Siyonizm’le mücadelede feraset ve birlik

İçinde bulunduğumuz zaman parçası, sinsice ilerleyen düşmana karşı kıyamda ve aynı safta bulunmayı telkin ediyor; ama bir yandan da inanç, merhamet ve adalet çizgisinde birlik olanların, geleceğin de mimarları olacağı vaadini haykırıyor.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

Ahsen İlhan / Sanat Tarihçisi - Yazar

Hiç ummadığınız taşların altına bakın. Hiç beklenmeyen ses tellerinden hiç vaat edilmemiş frekansları duyun. Senelerce açılmamış gibi rol kesen ve katmerli yüklüklerin altına gizlenmiş tozlu sandıkları yoklayın. Ardında boşluk hissi uyandıran mühürlü kapıları zorlayın. Çünkü Siyonizm her yerde!

Açıkça ve esefle dile getirilmeli ki yerkürenin en üst katmanı artık litosfer olmayabilir; çünkü litosfer üzerine Siyonizm’den mamul, şeffaf bir kabuk geçirdiler. Bu yapay kabuk, zemine basan ayaklara bir katman hissi vermeden ve göze görünmeden prangayı geçiriyor. Siyonizm en sinsi düşmandır. Ayaklara geçirdiği prangalar duyu organlarına yakalanmaz ama durdurur ve yön verir. Siyonizm’in sesi, dalga dalga hava boşluğunda salınmaz ama zihnin nöronlarına sızar. Siyonizm’in en büyük başarısı yok taklidi yapmaktır. Zira pek çok üyesi, unsuru ve eklentisi aramızdadır ama aramızda olduklarına dair somut bir delil bulunmayabilir.

SİRETLERİ BAŞKA SURETLERİ BAŞKADIR

Bazen bir ırkın mensubu olmakla övünürler, değillerdir. Bazen bir dine bağlılık ahkâmı ortaya koyarlar, en cılız bir bağlantı kabloları bile bulunmamaktadır. Bazen Siyonizm mağduru cemiyetlerin arasına karışıp mağrur ve mağdur edebiyatından seçmeler sunarlar, siretleri başka suretleri başkadır. Dostane masallardan tekerlemeler fısıldarlar, size en uygun makamlardan seçkiler taksim ederler, baktığınız yönde tespit edilebilmek içi göz bebeklerinizin hareketini pertavsızlarla incelerler.

Zulmün, fitnenin ve savaş naralarının, soluduğumuz atmosferi mayaladığı, ayak bastığımız zeminleri kayganlaştırdığı ve yerküreyi tekinsiz bir ölüm vadisine çevirdiği böyle bir vasatta düşmanı, düşmanca repliklerde aramayın! Dost meclisinden devşirilmiş muhabbetlerle sizi uyutmaya çalışan maharetli dillere karşı teyakkuzda bulunun. Dışarıdan ve içeriden fazlaca sükunet teskin edenlere ya da tam aksi ümitsizlik tezgâhı açanlara fırsat vermeyin. İçinde bulunduğumuz zaman parçası, sinsice ilerleyen düşmana karşı kıyamda ve aynı safta bulunmayı telkin ediyor; ama bir yandan da inanç, merhamet ve adalet çizgisinde birlik olanların, geleceğin de mimarları olacağı vaadini haykırıyor.

ÇELİKTEN BAĞLARI KESEN EN KAVİM BIÇAKLAR

Bizi, evvela aynı kaygılardan ayrıştırır, aynı yöne bakan gözlerimize mil çekmekle davadan düşürürler. Sonra aynı yerden tutunduğumuz umut dallarını kırıp ümitvar meyveleri talan ederler. Birbirimize itimadımızı fitneden füzelerle hedef alır, devlete olan güvenimizi algılarla öğütürler. Adalete, yargıya ve dahi tüm devlet-millet arasındaki hayatî iletişim damarlarına şaibe suyu katıp asıl cevheri göremez hâle getirirler. Onlar bize ‘biz’ olmamamız gerektiğini sadece sezdirirler, bizi bizlikten ayıracak tezahüratları bize söyletirler. Kusurlara, aksamalara, hatalara dikkat çekerler, kusurları hain azalar ile var ettiklerini, aksamaları sisteme kendi elleriyle dâhil ettiklerini ve hataları düşman kurgusuyla bize yedirdiklerini ifşa etmezler. Bizi birlik içinde geleceğe taşıyan yollara dikenler atar, “bu yol dikenli” diye vazgeçişe ikna ederler. Devlet millet arasındaki çelikten bağları kesip atacak en kavim bıçakları dizayn ederler, bağların koptu kopacak bir zayıflıkta olduğu algısında fikrimizi hapsederler.

