Türkiye Karadeniz’deki denklemlerin merkezinde

KEİ, farklı ekonomik dinamiklere, renkli bir potansiyele ve ihtiyaçlara sahip bölge ülkeleri için yeni ekonomik oluşum ve kazan-kazan fırsatları öne çıkaran, üye ülkelerin karşılıklı faydasını gözeten bir iş birliği örgütü. Ancak, Karadeniz’in yeniden bir barış, istikrar ve refah havzası haline gelmesi hedefi yeni dönemde Türkiye’nin atacağı proaktif hamlelere bağlı.

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Dr. Bilal Bağış Ekonomist - Akademisyen

Türkiye, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (KEİ) dönem başkanlığını 1 Temmuz’da devraldı. Özelde Karadeniz, daha genelde de bölgesel ve küresel yeni sınamalarla karşı karşıya kalınan bu yeni dönemde, Türkiye’nin KEİ dönem başkanlığı geçici bir başkanlıktan çok daha fazlasını ifade ediyor.

Nihayetinde, II. Dünya Savaşı sonrasının Batı merkezli küresel ekonomik ve finansal yapısı da bugün adım adım gücünü kaybediyor. Bölgesel işbirliklerinin önemi artıyor. Karadeniz, küresel yeni denklemlerin kritik bileşenlerinden biri. Karadeniz’in yeni bir barış, istikrar ve refah havzası olma iddiasının devamı için ise yeni dönemde gözler Türkiye’nin üzerinde olacak.

Bölgesel ekonomik ve küresel siyasi bir güç olarak yükselen Türkiye’nin Ukrayna Savaşı gibi bölgedeki çatışmalardaki proaktif tutumu ise hem diğer bölge ülkeleri hem küresel oyuncular tarafından yakından takip ediliyor. Uluslararası meselelere çözüm odaklı bakışı, küresel barış ve daha adil bir dünya vurgusu ise Türkiye’yi farklı bir oyun kurucu olarak denklemlerin merkezine yerleştiriyor.

KRİTİK BİR BÖLGESEL YAPI

Türkiye, Karadeniz’de ekonomik iş birliğinin kuruluşuna öncülük eden ülkelerden biri idi. Mevcut bölgesel karışıklıklar da Türkiye’nin sorunların çözümüne ve daha fazla iş-birliğine yönelik 30 yıl önceki vizyoner önerilerinin haklılığını ortaya koyuyor. Türkiye bölgesinde adeta siyasi ve ekonomik bir güç merkezi, barış ve istikrar havzası, merkez ülkelerden biri olarak konumunu da sürekli güçlendiriyor.

KEİ ise adından da anlaşılacağı üzere, ekonomik iş birliğini öne çıkaran; üye ülkelerin birbirini tamamlayıcı özelliklerini ortaya çıkarmayı amaçlayan bir iş birliği örgütü. Enerji kaynakları zengini eski Sovyet coğrafyası, barış ve refah arayışındaki Kafkasya, Osmanlı sonrası istikrar arayışı hiç bitmeyen Balkanlar ile Batı pazarlarına açılma şansı sunan Türkiye gibi ülkelerin karşılıklı faydasını (pozitif toplamlı bir oyun) gözeten kritik bir bölgesel yapı.

İKİ BÜYÜK EKONOMİ

Bölgedeki farklı hedefler ve öncelikler nedeniyle serbest ticaret bölgeleri kurulması zor görünse de ekonomik iş birliğinin güçlenmesinde bir sakınca görülmüyor. Sovyet Rusya’nın dağılması sonrası Gürcistan ve Ukrayna’daki karışıklıklar ise Karadeniz’in daha uzun süre önemini koruyacağını gösteriyor. Türkiye de Rusya ile birlikte hem nüfus hem toprak hem ekonomik büyükleri itibarıyla bölgenin iki ana çekim merkezinden biri.

Öte yandan, Gürcistan ve Ukrayna’daki savaşlara dek, Karadeniz, aslında dünyanın diğer bölgeleri ile karşılaştırıldığında, (kıta sahanlığı ve Montrö’deki ilgili sınırlamalar da göz önüne alındığında) görece, bir barış ve istikrar denizi idi. Yeni bir refah havzasına dönüşmesi arzu ediliyordu.

