Türkiye’nin de yenilenebilir enerjideki kurulu gücü her geçen gün artıyor. Şu anda toplam kurulu gücün yüzde 55’i yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor. Türkiye'nin elektrik kurulu gücü aralık sonu itibarıyla 103 bin 809 megavat kurulu güce ulaştı. Yenilenebilir enerjinin en güçlü iki üretim kaynağı olarak görülen güneş ve rüzgar enerji santrallerinin hem kurulumunda ve hem de enerji üretiminde madenlerden faydalanılıyor. Bu sayede sıfır emisyon hedefine ulaşma yolunda madenlere olan yönelim de artıyor.
KURULU GÜÇ ARTINCA TALEP YOĞUNLAŞTI
Hayatın her alanında kullanılan madenlerden yenilenebilir enerji kaynaklarının üretiminde de yararlanılıyor. Örneğin, kıyı tipi bir rüzgâr tribünü tesisinde doğal gaz temelli bir elektrik santralinden 8 kat daha fazla madene ihtiyaç duyuluyor. Açık deniz rüzgâr santrallarında ise eş değer bir gaz santraline göre 12 kat daha fazla madene ihtiyaç var. Rüzgâr tribünlerinde çelik, alüminyum, cam veya karbon takviyeli kompozit malzeme, güneş santralinde ise kristal bakır, alüminyum ve gümüş madenleri yoğun kullanılıyor.
TÜRKİYE AVANTAJLI KONUMDA
Uzmanlara göre madencilik çalışmalarının gelişmesi ve güvenli tedarikinin sağlanmasıyla yenilenebilir enerji alanında fark oluşturmak mümkün. Nikel, lityum, kobalt gibi stratejik madenlerin önemli bir bölümü dünyadaki birkaç ülkenin elinde toplanıyor. Türkiye, bu konuda avantajlı durumda. Son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlayan elektrikli otomobillerin içinde de madenlerin önemli payı var. Elektrikli araçlarda normal fosil yakıtlı araçlara göre 5 kat daha fazla maden kullanılıyor. Ortalama 1,5 ton ağırlığa sahip bir otomobilde 1 ton demir-çelik, 10 kilogram bakır, 10 kilogram kurşun 10 kilogram çinko, 40 kilogram cam kumu, 70 kilogram oksit kullanılıyor. Elektrikli araçta 54 kilogram grafit, 63 kilogram nikel, 22,5 kilogram kobalt, 80 kilogram lityum; pil ve bataryada ise 63 kilogram lityum kullanılıyor.
KULLANIM ALANI YAYGINLAŞIYOR
Önümüzdeki dönemlerde kobalt, nikel ve lityumun da aralarında bulunduğu batarya metallerine talebin 10 kat artacağı öngörülüyor. Başta elektrikli araçlar olmak üzere rüzgâr türbinleri, güneş panelleri, nükleer enerji, havacılık, fiber optik kablolar, teknolojik aletler gibi pek çok üründe kullanılan nadir toprak elementlerine olan ihtiyacın da artacağı belirtiliyor.