Uluslararası Para Fonu (IMF) Nisan Ekonomik Görünümü Haftanın Tablosu’na göre, 2009 ve 2017 yıllarında düşük karbonlu enerji kaynakları arasında en yüksek fiyat düşüşleri güneş ve rüzgar türbinlerinde görülürken, bu dönemde güneş panelleri fiyatları yüzde 76, türbin fiyatları da yüzde 34 düştü. Fiyatlardaki düşüşle söz konusu kaynaklar, hidro elektrik ve nükleer santral gibi daha geleneksel enerji kaynakları ve fosil yakıtlarına rakip oldu.
IMFBlog’da Christian Bogmans’ın yazısında güneş ve rüzgar enerjilerinin daha uygun maliyetli enerji kaynakları haline gelmeleriyle yenilenebilir enerji kapasitesine yapılan küresel yatırımın son 10 yılda arttığına ve 2008 yılına kadar hidrogüçte görülen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik en yüksek küresel yatırımın, 2009’da türbinlere yapıldığına dikkat çekildi. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında en yüksek yatırımın 2016’da güneş panellerine yapıldığı, 2017 yılında da güneş panellerine yapılan yatırımın, diğer düşük karbonlu teknolojilere yapılan toplam yatırımı aştığı belirtildi.
Bogmans yazısında rüzgar ve güneş enerjisi maliyetlerinin düşmesinin yanında, nükleer ve hidro elektrik santral maliyetlerinin aynı dönemde sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 9.0 arttığına dikkat çekti. Bogmans, rüzgar ve güneş enerjisinin tersi, köprü ve demiryolları gibi inşaat projelerine benzer olarak nükleer ve hidro kaynakların daha gelişmiş teknolojilere sahip olmaları sebebiyle yapılandırılmalarına daha yüksek yatırım gerektiğini belirtti ve söz konusu faktörlerin bu gibi projelerde maliyet azaltımı olasılığını kısıtladığını vurguladı.
Buna karşın, rüzgar ve güneş enerjisi teknolojileri araştırmaları ve gelişimleri, standardizasyonları ve imalat ölçek ekonomilerinin, daha etkili güneş panelleri ve daha büyük rüzgar türbinleri oluşturulmasına yol açtığını belirten Bogmans, rüzgar ve güneş teknolojilerindeki gelişimin standardizasyon ve ölçek ekonomileri düzenlemeleriyle üretimlerinin daha etkili hale geleceği elektrikli pillerde de görülebileceğini vurguladı.