ŞİMDİ FERASET ZAMANI

Müslüman akıllı olmalı ve ferasetle zamanı okumalıdır. Orta Doğu’yu yangın yerine çevirenlerin önü bugün kesilemiyorsa bu; Orta Doğu’da peyda ettikleri ayrıklık ve fitnelerle, aynı güçte ve odakta birleşemeyen zihinler sebebiyledir. Şimdi katil İsrail soykırım ve zulmün sınırlarını genişletirken, Batı’nın terör kolu olan bu cani kavme ABD ve İngiltere başta olmak üzere pek çok devlet zalimâne destek verirken, git gide çevremiz ateş çemberine alınırken; evvela içerideki dinamikleri yıkmaya, hiç olmadı sarsmaya çalışacaklar.

Bir millet olmanın, aynı vatana, aynı bayrağa, aynı inanca ve aynı kaygılara tutunarak direnç katsayısını yükseltmenin en hayatî formülü, zâhirde avaz avaz bağıran düşman ritüellerine değil, bâtında sinsi sinsi büyütülen ayak oyunlarına karşı aksiyon alabilmekten geçer. Mazluma kulak kabartıp fitneye sağır olmalı; birliğe çağıran fermanların tellalı olup algı sloganlarına dilsiz kalmalı; düşman cephesi karşısında bizi zayıflatacak eylemlerde pasif; sinsi düşmanı âyân edecek ve uyuyanları da uyandıracak bütün kıpırdanışlarda etkin bulunmalıyız.

HER YOLU DENEYECEKLER

Kısamadıkları sesleri kısmak, bükülmeyen bilekleri bükmek, durdurulamayan ilerleyişimize sekte vurmak ve Orta Doğu’daki yangının alevlerinde bizi de yakmak için önce içerideki sağlam temellere dinamit döşemeye çalışacak, uçlarımızı birbirine bağlayan köprülerin ayaklarına saldıracaklar. Devletin mukavemeti, milletten gelir. Millette fitne ateşi yanmaya başladığında, devletin dış saldırılara karşı savunma ve taarruz mekanizması hata vermeye başlar. Gazze yarasına merhem olabilmenin de yegâne yolu; sinsi düşmanın bizi oyalama, etkisizleştirme ve birbirimize düşürme yolundaki entrikalarına karşı berrak bir zihinle zamanı okumak, aklî ve vicdanî bir güzergâh belirlemektir.

Sözün tamamını beyana lüzum yok! Filistin, Lübnan, Yemen, Doğu Türkistan, Myanmar, Afrika ve ne kadar mazlum varsa hepsi için ve daha da fazlasıyla vatanımız, bayrağımız için bu sahih akledişe ihtiyacımız var. Sinsi düşmanın rotası yeni belirlenmedi. Hedef baştan beri Anadolu. Hedef, Akdeniz’de Türk izlerini silmek, haklarını gasp etmek. Hedef, Suriye’yi, Irak’ı, Ürdün’ü, Lübnan’ı, Mısır’ı siyonist ellerce idare edilen iplerle bağlamak. Hedef, Orta Doğu’dan İslâm’ı ayrıştırmak, Müslümanları ölü ya da eylemsiz kölelere dönüştürmek.

BİR ADIM SONRASI ANADOLU

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz sınırda temizlik yapmasaydı; Suriye’yi iç savaşla, terör örgütleriyle talan edenler sınırımıza kadar dayanmıştı. Bir adım sonrası, Orta Doğu’daki bütün kaotik çatışmaları Anadolu’ya taşımaktı. Dünden bugüne Suriye, Mısır, Lübnan, Filistin, Irak iç çatışmaların, soykırımın, zorbalığın ve katliamların kanattığı bölgeler. Orta Doğu’yu yakıyorlar, dumanların gölgesi ayak izlerimize karışıyor. Ümmet yarası kalbi ayrı acıtıyor; zira birlik olamazsak Batı güdümlü terör örgütü İsrail’in histerik rotasında topraklarımızın da var olduğu gerçeğini göremeyeceğiz. Zulmü görmeyen gözler mazlumun yarasını deşmekte, sinsi düşmanın tehditkâr tavrına bigâne kalmak, bastığımız yerküreyi tekinsizleştirmekte. Kudüs davasında bir olmak, Siyonizm’e karşı medeniyet bağlarımızı tahkim etmek, bu kadim topraklarda, binlerce çocuğun katledildiği insanlık dışı bu çağa karşı safları sıkılaştırmak, teyakkuzda olmak durumundayız…