Yıllardır ticaretle uğraşan tâcir, banka kredisine ihtiyaç duyunca hayatının şokunu yaşadı. Özel bir bankadan kredi talebinde bulunduğunda isminin bankalar arası merkezî sistemde borçlarını ödemeyenlerin listesinde bulunduğunu öğrenince yıkılan tüccar, kredi talebi reddedilince mahkemenin yolunu tuttu. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde banka aleyhine tazminat davası açan işadamı, bir banka şubesinde adına sahte imzayla kredi kullandırıldığını tespit ettiklerini, bu şubede kesinlikle işlemlerinin bulunmadığını öne sürdü.
Adı kullanılarak sahte imza atılmak sureti ile kimliği belirsiz kişilerin kredi kullandıklarını buna rağmen davalı bankanın hakkında sahte evrak tanzîm ederek dolandırıcılık yapma suçu ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu kaydetti. Şeref ve haysiyeti ile oynandığını, ayrıca kredi borcunun kendisine âit olmadığını tespit etmek için 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde menfî tespit davası açmak zorunda kaldıklarını, yapılan soruşturma sonrası sözleşmede imzası bulunmadığının tespit edilip takipsizlik kararı verildiğini söyledi.
Yüz kızartıcı bir suç ile itham edilmesinin kişilik haklarını zedelediğini, aile ve çevresi ile olan ilişkilerinin bozulduğunu, bu dönemde kredi kullanamamaktan dolayı ortağı olduğu iki şirketteki hisselerini devretmek zorunda kalıp zarara uğradığını ileri sürerek, 5 bin TL maddî, 40 bin TL manevî tazminatın olay tarihinden îtibâren işleyecek ticarî faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etti.
Mahkemede savunma yapan banka avukatı ise, kredi kullandırılırken istenen evrakların bankaya bizzat kredi talep eden tarafından sunulduğunu öne sürdü. Sözleşme kurulurken müşterilerin nüfus cüzdan bilgilerinin kendilerinden alındığını, banka çalışanının kriminal uzman gibi imza incelemesi yapamayacağını savundu. Banka avukatı, bankanın kredi borcu ödenmediği için takip yapmasının ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmasının kanunî hakkını kullanmak olduğunu ve bundan dolayı tazminatla sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, davalı bankanın kurumsal kişiliğe ve araştırma organlarına sahip olmasına rağmen, özen yükümlülüğüne aykırı davranarak sahte evraklarla düzenlenen kredi sözleşmesi çerçevesinde verilen kredinin geri ödenmesi için davacı aleyhine başlattığı icra takibi ve açılan menfî tespit davası sebebiyle davacıyı vekâlet ücreti ve yargılama gideri ödemek durumunda bıraktığına hükmetti. Bankayı 5 bin TL manevî tazminat ödemeye hükmetti. Kararı iki taraf avukatı da temyiz etti. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi emsâl bir karara imza attı.
Yargıtay kararında şöyle denildi:
"Somut olayda, dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere davacının icra takibine, ceza soruşturmasına muhatap olduğu ortadadır. Bu süreçte davacının kredi notunun olumsuz duruma gelmesi karşısında, mahkemece hükmedilen 5 bin TL manevî tazminat miktarı, ne somut olayın özelliklerine, ne davacının olaylardan etkileniş derecesine, ne de paranın alım gücüne uygun düşmeyecek şekilde az olup, davacı yararına daha tatminkâr ve adalete uygun, mâkul bir manevî tazminat takdir edilmek üzere, kararın bu sebeple de davacı yararına bozulması gerekmiştir. Karar oy birliği ile bozulmuştur."