Ukrayna’daki savaş ise arz zinciri kırılmalarından, emtia fiyat hareketleri ve enflasyonist eğilimlerin güçlenmesine, kıtlık riski ve göç hareketlerine kadar bir yığın küresel ekonomik ve finansal yan etkiler yarattı. Küresel ekonominin bu riski ne kadar süre daha taşıyabileceği belirsiz. Bu yüzden de bölgedeki sorunların çözümü önemini koruyor.

BULUNMAZ BİR FIRSAT

Türkiye şimdiden, bölgesel bir ekonomik güç ve küresel bir siyasi güç olarak yerini sağlamlaştırmış durumda. Siyasi, ekonomik (orta ve uzun vadede de finansal) bağımsızlık güçlendikçe, Türkiye’nin bu tür bölgesel iş birlikleri de daha çok güçlenecek; önemleri de artacak. Son dönemde, daha fazla gündem oluşturmaya başlayan de-dolarizasyon ve ulusal paralar ile ticaret gibi yeni alternatif çıkışlar da bölgesel ilişkilerin önemini ortaya koyuyor.

Açıkçası, böylesine kritik bir zaman diliminde Türkiye’nin kritik bölgenin ülkelerini kapsayan bir organizasyonun başkanlığını devralmasından daha iyi bir fırsat olamazdı. Bu durum hem bölge ülkeleri hem savaşın tarafları hem küresel ekonomiyi bu kadar derinden etkileyen bir savaşın sona ermesini arzu eden tüm diğer ülkeler için bulunmaz bir fırsat.

Nitekim, Ukrayna’da barışın sağlanması için aracı role de bugün ciddi ihtiyaç var gibi görünüyor. Ancak ne Rusya ne de Batı’nın tam desteğini aldığını düşünen Ukrayna kolay kolay geri adım atacak gibi değil. Türkiye gibi her iki taraf ile de doğrudan görüşebilen bölgesel aktörlerin rolü bu noktada hayati önemde. 2022’deki barış görüşmeleri de bunu kanıtlıyor.

Netice itibarıyla Rusya’nın, enerji ticareti, Orta-Asya’da iş birliği, Suriye, Ortadoğu ve Afrika’daki potansiyel iş birlikleri gibi noktalarda Türkiye’ye ciddi ihtiyacı var. Ukrayna’nın da hem ticaret hem askeri hem ekonomik açıdan çıkış yolu bulabileceği en güvenilir ülkelerin başında Türkiye geliyor.

Dahası, 17 Temmuz’da Tahıl Koridoru anlaşması uzatılmadığından bu yana buğday ve daha genelde tahıl fiyatlarında da ciddi bir hareketlilik var. Özellikle de en az gelişmiş ülkeler ile ekvatora yakın MENA ve Güney Asya’daki gelişmekte olan ülkelerin yüksek tahıl bağımlılığı, bu ülkeleri ciddi anlamda zorlayacaktır. Türkiye’nin atacağı adımların önemi de burada ortaya çıkmaktadır.

KÜRESEL DENGELERİ DEĞİŞTİREBİLECEK HAMLELER

KEİ, farklı ekonomik dinamiklere, renkli bir potansiyele ve ihtiyaçlara sahip bölge ülkeleri için yeni ekonomik iş birliği ve kazan-kazan fırsatları öne çıkaran, üye ülkelerin karşılıklı faydasını gözeten bir iş birliği örgütü. Ancak, Karadeniz’in yeniden bir barış, istikrar ve refah havzası haline gelmesi hedefi yeni dönemde Türkiye’nin atacağı proaktif hamlelere bağlı.

Ukrayna’daki insani dramın, enerji ve tahıl koridorunun yeniden açılması noktasında Türkiye’nin rolü hayati önemde. KEİ’nin tüm bu meseleler ışığında yeniden işlevsellik kazanması, Ukrayna’da barış, Kafkasya’da istikrar ve yeni bir refah halkası oluşturulması ile birlikte Türkiye’nin yeni bir enerji merkezi olarak konumlanması, küresel denklemleri değiştirebilir.

Daha önemlisi; II. Dünya Savaşı sonrası Batı merkezli olarak dizayn edilen ve 1970’ler sonrası ABD, Avrupa ve Japonya’nın merkezinde yer almaya başladığı küresel ekonomik ve finansal yapı da gücünü kaybediyor. Bölgesel iş birliklerinin önemi ise sürekli artıyor. Türkiye de bu dönüşümün Karadeniz ayağındaki denklemlerinin merkezinde yer almaktadır.

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Kalp dersleri

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Âh Oyunları

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Toplumsal derinliğin muhafazası