Hükümetten dolar açıklaması

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin dünyaya net bir döviz borcunun olmadığını ifade ederek, “Dünyadan döviz alacağı var. Yani bizim varlıklarımız borçlarımızdan yüksek. Hane halkının çok büyük bir döviz fazlası var çünkü biz hane halkının döviz ile borçlanmasını yasakladık. Çok doğru yapmışız” dedi.

Yeni Şafak
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek.

Şimşek, Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada gelecek dönemde ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal sıkılaşmaya devam edeceğini belirterek, dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük riskin korumacılık olduğunu söyledi.

1929 yılında alınan korumacılık tedbirlerinin dünyayı buhrana götürdüğünü anımsatan Şimşek, “Maalesef böyle bir ticaret savaşının acaba eşiğinde miyiz diye dönem dönem soru işaretleri uyandıran uygulamalar var. Dolayısıyla bu bir realite. Küresel kriz sonrasında dünyada korumacılık hızla artmış. Fakat yeni bir evreye giriyoruz . Şimdi karşılıklı çok büyük tepkiler çekebilecek sessizce yapılan korumacılıktır. Şimdi aleni bir şekilde ABD’den başlayan çok güçlü korumacılık eğilimi var. Mutlaka bir karşılık görecek ve bu dünya ekonomisi için olumlu olamaz. Dünyanın motoru ticarettir. Dünya ekonomisinin büyüyebilmesi için ticaretin önünün açılmazı lazım” ifadelerini kullandı.

Şimşek, dünyada maalesef reform çalışmalarının çok yavaş ilerlediğini ve istenilen seviyede yapılmadığının altını çizdi.

Verimliliğin artmadığı bir dünyada kalıcı refahdan söz edilemeyeceğini bildiren Şimşek, dünyanın büyük bir borç batağında olduğunu hatırlattı.

Dünya toplam borcunun milli gelire oranının yüzde 320’lere yaklaştığına dikkati çeken Şimşek, “Bugün sorun yok. Faizler yükselirse bu borçların geri ödenmesi sıkıntı olur. O zaman dünya faizleri kalıcı olarak sürekli yükseltemez.” dedi.

Şimşek, bütün dünyada sorunların ana temelinin gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu, maalesef Avrupa’daki aşırı sağ ve diğer dünyadaki popülist hareketlerin bundan beslendiğini dile getirdi.

BANKALARA ÇAĞRI

Bankalara bir çağrısı olduğunu söyleyen Şimşek, şunları kaydetti:

"Aslında her bankanın bir aracı kurumu var ama yetmez. Gerçek anlamda niye yatırım bankası kurmuyorsunuz? Gelin biz size yardımcı olalım. Yatırım bankası kurun. Mevduata dayalı bir modelden geniş toptan kaynağa dayalı bir modelle geçmek için biz size yardımcı olalım. Özellikle start-up’lara, gelecek vadedecek şirketlere yatırım yapın. Daha çok kazanırsınız. Gelecek orada. Geleneksel sektörlerde kar marjları düştü, geleneksel sektörlerde rekabet çok yoğun."

Şimşek, bireysel emeklilik sisteminde (BES) 11 milyon katılımcı sayısına ulaşıldığını, devletin güçlü destek verdiğini ve bu kaynakların yatırıma gideceğini söyledi.

BES’in dünyada eşi benzeri olmayan bir getiri sağladığını vurgulayan Şimşek, "Türkiye’de geleneksel olarak en karlı görülen gayrimenkulden bile daha fazla getirisi var. BES’te yüzde 35-40 kazanabilirsiniz. Çalışanlarınıza bu konuyu anlatınız ve bunu teşvik ediniz." dedi.

