Prof. Dr. Özcan Güngör / Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
Radikalleşme, aşırılık, köklere keskin geri dönüş gibi anlamlar içermekle birlikte günümüzde sosyolojik planda toplumsal marjinallerle sınırlı olmaktan çıkmış, geniş bir sosyal ve ekonomik kesimi etkileyen bir olgu haline gelmiştir. Özellikle gençlerin kimlik arayışı ve sosyal dışlanma süreçleri, onların pek çoğunu radikal ideolojilere karşı savunmasız bırakmıştır. Dünyanın pek çok yerinde aşırı sağ ve karmaşık kişi ve gruplar üzerinden radikalleşen gençlerin ortak bir sosyolojik geçmişe sahip olduğu gözlemlenmiştir. Türkiye’de de Eskişehir’de yaşanan örnekteki cani Arda K. gibi benzer bir eğilimde, özellikle 13-18 yaş arası öğrencilerin, ırkçı ve öteki olarak gördüğü herkesi ama bilhassa göçmenleri düşmanlaştıran aşırı sağ ve bölücü ideolojilere yöneldiği şeklinde görülmektedir. Çok ciddiye alınması gereken bu sorun, okullarda radikalleşmenin tedirgin edici bir boyuta ulaşma riskini ve ulusal bir sorun haline dönüşme riskini ve bununla ilgili alınabilecek ivedi tedbirlerin aciliyetini gündeme getirmiştir.
LİSELERDE TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR
Türkiye’deki liselerde radikalleşme; kimlik arayışı, sosyal dışlanma, internet ortamlarından baskın etkilenme ve ekonomik eşitsizlik gibi faktörlerle yakından ilişkilidir. Özellikle düşük sosyoekonomik statüye sahip öğrenciler, ailelerinin dezavantajlı geçmişleri ve yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle radikal gruplara yönelmeye daha yatkın hale gelebilir. Bu öğrenciler, okulda akademik başarı elde etmekte zorlandıklarında, gelir düzeyi iyi olan arkadaşları gibi sosyal yaşantıya ulaşamadıklarında ya da motivasyon eksikliği yaşadıklarında, kendilerini dışlanmış hissederek radikal ideolojilere karşı savunmasız hale düşebilir. Ayrıca, akran grupları tarafından sosyal olarak dışlanmak, internet ortamında sergilenen sorumsuz ve özentiye dayalı yaşama biçimleri gençlerin aidiyet arayışı ve tepkisel düşünce boyutunda radikal gruplara yönelmelerine neden olabilir. Düşük öz-saygı, yanlış özenti, depresyon ve stres gibi psikolojik sorunlar da radikalleşme riskini artıran diğer faktörler arasında yer alır.
HANGİ ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ?
Okullarda radikalleşmeyi önlemeye yönelik programların uygulanmasında çeşitli zorluklar bulunmaktadır. Bu zorlukların başında, farkındalık yetersizliği, kaynak eksikliği ve kapasite geliştirme sorunları gelmektedir. Birincil, ikincil ve üçüncül düzeyde önleyici faaliyetler için yeterli kaynak sağlanamaması, programların etkinliğini sınırlamaktadır. Örnek olabilecek ve destek verebilecek yerel toplum liderlerinin, gönüllülerin ve üst yöneticilerin iş birliğiyle kapasite geliştirme çalışmaları, bu sorunun çözümüne katkıda bulunabilir. Ayrıca, kendini dışlanmış ve marjinalleşmiş hisseden bu öğrencilerin özgün ihtiyaçlarını anlamak ve onlara yönelik programlar geliştirmek, radikalleşmenin önlenmesinde kritik bir rol oynayabilir.
Radikalleşmeyi önleme programlarının başarılı olabilmesi için yalnızca iyi tasarımlar yeterli değildir; bu programların nasıl uygulanacağına dair stratejilerin de geliştirilmesi gerekmektedir. Uygulama sürecine odaklanmak, hedef kitlenin sorunlarını anlamak programların sürdürülebilirliğini sağlamak açısından önemlidir. Eğitimciler, toplum liderleri ve hükümet organları arasındaki iş birliği ise bu programların başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi için elzemdir. Ancak, paydaşlar arasındaki farklı öncelikler ve beklentiler bu iş birliğini zorlaştırabilir. Bu nedenle, ulusal bir soruna dönüşen radikalleşme ile mücadele eden programların uygulanmasında net tanımlar ve beklentiler belirlenmelidir.
