Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar" ana temasıyla düzenlenen TRT World Forum 2019'da katılımcılara hitap etti.
Dünya, bölge ve ülke için verimli tartışmaların zemini olarak gördüğü TRT World Forum'un başarılı geçmesini temenni eden Erdoğan, bu yıl üçüncüsü düzenlenen Forum'un, küresel meselelere çözüm üreten, bölgenin ve dünyanın en prestijli platformlarından biri olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini söyledi.
Erdoğan, foruma dünyanın dört bir ucundan farklı görüşte siyasetçi, akademisyen ve fikir liderlerinin katıldığını dile getirerek, iki gün boyunca açık ve kapalı toplantılarda katılımcılar tarafından ele alınacak konularla ilgili raporlar hazırlanacağını, raporlardaki tespitlerin ve çözüm önerilerinin tüm dünyayla paylaşılacağını aktardı.
Bu yıl, "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar" başlığıyla gerçekleşecek olan toplantının, bu tema etrafındaki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelere ilham kaynağı olacağına inandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kavganın odağında hala bu coğrafya vardır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın, aşağı yukarı her asırda yeni ve köklü bir değişim yaşadığını, bu değişimin bir tarafında büyük yıkımların, acıların, zulümlerin, adaletsizliklerin olduğunu dile getirerek, diğer tarafında ise yeni bir inşa, yeni bir yükseliş, yeni bir refah düzeni bulunduğunu söyledi.
Toplumlar açısından önemli olanın bu değişimin ne tarafında yer aldıkları olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkeleri yönetenler bakımından ise durumu, tercihlerini ne yönde kullandıklarına göre değerlendiriyoruz. Türkiye'nin merkezinde yer aldığı coğrafyada, insanlık tarihi boyunca bu iniş-çıkışlar hep yaşanmıştır. İnsanlığın en büyük medeniyetleri, kültürleri, fikir ve sanat eserleri bu topraklarda neşvünema edip tüm dünyaya yayılmıştır. Yine insanlığın en büyük acıları da ya bu toprakların kendi içindeki mücadeleler sırasında ya da dışarıdan gelen etkilerle yaşanmıştır. Son birkaç yüzyıldır, her ne kadar dünyaya yön veren sıklet merkezi bir parça değişmiş gibi gözükse de kavganın odağında hala bu coğrafya vardır. Hal böyle olunca, ister istemez ülkemiz gelişmelerin merkezine yerleşiyor. Esasen, Türklerin Anadolu'daki varlığı ve etkisi çok daha eskilere dayanıyor. Bununla birlikte, Anadolu'daki mutlak siyasi hakimiyetimizin geçmişi, 1071 Malazgirt Zaferini esas alacak olursak, bin yıla yaklaştı."
Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kesintisiz bir süreç izleyen bu dönemin en kritik aşamalarından birinin yaklaşık bir asır önce yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, "Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninde, Türk Milletine ve devletine yer verilmemişti. Anadolu'nun içinde küçük bir alana sıkıştırılan; siyasi, ekonomik ve askeri olarak tam manasıyla bitirilmiş bir devletçiği, bize adeta bahşetmişlerdi. Millet olarak bu zilleti elbette kabul etmedik. İstiklal Harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardından Lozan'da varılan mutabakat, kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu. Öyle ki, Samsun, Erzurum, Sivas ve Ankara hattında şekillenen istiklal mücadelemizin hedefi olan Misakı Milli sınırlarımızdan dahi ciddi fedakarlık yaparak bu neticeye ulaşmıştık. Hiç şüphesiz, bu tür esneklikleri dönemin şartları içinde düşünmek, değerlendirmek, yargılamak gerekir. Bunu yapacak olan da tarihçilerdir. Bugün bize düşen görev; milletimizin Anadolu'daki bin yıllık varlığına ve gücüne uygun şekilde yeni hedefler, yeni vizyonlar ortaya koyarak yolumuza devam etmektir." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, sadece kardeşleriyle olan kader birliği sebebiyle oradadır"
Erdoğan, konuşmasında, geriye dönüp son bir asır bu coğrafyada neler olduğuna baktıklarında, bağımsızlığını kendi gücüyle kazanmış, kalkınmasını kendi iradesiyle gerçekleştirmiş Türkiye gibi birkaç ülke dışında herkesin mutsuz, sıkıntılı ve zayıf olduğunu gördüklerini söyledi.