"AB İLE KOPMA YAŞANMAYACAK"

Mehmet Şimşek, Türkiye olarak batı ile ilişkilerde bir kopma yaşanmayacağını belirterek şöyle devam etti:

"Biz yüzyıllardır Avrupa’nın bir parçasıyız. Hiç kimse bizi Avrupa’dan koparıp atamaz. Çünkü Avrupa ile ilişkilerimiz çok güçlü. Yanlış anlaşılmalar, anlaşmazlıklar var, bunlar olabilir. Bu sorunlar çözülür. Türkiye’nin Trakya nüfusu 11 milyon. Türkiye’nin Avrupası'nın nüfusu bir sürü AB üyesi ülkeden daha büyük. Kim Avrupalı kim değil fiziki olarak bile girseniz bu rakamlar size gösterir. 1959’dan bu yana bir yolculuk var. Tabi bu yolculuk uzun olunca ufak tefek anlaşmazlıklar oluyor. Avrupa’nın Türkiye’ye enerji güvenliğinden tutun bir çok konuda ihtiyacı var. Tabi Türkiye’nin de Avrupa’ya ihtiyacı var. Türkiye Avrupa’nın stratejik müttefikidir."

Şimşek, Türkiye’nin demografik açıdan da önemli bir konumda bulunduğunu, sadece öğrenci nüfusunun 32 Avrupa ülkesinden daha büyük olduğuna söyledi.

2050 yılında nüfus büyüklüğü açısından dünyanın ilk 20 ülkesi içerisinde olacağının öngörüldüğünü belirten Şimşek, "Türkiye’nin üç önemli önceliği var. Altyapı, Ar-Ge ve eğitim. Çin ile birlikte modern İpek Yolu’nu hayata geçireceğiz. Türkiye Asya ile bağlantılarını daha güçlendirecek." ifadelerini kullandı.

BÜYÜME RAKAMLARI

Türkiye’nin dünyadan çok daha hızlı büyüdüğünü belirterek, ülkenin bu kadar şoka, olumsuz gelişmeye, Orta Doğu’daki kaosa, teröre, hain darbe girişimine, birçok soruna rağmen son 15 yılda ortalama yüzde 5,7 büyüme kaydettiğini dile getirdi.

Bu büyüme sayesinde Türkiye’nin göreceli performansının oldukça iyi olduğunu vurgulayan Şimşek, “Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelere, dünyaya büyük fark attık. O nedenle Türkiye, kişi başına milli gelirde satın alma gücü paritesine göre dünyanın bir çok ülkesinin önünde. Bu sene satın alma gücü paritesiyle yaklaşık 28 bin dolara ulaşmış olacağız. Böyle giderse Türkiye, Avrupa Birliği kişi başı milli gelir ortalamasını 14 yıl içinde yakalayacak. Türkiye’nin Avrupa ile arayı kapatma hedefi gerçek oluyor. Bir rüya gerçek oluyor. ABD’yi de zaman içinde yakalamamız mümkün olacak." diye konuştu.

Şimşek, Türkiye’nin 2017’yi muhtemelen yüzde 7-7,5 arasında bir büyüme ile kapattığını, 2018’de ise yüzde 5,5 büyüme öngördüklerini dile getirdi.

Yatırımların artacağını, özel tüketimin ve dış talebin güçlü olduğunu aktaran Şimşek, "Yatırımlar artacak çünkü kapasite kullanım oranı çok yüksek, muazzam teşvikler var. Yatırım başvuruları, teşvik başvuruları rekor düzeyde. Kredi garanti mekanizmasını devreye soktuk. En büyük kaynağı yatırımlara ayırıyoruz. Türkiye son 10 yılda 8,7 milyon vatandaşına iş buldu. Bu muazzam bir başarı. Avrupa uzun bir aradan sonra güçlü büyüyor. Bu bizim için iyi haber. Turizm de toparlanıyor. Dolayısıyla Türkiye hem içi hem de dış talebin güçlü olduğu bir dönemde." ifadelerini kullandı.

