Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, iç talebin bir miktar kontrol altında olduğu, dış talebin güçlü olduğu durumun ekonomide "yeniden dengelenme" anlamına geldiğini belirterek, "Bu, cari açık, enflasyon yaratmayan makul düzeyde büyümeyi öngören bir büyüme döneme giriyoruz demektir. Onun için kaygılara gerek yok" dedi.
Şimşek, Kanal 7'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Seçim atmosferinin sorulması üzerine Şimşek, ramazan ayında insanların siyasi etkinliklere katılımının sınırlı olduğunu dile getirdi.
Şimşek, son dönemlerde yaşanan döviz hareketliliklere ilişkin ise "Şu anda nispeten kontrol altında. Son dönem liradaki değer kaybının iç ve dış boyutu var. Değer kaybının dış boyutunda 3 temel trend var. Birinci trend ABD doları yılbaşından bu yana hemen hemen dünyadaki bütün para birimlerine göre değer kazandı, bu genel bir trend. İkinci konu, küresel olarak faizlerin arttığı bir dönemdeyiz. ABD başta olmak üzere dolar faizi yükseliyor. Üçüncü faktör petrol ithal eden ülkelerle ilgili, petrol fiyatları 40 dolarlara kadar inmişti 80 dolara kadar çıktı. Bu 3 faktör bir anda genel anlamda etkili oldu" diye konuştu.
Türk lirasının bu noktada negatif yönde ayrıştığını ifade eden Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunda da birkaç faktör var. Alınan seçim kararını piyasalar takdir etti. Türkiye yakında reformlarla yoluna devam edecek. Fakat tam o aşamadayken Standard and Poor’s notumuzu düşürdü. Normalde bize bir takvim veriyorlar, bundan sonraki gözden geçirmeyi 'şu tarihte yapacağız' diyorlar. Şimdi seçim kararı alınmış piyasalar bu kararı doğru bulmuş ve bunu olumlu yönde fiyatlamış ama bir kuruluş çıkıyor ve notu düşürüyor. Bu bir kere havayı bozdu. Kale alsan da almasan da küresel yatırımcı bunu dikkate alıyor. Türkiye'de para politikası duruşuna ilişkin uzun süredir tartışmalar var ve bunlar yeni boyutlar kazandı. Bunlar da etkili oldu. Seçime giderken partiler birtakım vaatlerde bulunuyor, en az popülist olan AK Parti. Orada da 'Acaba maliye politikasında da sorun olacak mı' diye soru işaretleri var. Bu da diğer bir husus. Şu ana kadar açıklanan tedbirler sınırlı ve yönetilebilir. AK Parti'nin son 15 yılda bu kadar seçim, referandum, iç ve dış şoka rağmen mali disiplindeki duruşu bellidir."
Şimşek, para politikasında çok güçlü bir adım attıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Normalleşmeye gittik. Arkasından iletişim tarafını güçlendirdik. İstanbul'da, Londra da çok kapsamlı iletişimde bulunduk. Orada da olay durulurken bu defa Fitch, 25 Türk bankasını yakın izlemeye aldı, arkasından da Moody's adımı geldi. Şimdi böyle bir durum var. Dolayısıyla 2013'te başlayan çok boyutlu süreç bir anlamda devam ediyor. Ben komplo teorilerine sığınan biri değilim, dışarıda Türkiye'ye bakış açısı belli. Suriye'de bir çıkar çatışmamız var, bizim için Suriye kaynaklı yaşamsal bir tehdit var. Burada NATO ortağımızın duruşu belli, FETÖ ile mücadele bir demokrasi mücadelesidir. Devlet bununla bu kadar güçlü mücadele yaparken batı bunu farklı okuyor ya da yorumluyor. Bu ister istemez küresel ilişki ağımıza yansıyor. Onun için olay basit bir şekilde bir cari açık ya da enflasyon meselesi değil. Bugün altın hariç cari açığımız yüzde 4,5 civarında. Enerji ithalatını bir kenara bırakırsanız bu sene içerisinde cari fazla olacak."