Erdoğan, özgürlüğün, başkaları tarafından verilen bir lütuf değil, hak edilen, uğrunda mücadele edilen, yürek ve bilek gücüyle alınan, ölümüne bir kararlılıkla da korunan kutsal bir değer olduğunu bu süreçte bir kez daha gördüklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin, coğrafyasındaki diğer devletlerden farkı işte burada yatıyor. Biz sahip olduğumuz her şeyin bedelini misliyle ödemiş, hala da ödemeye devam eden bir milletiz. Türkiye'yle ilgili değerlendirmelerin oryantalist kalıplardan ziyade, işte bu derin tarihi perspektif içinde yapılması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde sürekli yanlış hesaplar içine girilmesi kaçınılmazdır. Bu yanlış hesapları, milletimizin çelikten iradesi, devletimizin çoğu defa görülmek ve kabul edilmek istenmeyen gücüyle bozmak zorunda kalıyoruz. Suriye ve Doğu Akdeniz’de son dönemde yaşadığımız gelişmeler, yanlış hesapların bozulmaya mahkum olduğunun güncel birer örneğidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanlış anlamalara mahal vermemek bakımından bir kez daha altını çizerek ifade etmekte fayda gördüğünü dile getirdiği konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
Yunus Emre’nin ve Mevlana'nın torunlarından başka türlü bir tavır bekleyenler, ülkemizi asla kendi buhranlarının içine çekemeyeceklerdir. Biz hiçbir ayrım yapmadan, zalime 'zalim', teröriste 'terörist', haksızlığa 'haksızlık', zulme 'zulüm' demeye devam edeceğiz. Bunlara karşı verdiğimiz mücadeleyi de, ödediğimiz bedelleri şeref madalyamız görerek, sonuna kadar sürdüreceğiz."
"Terör örgütleriyle masaya oturmadık, oturmayız"
"Hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, 17-18 yıllık bir görev süremizde biz terör örgütleriyle masaya oturmadık, oturmayız ve oturmayacağız." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde teröristlerle masaya oturmadık, oturmuyoruz ve oturmayacağız. Başkaları oturabilir, onlar da bizi o kadar ilgilendirmez ama bu aynı zamanda uluslararası siyasetin, savaş hukuku ve terörle mücadelenin de nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli. Bir taraftan teröre karşı mücadele diyeceksiniz, öbür taraftan teröristleri bu şekilde şımartacaksınız. Öyle bir şımartma ki düşünün şu anda Kuzey Suriye'de eğer 30 bin tır Irak üzerinden silah, mühimmat araç-gereç buraya sokuluyorsa acaba bu 'ben dünyanın en güçlüsüyüm' diyenler bunu neyle izah edecekler. Bunu hangi demokratik anlayışla izah edecekler. Bu demokrasinin neresinde yazıyor, bunu bize söylesinler, uluslararası siyasetin neresinde yazıyor, bunu bize söylesinler, uluslararası savaş hukukunda böyle bir şey var mı, bunu bize söylesinler. Yok söyleyemezler. O zaman susuyorlar. Ama biz susmayacağız."
TRT World Forum'un bu yılki konusunu, riskleri ve fırsatlarıyla tam da sözünü ettikleri başlıkların oluşturduğunu ifade en Erdoğan, "Bir asır önce kurulan küresel sistemden yeni bir safhaya geçişin sancılarını yaşayan dünyamız için bu tartışmalar ufuk açıcıdır. Tabii, hala eski dünyanın parametreleri içinde düşünmeyi ve davranmayı alışkanlık haline getirenler bakımından bu durum rahatsız edici olacaktır. Türkiye'nin Suriye’de gerçekleştirdiği ve sınırlarının güvenliği ile Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü dönüşünün teminini amaçlayan Barış Pınarı Harekatı'na verilen tepkileri bu çerçevede okumak gerekiyor. Halbuki, artık terör örgütleri kullanılarak ülkelere boyunduruk vurulamayacağı görülmelidir." diye konuştu.