Bu kadar güçlü büyümenin birtakım yan etkileri olduğunu ifade eden Şimşek, şöyle konuştu

"Türkiye maalesef şu anda enflasyonda uzun bir aradan sonra tekrar yüzde 10’un üzerinde. Bu karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunlardan biri. Bunu tek haneye indirmek için güçlü bir çaba içerisindeyiz. Bunun en büyük sebebi liradaki değer kaybı. Maalesef ara malı ithal ettiğimiz ürünlerin fiyatı neredeyse yüzde 30’un üzerinde arttı geçen sene. En büyük sorun bu. Liradaki değer kaybı tamamen ekonomiyle bağlantılı mı? Kısmen bağlantılı. Ama kısmen de bizde ve dışarıdaki siyasi gelişimeler… Sebebi de küresel ilişki ağımızda bizim haklı davalarımızda yanlış bir şekilde bize karşı tutumlar var. Örneğin Suriye’de bizim çok ciddi kaygılarımız var. Ama bunu anlamakta zorlanan müttefiklerimiz, dostlarımız var. Bu, bizim küresel ilişki ağımızı olumsuz etkiliyor. Örneğin hain darbe girişimini gerçekleştiren suç örgütü FETÖ’ye karşı bizim doğru bir duruşumuz, güçlü bir mücadelemiz var. Ama bunu bazı Batılı dostlarımız ya anlamakta zorluk çekiyor ya da başka sorunlar var. Bunlar ilişki ağına yansıyınca ister istemez liradaki değer kaybına yol açıyor."

"BORÇ ALMAYIN ORTAK ALIN"

Mehmet Şimşek, buna karşılık para politikasında sıkılaşmaya gittiklerini belirterek, “Doğru bir tepki. Eninde sonunda gecikmeli de olsa bu çalışacak diye ümit ediyoruz. Liradaki değer kaybının ilanihaye devam etmeyeceği varsayımıyla biz enflasyonun tekrar kontrol altına alınacağını ve tek haneye ineceğine inanıyoruz. Gıda Komitesi olarak da bir sürü tedbir aldık.” diye konuştu.

Türkiye’nin en güçlü tarafı ve şoklara karşı dayanıklı olmasının önemli ölçüde yaptığı reformlarla ilişkili olduğunu vurgulayan Şimşek, “Türkiye bugün kamu maliyesinde oldukça güçlü. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,9 gibi makul bir düzeyde. Çünkü gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 4,4. Türkiyenin borcunun milli gelire oranı yüzde 28,5. Dolayısıyla Türkiye hem açık hem de borç anlamında kamu maliyesi çok sağlam bir bilançoya sahip ve şoklara tepki verebiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bankacılık sektörünün de sağlam olduğunu aktaran Şimşek, “Geçen seneki en önemli konulardan biri çok hızlı kredi genişlemesiydi. Burada Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) etkisi büyüktü. Şu anda kredi genişlemesi oldukça makul ılımlı bir şekilde seyrediyor. Bu aslında hem cari açığın azalacağını hem enflasyonun düşeceğini gösteriyor.” dedi.

Bankacılık sisteminde kredi mevduat oranı oldukça yüksek olduğu için gelecek dönemde sermaye piyasalarının gelişmesi gerektiğine işaret eden Şimşek, “Sizlerin sermaye piyasalarına açılmanız gerekiyor. Bu dönemde zaten dünya borç batağında. Dünya için faizlerin düşük olduğu bir dönem. Şimdi faizlerin yükseleceği bir döneme giriyoruz. Eğer mümkünse borç almayın. Mutlaka ortak alın. Sermaye piyasalarına çıkın.” görüşlerini aktardı.

"CARİ AÇIĞI ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE YÜZDE 4 VE ALTINA DÜŞÜRMEYİ ÜMİT EDİYORUZ"

Türkiye’nin cari açığımızın milli gelire oranının yüzde 5,5’in üzerine çıktığını anlatan Şimşek, bunda bir miktar petrol ve altın ithalatının etkisinin büyük olduğunu dile getirdi.

