Ürünlerde nicelikten ziyade niteliğin aranması, yetiştiricilik esnasında çevreye en az zararı vermek üzere planlanması, insan ve hayvan sağlığına önem verilmesi yönleri ile sürdürülebilir, tutulan kayıtlar ile de izlenebilir bir tarımsal üretim metodu olan organik tarımın ülkedeki ilk uygulaması 30 yıl önce ihracata yönelik gerçekleştirilmiş olsa da özellikle, 2000'li yıllardan sonra yasal düzenlemeler hızla yapılarak uygulama yaygınlaştırıldı.
Adana, kırsal kesimlerinde ilaç ve gübrelere ve kimyasal maddelere daha az maruz kalmış tarım alanlarına sahip olması nedeniyle bu üretim metodunda büyük bir potansiyele sahip bulunuyor.
Bu yıl itibarıyla 41 tür üründe 306 üreticinin yaklaşık 16 bin dekar alanda organik tarım faaliyeti yaptığı kentte, kırsal kesimdeki aile tipi işletmelerde bu üretim metodunun yaygınlaştırılması amaçlanıyor. Uygulamanın önündeki en büyük sorun olan pazarlama sorunu ise halihazırda yurtiçine gönderilen ürünlerin bölgede de tüketiciye sunulmasını sağlayacak uygulamalarla aşılmaya çalışılacak.
Adana Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Muhammet Ali Tekin, AA muhabirine, organik tarımın ilk olarak 2000'li yılların başında ilde uygulama alanları bulduğunu ifade etti. 2008 yılında ülke genelinde uygulanan ''Organik tarımın yaygınlaştırılması ve kontrolü projesi'' ile kentin Çevre Amaçlı Tarım Arazilerinin Korunması Programına (ÇATAK) dahil edilmesiyle organik tarımın ivme kazandığını belirtti.
Bölgede ova kesimlerine göre geçit, dağlık, kırsal bölgelerde organik tarım faaliyetlerinin sürdüğünü ifade eden Tekin, bu üretim metodunda en fazla zeytin, badem, nar ve ayçiçeği gibi ürünlerin elde edildiğini, bazı bölgelerde tamamen ihracata dönük 2 bin dekarı bulan uygulamalar olduğunu kaydetti.
Organik tarımı ve ürün çeşitliliğini artırarak hem ihracat hem iç piyasaya daha fazla ürün sürmek istediklerini anlatan Tekin, "Tarım denince Türkiye'de ilk akla gelen şehirlerden birisi Adana. Ürün çeşitliliği ve yılda iki defa iki ürün alma kabiliyeti olduğu için tarımda bir numarayız ancak bunu organik tarımda da başarmak istiyoruz. Çukurovayı, organik tarımda da bir numara haline getirmeyi, Türkiye'de hatırı sayılır bir sıralamada yer almasını istiyoruz."
Tekin, kentte organik tarım pazarı kurulması çalışmalarında son aşamaya gelindiğini kaydetti.
Lokomotif, küçük işletmeler
Tekin, genellikle kırsal kesimdeki orta ve küçük işletmecilerin bu faaliyet içinde bulunmasını istediklerini, iyi örnekler olan işletmelerin bir lokomotif etkisi gibi çevresine örnek olacağını belirterek, böylece kırsal kalkınmanın daha hızla sağlanacağını düşündüklerini kaydetti.
Organik tarımda geleneksel üretime göre maliyetin yüzde 15-20 fazla olması, emsallerine göre yüzde 10-30 daha az ürün elde edilmesine rağmen fiyat olarak yüzde 200'lere varan avantaja sahip olabildiğine dikkati çeken Tekin, "Kırsalda köylerimizde ürün çeşitliliğinin artırılması, ürün kalitesinin daha iyi olması, çiftçilerin ekonomik durumlarının daha iyi hale gelmesi, organik tarımın bir sanat haline getirilmesi için çabalarımız devam ediyor. Organik tarım, en öncelikli konularımızdan biri olacak." dedi.
Pazarlama sorunu
Çukurova Organik Tarım Derneği Başkanı Bünyamin Özkan da ova kesiminde yoğun girdi kullanılarak yapılan tarımsal faaliyet nedeniyle bu alanın organik tarıma müsait olmayan bir duruma geldiğinin düşünüldüğünü belirtti.
Adana'nın özellikle kuzey kesimlerinde geniş sahalarda organik tarım yapmaya müsait alanlar olduğunu anlatan Özkan, buradaki üreticilerin uygun yönlendirmeler ve desteklerle organik tarıma yönelebildiğine dikkat çekti.
En büyük sorun olan pazarlamanın çözülmesi halinde üretimin hızla artacağını ifade eden Özkan, bunun için kentte bir pazar kurulması çalışmalarında son aşamaya gelindiğini aktardı.
Özkan, "Adana, Hatay, Mersin olsun İstanbul, Marmara Bölgesi'ndeki birçok ile organik ürünlerini temin etmektedir. Mersin sebze üretiminde, Adana, işlenmiş ürün olarak zeytin, sebze ve meyve konusunda organik ürün göndermekte. Kentte organik pazar kurulduğu takdirde buradan İstanbul'a giden, oradaki tüketicinin tercih ettiği bu ürünler, şehrimizdeki tüketicilerin de hizmetine sunulacak. Bu noktada ilimiz bu çalışmalar yapıldıktan sonra tarımda olduğu gibi organik tarımda da söz sahibi hale gelecektir."
Eko turizm
Organik tarım üreticisi Ahmet Yıldırım da 1992 yılından beri organik tarım yaptığını söyledi.
Organik tarım faaliyetlerinden, tarımsal üretim kadar turizm açısından da faydalanılabilineceğine dikkati çeken Yıldırım, son dönemde hızla yayılan, çevreyi koruyan, yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahat olarak tanımlanan ekoturizmin bu işletmeler için bir amaç haline gelmesi gerektiğini kaydetti.
Yıldırım, şunları söyledi:
"Organik tarım sadece birkaç tür ürün üretilmesi sınırında tutulmamalı. Bu uygulama, küçük ölçekli ekoturizm amaçlı aile işletmeciliğine dönüştürülürse hem kültür alışverişi olacak hem küçük alışverişler yapılarak bu ürünler hemen paraya dönüşecek. İşletme daha da gelişecek. Sadece 'ben organik zeytin üretiyorum. Biri gelsin bunu alsın' demekle para kazanılmaz. Bu üretim de yaygınlaşmaz."