"Perde arkasından toplumları yönetme devri kapanmıştır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir medya mensubunun, İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna, nikah akdi ile alakalı muamelesini yapmak üzere geldiğinde muhatap olduğu olayın unutulmadığını belirterek, "Peki Batı buna nasıl baktı, nasıl takip etti, acaba Batı bu işi kovaladı mı? ABD bu işi kovaladı mı? Maalesef önce birkaç çatlak ses ondan sonra bu iş adeta bir kenara bırakılmıştır. Hani düşünce özgürlüğü. Düşünce özgürlüğünün aktörlerine karşı yapılan bu uygulamayı acaba nereye yerleştireceksiniz. Bu konuda maalesef dünyanın ben şu anda bu işi takip eder durumda olduğuna inanmıyorum, hala suskun olduğuna inanıyorum. Ama bunların tek çıkışı nedir biliyor musunuz? 'Bizim dolarlarımız var, dolayısıyla biz dolarlarımızla bu işi hallederiz.' Her zaman yaptıkları bu değil mi? Bu. Şimdi de bunu yaparlar. 'Dolarımız var.', 'petrolümüz var' bunların tek yöneldikleri yol bu. Ben inanıyorum ki düşünce özgürlüğüne inananlar, inanç özgürlüğüne inananlar, ne inancını ne düşüncesini o yeşil dolara asla değişmeyecek. Karanlıkta göz kırpılarak perde arkasından toplumları yönetme devri kapanmıştır."
Özellikle de küresel sistemin en zayıf halkasını oluşturan ekonomik ilişkilerin, siyasi hedeflerin silahı haline dönüştürülmesinin, adeta intiharla eş anlamlı olduğunu anlatan Erdoğan, "Ülkemiz son 6 yılda tüm bunları bizzat yaşamış, bedelini ödemiş, yanlışlığını ortaya koymuştur. Daha acısı ise bu mücadeleyi neredeyse tek başımıza yürütüyor olmamızdır. Uluslararası toplumdan, ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesi ile maruz kaldığı siyasi, diplomatik, ekonomik vandallıklara karşı güçlü bir duruş sergilemesini beklerdik. Maalesef, bu konuda derin bir hayal kırıklığı, derin bir üzüntü içindeyiz. Sınırlı sayıdaki ülke ve kurum dışında, bu onurlu tavrı gösterebilen çıkmadı. Bu ilkeli tavır sergilenemediği müddetçe, tüm ülkeler ve toplumlar kendi geleceklerini kendi elleriyle tehdit altına sokuyor demektir. Türkiye ile empati yapmak yerine başımızdaki terör ve sığınmacı sorunlarının ilanihaye bizimle sınırlı kalacağını düşünenler, fena halde yanılıyorlar." ifadelerini kullandı.
"Tüm Batı teröristlerin yanında yer aldı"
Erdoğan, tüm Batı'nın teröristlerin yanında yer aldığını ve hepsinin birlikte Türkiye'ye saldırdığını anlattı.
NATO ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de buna dahil olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör ve sığınmacı sorununun çözüm yolunun, duvarları yükseltmekten, tel örgüler tahkim etmekten geçmediğini dile getirerek, "Çözüm, herkesin kendini, güvenlik ve refah içinde yaşadığı sınırlarının içine hapsetmesinden de geçmiyor. Karşımızdaki mesele her şeyden önce bir insanlık meselesidir, insan olmakla zalim olmak arasındaki çizginin ne tarafında durduğunuz meselesidir." dedi.
Erdoğan, "Bu büyük sıkıntının yükünü sadece mağdurların ve şartlarını zorlayarak onlara gönüllerini açanların sırtına yüklemeye kalkmak adaletsizliktir, haksızlıktır, bencilliktir. Daha da önemlisi, bu tavır sürdürülebilir değildir. Hem küreselleşmenin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp, hem de bu süreçteki çarpıklıkların bir ürünü olan sorunları reddetmek, sağlıksız bir ruh halinin işaretidir. Yeni dünya düzeni, işte böyle bir iklimde şekilleniyor." ifadelerini kullandı.