Gelecek dönemde cari açığı kalıcı olarak yüzde 3 ve altına düşürmek gerektiğini belirten Şimşek, “Bu, orta ve uzun vadede mümkün. Kredideki genişlemenin makul düzeye inmiş olması cari açığın düşeceğini gösteriyor. Cari açığı önümüzdeki dönemde yüzde 4 ve altına düşürmeyi ümit ediyoruz. Cari açığın finansmanı arzuladığımız kalitede değil. Bu konuda dikkatliyiz. Önümüzdeki dönemde yatırım ortamına ilişkin reform yaparak, Avrupa ile ilişkileri daha da iyileştirerek, finansman kaynaklarımızı çeşitlendirerek ama en önemlisi özelleştirmeleri ve halka açılmayı hızlandırarak, dışarıdan kaynak çekerek, daha çok kalıcı kaynaklarla bu işin finansmanı sağlamaya çalışıyoruz. Burada iyi bir haber var. Satın alma ve birleşmelerde artış var. Bu iyi bir gelişme.” şeklinde konuştu.

Mehmet Şimşek, Türkiye’nin bütün borcunun milli gelire oranının yüzde 141 olduğu bilgisini vererek, bu oranın kamuda yüzde 28,5, hane halkında yüzde 18, finans sektöründe yüzde 24, reel sektörde ise yüzde 69 olduğunu kaydetti.

Şimşek, bu noktada gelecek dönemde reel sektör odaklı bir hassasiyet göstermek gerekeceğini aktardı.

"DÖVİZ BORÇLANMA YASASINI GETİRECEĞİZ"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, makro ihtiyati çerçeveyi güçlendirdiklerini belirterek, "Para politikasında dünyada bir sıkılaşmanın başlangıcındayız. Biz de onunla uyumluyuz. Maliye politikasında hızlı bir şekilde tekrar doğru bir patikaya girdik ve şu anda güçlü bir duruşumuz var. En önemli konu olan reformları da hızlandırıyoruz. Döviz borçlanma yasasını getireceğiz. Bu ay içinde birinci sınıf yatırım ortamını iyileştirecek bir reform yaptık. Yüksek gelirli ülkeler arasında girmek için reform yapmamız lazım. Birçok alanda kapsamlı reformlar yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

Eğitim alanında birçok reformu hayata geçirdiklerini ve okul öncesi eğitimde yüzde 100'e ulaşmayı hedeflediklerini söyleyen Şimşek, bu hedeflere ulaşıldığında Türkiye'yi kimsenin tutamayacağını dile getirdi.

Şimşek, eğitimde özel sektör payının yüzde 7,6 olduğunu ve bunu dört kat daha artırmayı arzu ettiklerini aktardı.

Türkiye'nin yatırım oranının Çin, Hindistan ve Endonezya'dan sonra en yüksek ülke olduğunu vurgulayan Şimşek, "Yatırımlarda inşaatın payı çok yüksek. İnşaata yatırım yapan başarılı firmalarımızın artık Ar-Ge'ye, yazılıma, teknolojiye ve geleceğe yatırım yapmaları kendi gelecekleri için daha hayırlıdır. Diğer taraftan kazandıklarını makine-teçhizata, imalat sanayisine yatırsınlar." dedi.

Şimşek, sermaye piyasalarının geliştirilmesi için arz ve talebin olması gerektiğini belirtti. Şu anda şartların elverişli olduğunu henüz yağmur ve fırtınanın olmadığını söyleyen Şimşek, "Şirketlerinizi dünyada ve Türkiye'de halka açın. Yeni ortaklar alın. Bu şekilde büyümeyi daha sağlıklı kaynaklarla finanse edin. Biz ne gerekiyorsa her türlü desteği vereceğiz. Amacımız daha çok tabana yayılmış bir sermaye ile bu işi götürmek. Bankacılık sektörünün finans istemindeki payı yüzde 82. Bu oran çok yüksek. Tamam bankacılık sistemimiz çok sağlam ve ekonomiyi destekliyor ama sermaye piyasaları bir o kadar küçük." dedi.