"Dış talep kaynaklı büyüme sürecine girdik"
Şimşek, ekonomide yeniden dengelenme sürecine girildiğine dikkati çekerek, "Eğer sizin sorununuz cari açıksa ve enflasyonsa bu düzeliyor. Türkiye'ye karşı dış talep güçlü, ihracatımız artıyor. Turizm muazzam bir ivme içinde. Etrafımızdaki komşu ülkelerin petrol fiyatlarının etkisiyle gelirleri arttı. Dış talep büyümeyi destekleyecek. Bu dış talep kaynaklı enflasyon ve cari açık yaratmayan büyüme sürecine girdik demektir. İç talep de sıkılaşan finansal koşullar nedeniyle daha makul bir hızda gidecek bu nedenle iç talebin bir miktar kontrol altında olduğu, dış talebin güçlü olduğu durum ekonomide 'yeniden dengelenme' anlamına gelir. Bu, cari açık, enflasyon yaratmayan makul düzeyde büyümeyi öngören bir büyüme döneme giriyoruz demektir. Onun için kaygılara gerek yok. Para politikasında normalleşme, sadeleşme sağlandı. Maliye politikasına ilişkin endişeler yersiz. Çünkü son 15 yıllık geçmişimiz belli, çok sayıda referandum ve seçim yapılmış her defasında biz mali disiplini devam ettirmişiz. Burada da devam ettireceğiz. Ama gerekirse de tedbir alacağız ve harcamaları keseceğiz." şeklinde konuştu.
"Bunların hepsi tesadüfse saygı duyarım"
Şimşek, ekonomi dışı faktörlerin seçimde sonra çok fazla etkili olmayacağını belirterek, "Seçim kararı aldıktan sonra piyasalar olumlu tepki verdi ama bir kredi derecelendirme kuruluşu negatif açıklama yapıyor takdiri size bırakıyorum. Birkaç örnek daha vereyim. Para politikasında açısından yaptığımız faiz artışı güçlü bir adım. Bunun hemen ertesi günü 'Halk Bankasına şu kadar ceza kesilmiş ve bunu hükümet seçim sonrasına ertelemek için, vatandaşta panik olsun diye, bir heyet göndermiş' diye bir dedikodu çıktı, bu tamamen yalan. Bir de bunu söyleyen bazı partilerin üst düzey yetkileri. Zamanlamasına bakın. Hemen aynı gün ABD, İran'a ilişkin bir yaptırım listesi açıkladı içine birkaç tane Türk firması koydu. Bunların hepsi tesadüfse saygı duyarım." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin son 15 yılda ortalama yüzde 5,7 büyüdüğüne dikkati çeken Şimşek, gelişmekte olan ülkeler arasında Çin, Hindistan ve Endonezya dışında dünyada bu hızla büyüyen tek ülke olduğunu söyledi. Şimşek, "Yanı başımızdaki kaos, konjonktürel gelişmeler, hain darbe girişimi, dışardaki ilişki ağımızdaki bozulma, bunların lira üzerinden etkisinin geçici olduğunu düşünürseniz, orta uzun vadede, bu büyüme performansıyla liranın reel efektif bazda güçlenmesi öngörülür" dedi.
Şimşek, seçime kadar döviz kurlarında bir dalgalanma bekleniyor mu sorusuna, "Biz para politikasında çok güçlü tepki verdik, vermeye devam edeceğiz. Oradaki belirsizliği kaldırdık. Merkez Bankası'nın elinin kolunun bağlı olmadığı net bir şekilde ortada. Gerekeni yaptık. Mali politikasına ilişkin de 15 yıllık performansımız ortada. Bugün devletin borcunun milli gelire oranı yüzde 28, bu oran 2002'de yüzde 72'ydi. Bize benzer ülkelerin ortalaması yüzde 49. Dünyada ortalama yüzde 80'in üzerinde" yanıtını verdi.