancı halleri-Pazar-market sürecinin sağlıklı takip edilememesi, spekülatörlere karşı piyasayı regüle edecek mekanizmanın kurulamaması fiyat kontrolünü zorlaştırıyor. Bu sorunun önüne geçecek çözüm önerisi olarak yıllardır konuşulan soğuk hava depolarının yetersizliği sürüyor. Ortadaki çarpıklık hala tarladan manava saadet zincirinin kırılamadığını gösteriyor.
Fiyatlar hem tüketiciyi hem de üreticiyi vururken bir darbede enflasyona yapıyor. Gıda fiyatları ile artışa geçen yıllık enflasyon bir türlü durdurulamıyor. 1-1.5 puanlık artış milyarlarca dolarlık faize yüküne neden oluyor.
Sistem kaydı bulunmayan başkanlar var
İsmail Erten Antalya'da büyük üretimi olan bir tarım firmasının patronu. Üreticinin iyi temsil edilmediğini belirten Erten, birçok yerde oda başkanlarının tarımla alakasının olmadığını ifade etti. Erten “Aynı isimler hep başkan seçiliyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmayanların Ziraat Odası başkanlığı yapmaması gerekiyor. Tarım bilmeyenlerin oda başkanı olduğu bir yerde tarımın gelişmesinden söz edilemez” diye konuştu.
TÜM ZİNCİRLERDE KONTROL ŞART
Hallerden manavlara kadar güçlü bir denetime ihtiyaç olduğunu vurgulayan Erten “Büyük marketlerin aldığı fiyatı ve sattığı fiyatın belgesini koyması gerekiyor müşterilerine. Büyük satıcı firmaların aldığı fiyat üzerine karını ve alış fiyatını koymaları gerekiyor. Kim bunu isteyebilir. Firmalar bunu der mi? Marketler alış ve satış fiyatlarının fotokopilerini koyacaklar. Kampanya yapıyorum diye bir üründe indirim yapılıyor. Yeter ki o marketin, AVM’nin içine girilsin. Sonra diğer ürünlerde kat kat fazlası müşteriye yansıtılıyor” dedi.
Komisyoncu ve tüccar da dertli
İstanbul Tüm Bostan Sebze Meyve Komisyoncular ve Tüccarlar Federasyonu (TÜMESKOM) Başkan Yardımcısı Sadık Kılıç, üreticinin hallere girmesinin mümkün olmadığını söyledi. Kılıç, ”İstanbul Avrupa yakasında 571 tane yazıhane var. Gidip de üretici bunu kullanamaz ki. Bu imkansız” dedi. Meyve sebze fiyatlarındaki artışın ardından herkesin gözünün kendi üzerlerine çevrildiğini belirten Kılıç, “Buradaki 570 esnafın 400 tanesi kirasını ödeyemiyor. Sattığı malın parasını alamıyor. Antalya Serik’ten çilek sattım bugün. 3.1 liradan bana gelişi var. Bunun takriben 700 kuruşta masrafı var toplam maliyeti 3.8 lira. Bugün ben 2.5-3 liraya çilek sattım. Bizde risk var. Bugün Etiler’e git bugün 15 liraya çilek satıyor. Sonra ekranlardan deniliyor ki İstanbul’da çilek 15 lira, üretici de 3 lira” diye konuştu.
Sektördeki mafya önlenmeli
Talat Ekşi(Pazarcı): Sebze mafyası var bu ülkede. Hem İstanbul halini hem de ülkemizdeki diğer halleri ele geçirmiş durumdalar. İstediği malları sokuyorlar istediklerini halin içine almıyorlar. İstediklerini ise döküyorlar. Esrar eroin mafyası nasılsa bunlar da öyle. Haller 3-5 kişinin elinde. Onlar ne isterse o oluyor.
Halde çarparlar beni
Mustafa Akgül, (Mersinli üretici): Çarparlar beni orada. Yılda 2 bin ton narenciye üretimim var. Ben bile gidip hale ürünlerimi satamıyorsam küçük çiftçi ne yapsın. Tüccara satıyorum mecbur. 30 kuruşa portakal sattım. Mandalinayı 50 kuruşa verdim. Ben 30 kuruşa verdim markette 2.5 TL.