Ömer İdris Akdin / Yolcu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Dünyayı anlamanın en derinlikli yolu hafızamızdaki birikime doğru yol almaktır. Böylece geleceğe yönelik ufkumuz için sağlam parametreler oluşabilir. Ki kültürel arkeoloji tam da bu şekilde oluşur. Şehirlerimizin kimliğini inşa ederken tarihsel kodlarımızı tüm boyutlarıyla yaşam çeperimizin hareket noktası yaptığımızda, adımlarımızı anlamlı bir bütünlük içinde atabiliriz. Bu ise kozmosu oluşturur ki yaşamın dengesi böyle kurulur. İnsan için böyledir, insanın inşa ettiği medeniyet, medeniyetin kurduğu şehirler için böyledir. Kültür ve sanat ise en geniş anlamıyla şehrin içinde yaşayan insanına kentlilik bilinci ve aidiyet kazandırma anlamında çok boyutlu bir perspektiftir. Bu perspektifin kurulması için üç kavram üzerinden derinlikli bir okuma yapmak gerekir. İnsan, medeniyet ve şehir.
Kültürün, bir milletin sorun çözme kapasitesinin toplamı olduğu söylenir. Bu kapasitenin merkezinde entelektüeller ve sanatçılar bulunur. Şehrin kültürel aklı; daha çok sivil, farkındalık oluşturan, ayrıntıları önemseyen ve popülizmin ötesine bakan bir anlayışla var olur. Çünkü herhangi bir soruna başka boyutlardan bakabilme, sorunu tahlil etme ve çözüm önerilerinde bulunma, bağımsız iradelerin yapacağı bir şeydir. Bu da sanatçıya tekabül eder. Dolayısıyla sanatçı yaşadığı zamana şahitlik eden insandır.
İNSANI VE ÇEVREYİ ÖNCELEYEN “EMANET” ANLAYIŞI
Evrensel kültüre yerel dinamiklerle değer katacak bir anlayış, yol haritamız için ufuk açıcı olabilir. Evrensel kültürden kastımız popüler, tüketilebilir, manipülatif bir eksen değildir. Dünya ölçeğinde ya da ülkemizde her değerin kimliğini ve anlamını koruyarak bütün içerisinde hayatiyetini sürdürmesi demek olan evrensellik; tek boyutlu kimliği kışkırtan, kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaşan ve tüketim odaklı küreselleşmeden ayırt edilmelidir. Bu bağlamda UNESCO’nun tanımı kayda değerdir:
“En geniş anlamıyla kültür, bir toplumu ya da toplumsal grubu tanımlayan ayırıcı maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin birleşiminden oluşan bir bütündür. Sadece sanat ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgudur.”
Bu tanım evrensel değerlerin yeniden üretimine odaklı bir medeniyet inşası için kullanılabilir. İnsan bir adalet ve merhamet medeniyeti içinde var olduğunda hayat ile eşya ile çevre ile kurduğu bağı “emanet” ekseninde ele alabilir. Bu da kültür ve sanat politikalarında toptancı ve dikte edici yaklaşımların ötesinde insanı ve çevreyi önceleyen, mahalleden başlamak üzere şehre özgü değerleri esas alan bir sürece işaret eder.
KENT KONSEYLERİ AKTİF HALDE TUTULMALI
Sayın Cumhurbaşkanımızın, yerel yönetimlerin gelecek perspektifini, kültüre ve sanata yaptıkları katkının belirlemesi gerektiği yönündeki görüşü, bir istikamet çizmesi açısından önemlidir. İnsanların yerel yönetimler üzerinden karar mekanizmalarına dahil edilmesi ve böylece farklılıklara rağmen bir arada yaşama kültürünü oluşturmak, ortak değerleri keşfetmekle mümkündür. Bu keşif sürecinin önemli enstrümanlarını kültür ve sanatta ortaya koyacağımız orijinalite belirleyecektir. Bununla birlikte her mühim meselede olduğu gibi yerel yönetimlerde kültür-sanat sürecinin yaslanacağı bir paradigmaya ihtiyacımız olduğu açıktır. Bunun için ise şehrin ihtiyaçlarının ve potansiyelinin belirlenmesi öncelik gerektirir.
Toplumun kültürel mirasını, tarihini, sanatını ve sosyal ilişkilerini ortak duyarlılıklar ekseninde yorumlamak ufuk açıcı olabilir. İmkân ve kabiliyetleri açısından yerel yönetimler bu süreçte etkin rol oynamalıdır. Çok boyutlu kurumsal yapısıyla belediyeler gerek sivil gerekse resmi kültür ve sanat çevrelerine alan açabilir. Bunun en önemli göstergesi kent konseyleridir. Kuruluş tanımı itibariyle “kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan” kent konseylerinin aktif halde tutulması birçok sorunun çözümünde yardımcı olacaktır.