ULUSAL TEHDİTLER İÇERİYOR
Türkiye’de ilgili kurumların bu konuda ciddi hazırlıklarının olmadığı, sorunun önemini fark edemedikleri düşünülmektedir. Bu da mücadeleyi daha zorlu hale getirmekte ve sorunu büyütme eğilimi taşımaktadır. Bu durumda liselerde radikalleşmeyi önlemek büyük oranda öğretmenlere ve onlarla yakın ilişki kuran samimi idarecilere kalmaktadır. Oysa sorun basit değildir, sosyolojik anlamda ulusal tehditler içeren bir konudur. Bununla mücadelede bireysel müdahalelerden ziyade kamu gücünün kurumsal desteği ve işleyişi her zaman daha etkili sonuçlar doğurmaktadır. Kaldı ki liselerde sadece samimi telkin ve ilişkiyle sorunu çözme süresi bitmiştir. Okullardaki çeteleşmeler, intihar teşebbüsleri, akran zorbalıkları, aşırı sağ grupların örgütlenme pratikleri ve bölücü grupların faaliyetlerinin çok ciddi boyutlarda olduğu açık kaynaklardan rahatlıkla anlaşılmaktadır.
ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREV
Okullarda radikalleşmeyi önlemede öğretmenlerin rolü son derece önemlidir. Öğretmenler, öğrencilerde radikalleşme belirtilerini erkenden fark edebilmek ve bu endişelerini rapor edebilmek için uygun prosedürlere ve destek sistemlerine ihtiyaç duyarlar.
Öğretmenlerin, aynı zamanda öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesi ve radikal ideolojilere karşı sorgulayıcı bir tutum benimsemeleri de büyük önem taşır. Eleştirel düşünme, öğrencilerin manipülatif bilgilere karşı direnç kazanmalarını sağlar. Öğrencilerin sosyal ve politik şikayetlerinden kaynaklanan duygusal ihtiyaçlarını tanıyan öğretmenler, radikalleşmenin önlenmesine önemli katkılar sunabilir. Farkındalık sürecini yönetebilir. Ayrıca, destekleyici bir öğretmen varlığı, öğrencilerin kendilerini ifade etmelerine ve toplumsal sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olabilir.
Ancak, öğretmenler bu süreçte kutuplaşma ve aşırı sağ grupların ideolojik baskıları gibi zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle, radikalleşme belirtilerini tanıma ve önleme konusunda öğretmenlerin daha fazla eğitim alması, hizmetiçi kurslara tabi tutulması ve kaynaklara erişimi sağlanmalıdır. Öğretmenler arasında yeterli danışmanlık ve psikolojik destek sunabilen koordinasyon ve yapılar kurulmalıdır.
PEKİ NE YAPMALIYIZ?
Radikalleşmeyi önlemek için okullarda etkili ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmek büyük önem taşır. Bu süreçte öğretmenlerin, okul yönetimlerinin, yerel yöneticilerin ve yerel toplum liderlerinin iş birliği içinde çalışması gerekmektedir. Radikalleşmenin erken tespiti ve önlenmesi için her okulda net prosedürler ve destek sistemleri kurulmalı, öğretmenlerin bu konudaki sorumluluğu ve farkındalığı artırılmalıdır. Ayrıca, öğrencilerin sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayan programların hayata geçirilmesi, ortak etkinlikler düzenlenmesi gençlerin radikal ideolojilere yönelmesini engellemede kritik bir rol oynayacaktır. Bu çerçevede, eğitimciler ve toplumun diğer paydaşları, gençleri topluma kazandırmak ve radikalleşmeyi önlemek için daha kapsamlı ve işlevsel politikalar geliştirmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da geçen hafta dikkat çektiği üzere dijital ortamların gençleri yozlaştırması, kültür ve kimliklerine yabancılaştırmasına ve internet ortamında gençlerin radikalleşmesini tetikleyen yayınlara karşı alternatif programlar hazırlanmalı ve tedbirler alınmalıdır.