Abdulkadir Aksöz
İstanbul Medeniyet Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Öğrencisi
2019 yılında Türkiye tarafından ilan edilen “Yeniden Asya Girişimi”, Türk dış politikasına yeni bir soluk ve vizyon kazandırması bakımından son derece önemli bir adım olarak tarihe geçmişti. Özünde Türkiye’nin Asya ülkeleriyle yakın tarihi ve kültürel bağlarını kullanıp diplomatik ve ekonomik ilişkileri yoğunlaştırmayı hedefleyen girişim, işbirliklerini derinleştirme ve çeşitlendirme amacı güdüyor. Son iki yılda Covid-19 salgınının tüm dünyayı içe dönmeye zorladığı, ekonomik ve siyasi çalkantıların yaşandığı akılda tutulduğunda, “Yeniden Asya” açılımının sürekli vites yükselterek gelişmeye devam etmesi oldukça kıymetlidir. Özellikle Güney Asya özelinde değerlendirildiğinde, Türkiye’nin girişimci ve insani dış politika anlayışı, canlı ve verimli bir bürokrasi ağı etrafında şekillendiriliyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2022 Ocak ayının son günlerini “Yeniden Asya” çerçevesinde gerçekleştirdiği dikkate değer iki ziyaretle tamamladı. Hint-Pasifik bölgesinin stratejik önemi haiz iki ada ülkesi Sri Lanka ve Maldivler’e diplomatik çıkarma yapan Çavuşoğlu, ilişkilerin çok boyutlu ele alınması konusunda çeşitli temaslarda bulundu.
TARİHİ BAĞLARIMIZ VAR
Hint Okyanusu’nun incisi Sri Lanka (Seylan) ile ilişkilerimiz aslında Osmanlı’ya uzanan köklü bir geçmişten besleniyor. Kanuni döneminde gerçekleştirilen Hint Seferi, Güney Asya Müslümanları tarafından Portekiz tehdidine karşı bir kurtarıcı olarak görülmüş ve günümüze değin unutulmamıştır. Seylan Adası’ndaki ilk şehbenderliğimizin (konsolosluk) 1864’te açıldığını, 1889’da Ertuğrul Fırkateyni’nin Kolombo’ya demirlediğini ve adada yaşayan Moor Müslümanları’nın Osmanlı Hilafeti’ne bağlılık duyduğunu biliyoruz. Öyle ki Osmanlı giyiminin önemli bir parçasını teşkil eden fes, Moor Müslümanları tarafından benimsenmiş, “ay-yıldız” bir kimlik simgesine dönüşmüştür. Çok bilinmese de Trablusgarp, Balkan Harpleri ve Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya maddi yardım göndermiş ve Kurtuluş Savaşı’mızı desteklemiş Seylan halkıyla, tarihi ve kültürel ünsiyet bağı kurduğumuz bir gerçektir.
İşin bir de jeostratejik boyutunu vurgulamakta yarar var. Hint Okyanusu, kendine özgü yarı kapalı karakteri ve ekonomik değeri nedeniyle antik çağlardan beri büyük güçlerin dikkatini çekmiştir. Günümüzde bu çekişme, ABD ve Çin arasında yaşanıyor. Bu stratejik rekabetin ortasında, Sri Lanka’nın önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Üstelik Hint Okyanusu’nda ticaret ve lojistik merkezi haline gelebilecek limanlara da ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla ülkenin Hint-Pasifik’e açılan limanları, sevkiyat işlemlerinin sorunsuz bir şekilde yapılması için birer “aktarma merkezi” olmaya adaydır.
KİLİT DESTİNASYON KOLOMBO
Sri Lanka coğrafi konumu ve bölgesel pazarlara erişimi nedeniyle küresel güç rekabetinin tam ortasındadır ve kendine hareket alanı açmaya çalışmaktadır. Uzun yıllar Tamil Sorunu ve terörizmle boğuşan ada devleti, artık kalkınma ve ekonomik büyümeye odaklanmak istiyor. Nitekim başkent Kolombo’nun, Çin’in “Deniz İpek Yolu” projesinin kilit destinasyonlardan biri haline gelmesi şaşırtıcı değil. Hint Okyanusu’nun güvenliği ve jeopolitiği açısından önemli bir oyuncuya dönüşen Sri Lanka için dostlarının çoğalması ve alternatif ilişkiler kurulması elzem görünüyor. Bu sebeple Ankara-Kolombo arasında diplomatik ve ekonomik ilişkileri derinleştirmek için uygun bir konjonktür mevcuttur.
Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 30’u Hint Okyanusu limanlarında yapılıyor ve dünya konteyner trafiğinin yarısı buradan geçiyor. Bu okyanus kütlesinin merkezinde yer alan Sri Lanka’nın büyük bir ticari potansiyel taşıdığını, altını çizerek belirtmek lazım. Dolayısıyla Türk dış politikasının Yeniden Asya Girişimi ile işaret ettiği ekonomik fırsatları yakalamak gerekiyor. Türk Hava Yolları’nın Kolombo seferlerini artırması ve çifte vergilendirmenin kaldırılması işleri kolaylaştıracaktır. Büyükelçimiz R. Demet Şekercioğlu’nun aktif diplomasisi, ülkeyi Türk iş insanları için daha cazip hale getirecektir. Hakeza bankacılık ve finans alanında kolaylık sağlanmasıyla ikili dış ticaret hacminin büyümesi kaçınılmazdır.
HİNT OKYANUSU’NUN GEÇİŞ KAPISI
Öte yandan Dışişleri Bakanı seviyesinde tarihte ilk resmi ziyaretin gerçekleştiği Maldivler Cumhuriyeti yeni bir fırsat penceresi açmaktadır. Berrak plajları ve lüks tatil köyleriyle bilinen Maldivler ile turizm sektöründe stratejik işbirliği sağlanabilir. Ankara’yla dostane ilişkilere sahip Maldivler, Hint Okyanusu’nun “geçiş kapısı” olarak tanımlanabilir. Ancak ülke toprakları sular altında kalma tehdidiyle karşı karşıyadır ve iklim değişikliğiyle mücadele edilmektedir.
Toparlayacak olur isek, Türk dış politikasında Asya’ya dair ciddi bir eğilimin yaşandığı aşikardır. Bu nedenle, Yeniden Asya Girişimi tutarlı, uyumlu ve sürdürülebilir bir stratejiyi ortaya koyması bakımından önem arz ediyor. Bütünleyici bir çerçeveye sahip Yeniden Asya Girişimi’ne “diplomatik atak” nitelemesinin yanısıra jeopolitik ve jeoekonomik bir atılım değerlendirmesi yapılabilir. Güney Asya ülkeleriyle kendine özgü ve kurucu bir ilişki geliştirmeyi başarmış bir Türkiye, dış politika yelpazesini çeşitlendirerek siyasi ve ekonomik fırsatlardan maksimum seviyede yararlanabilir. Bu noktada Yeniden Asya Girişimi, ancak iş insanları, akademisyenler ve sivil toplumun katkı sunmasıyla pekişebilir. Sonuçta Asya üzerine kurucu bir dış politikayı, nitelikli insan sermayesine yatırım ve bölge çalışmalarını teşvik ile kalıcı hale getirmek mümkündür.