İLLER ARASI KÜLTÜR-SANAT PLATFORMLARI
Coğrafi, kültürel ve karakteristik olarak birbirine benzeyen illerin yerel yönetimleri arasında protokoller oluşturmak suretiyle düzenli toplantılar, içerik paylaşımı ve koordinasyon için platformlar kurulabilir. Örneğin Samsun, Amasya, Sinop, Tokat, Ordu şehirlerini kapsayan Kızılırmak Havzası Kültür Sanat Platformu gibi. Bunun yanında şehirlerimizde kültür-sanat alanında çalışan birimlerin -belediyelerinin kültür daire başkanlıkları ve il kültür turizm müdürlükleri ile üniversitelerin ilgili birimleri- bütçelerinin ve insan gücünün birleştirilmesi, kaynak israfının engellenmesi bakımından önemlidir. Her ilde sivil ve resmi paydaşlarda oluşan kültürsanat vakfı gibi kurumların oluşturulması, katılımcı politikaların üretilmesi açısından birer merkez hüviyeti taşıyacaktır. Oluşturulacak kültür sanat koordinasyon kurulunun beş yıllık faaliyetlerin planlanması ise şehir adına sağlıklı bir politikanın üretilmesi adına ufuk açıcı olabilir.
ÖĞRENCİLER SÜRECE DAHİL EDİLMELİ
Şehirlerin kültür ve sanat kapasitesinin eğitim potansiyeli ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerek üniversiteler gerekse Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarındaki öğrenci dernekleri ve kulüpleri ile şehrin sosyolojik yapısına uygun çalışmaların yürütülmesi önemli bir adım olarak ele alınabilir. Gençlerin şehir kültürüne sağlayacakları katkı oranında belediye imkân ve hizmetlerinden indirimli yararlandırılması süreci aktif tutabilir. Öğrencilerin her türlü çalışmalarında yerel yönetimleri öncü ve ortam hazırlayıcı olarak görmeleri, kültür ve sanatın üretiminde katılımı ve kaliteyi artıracağı gibi gençlerin aidiyet duygusuna da hitap edecektir.
Yerel yönetimlerin şehrin yaşam standardına yapacağı en önemli katkılardan biri mahallelerde kültür evlerinin oluşturulmasıdır. Kentin özgün mimarisi ile uyumlu bu mekanlarda çok amaçlı salon, kütüphane, derslik, resim, müzik ve el sanatları atölyeleri, etüt sınıfları gibi bölümlerin yanı sıra aileler için butik yaşam merkezleri de oluşturulabilir. Çeperden merkeze doğru nitelikli bir yaşam kültürünün oluşturulmasının en önemli adımları buralarda atılır. Bu tür nitelikli yapıların sürdürülebilir olması için gerekli alt yapının ve işletme mantığının iyi kurulması önemlidir. Bunun için de mahalledeki etkin kişilerden oluşan danışma kurulu oluşturmak mümkündür. Örneğin, mahalle esnafı, mahalle okulundaki bir yönetici, muhtar ve imamdan oluşacak danışma kurulunun yerel yönetimlerin mahalledeki işlerini kolaylaştıracağı düşünülebilir.
TANITIM BÜLTENLERİNİN ÖTESİNE GEÇEBİLMEK
Belediye hizmetlerinin kapsayıcılığı ve çeşitliliği, kültür ve sanat bağlamında yürütülecek çalışmaları alt başlıklar olarak ele almakta, sıradan ve rutin hale evirmektedir. Bu da popülizmi beraberinde getirmektedir. Önemli gün ve haftalarda organize edilen konserler, gündemle ilgili medyatik konuşmacıların yer aldığı toplantılar, şehirlerin birbirinin taklidi organizasyonları üzerinden kurulan kültür anlayışı kentte kalıcı izler bırakmamaktadır. Bunlarla birlikte şehrin yerel dinamiklerinin beslenmesi, kültür ve sanat çalışmalarının örgün ve yaygın aygıtlarla çeşitlendirilerek nitelikli hale getirilmesi ana hedef olmalıdır. Kalıcı izler bırakmanın gereklerinden biri de kurumsal bir yayın politikasının belirlenmesidir. Belediye tanıtım bültenlerinin ötesine geçerek şehre ait kültürel mirasın izini sürmek gerekmektedir.
Dünyadaki genel eğilim, kültür politikalarında yerel dinamiklerin dikkate alınması, toplumun tüm kesimlerinin kültür ve sanat faaliyetlerine eşit katılımının sağlanması olarak belirmektedir. Bununla birlikte özellikle Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi ülkemizin her alanda katettiği olağanüstü mesafede kültür ve sanat alanının yeteri kadar doldurulamaması önemli bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Yerel olandan genele doğru yeniden ele alınması gereken bir konu olarak kültür ve sanat alanı, toplumun kendini en nitelikli ifade biçimidir. Şu unutulmamalıdır ki kültür belediyeciliği, fiziki ve sosyal belediyeciliğin tamamlayıcı unsuru olarak ele alındığında verimli ve anlamlı bir süreç başlayacak demektir.