"Bize uzatılan ellere karşılık vermenin çabası içindeyiz"
Türkiye'nin, sadece bölgesinde değil dünyanın dört bir yanında sorumluluğunun gereğini yerine getirmek için şartlarını sonuna kadar zorladığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunun için Suriye'deyiz. Bunun için Balkanlardan Güney Asya'ya kadar kadim coğrafyamızın her köşesindeyiz. Bunun için Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar her yerde bize uzatılan ellere karşılık vermenin çabası içindeyiz. Bunun için 'Dünya 5'ten büyüktür' diyoruz. Bunun için 'gelin Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, küresel sistemin lokomotif kuruluşlarını yeniden yapılandıralım' diyoruz. Kendimiz için ne istiyorsak tüm insanlık için de onu istiyoruz. Çünkü biz Türkiye'yiz. Çünkü biz insanlık ailesinin kadim mirasının günümüzdeki en güçlü temsilcisiyiz. Çünkü biz inşa etmek, yaşatmak, gönül yapmak üzerine kurulu bir medeniyeti ihya etmenin peşindeyiz. Dünyayı 5 daimi üyenin bir tanesinin iki dudağı arasına mahkum etmek insani değildir, adil değildir. Kaç üyesi var? 196, 195 neyse. Hepsinin de burada daimi üye olma şansını yakalayabileceği bir reformist anlayışla adımı atmak gerekir. Hani şu anda geçici üyeler var ya, geçici üye olmak için bazı devletler yarışıyorlar. Geçici üye olsan ne olur olmasan ne olur? Senin el kaldırma, indirmeden başka veya söyleyeceğin birkaç sözden başka orada hiçbir kıymet-i harbiyen yok. Her şey o 5 daimi üye, hatta onlardan bir tanesi için geçerli. 'Evet, evet, hayır, hayır.' o kadar basit. Onun için bu reformist hareketi gerçekleştirmemiz lazım. Dünya, 1. Dünya Savaşı sonrası dünya değil. Değişti artık. Öyleyse bu reformun yapılması lazım. Yeni dünya düzeninin, bir önceki gibi zulüm ve acı üzerine değil, adalet ve barış üzerine kurmak istiyorsak, önce bu konuda anlaşmamız ve birlikte hareket etme iradesini göstermemiz şarttır."
"Hayallerimizin konuşulup tartışılmasının önünü ne kadar açarsak o derece kazançlı çıkarız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, işte böyle bir atmosferde TRT World Forum'da iki gün boyunca tartışılacak başlıkların her birinin, Türkiye'nin tüm insanlık adına temenni ettiği ve hayata geçmesi için çaba gösterdiği konuları kapsadığını dile getirdi.
"Hayallerimizin ve bunların gerçekleşmesi için geliştirdiğimiz fikirlerin konuşulup tartışılmasının önünü ne kadar açarsak, hep birlikte o derece kazançlı çıkarız." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini "Bildiğiniz gibi 120 saatlik şu anda bir ara durumu var. Dolayısıyla bu 120 saatin artık büyük bir bölümü sona erdi. Şimdi yarın bizim Rusya, Soçi seyahatimiz var. Bu seyahatte Sayın Putin ile bu süreci ele alacak, ondan sonra da atılması gereken adımları inşallah atmış olacağız." diyerek, tamamladı.
Notlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımcılara hitap ettiği "Globalleşmede Geri Çekilme: Dünya Düzeninin Yansımaları" başlıklı özel oturumda, eşi Emine Erdoğan'ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de yer aldı.
Konuşmasının ardından Erdoğan'a TRT Genel Müdürü İbrahim Eren bir plaket takdim etti.
Erdoğan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Eren ile forumun düzenlenmesinde görev alanlarla tek tek tokalaştı, ardından aile fotoğrafı çekildi.