Sağlıkta şiddet ve mevzuat: Hatalı uygulamaların etkisi

Kamu veya özel meslek grupları içinde en çok şiddete maruz kalan gruplardan birinin doktorlar veya sağlık mesleği mensupları olduğu söylenebilir. Bunun yanında şiddet eylemleri artıkça yasal ve idari tedbirlerin arttığını söylemek de mümkündür. Yapılan ihbar, şikayet ve soruşturmalarda özellikle belirtilen hususların gözetilmesi halinde daha hızlı ve etkin bir uygulama yararlı olabilecektir.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Asım Ekren / Cumhuriyet Savcısı

Doktorlara veya sağlık personeline yönelik gerçekleşen şiddet haberlerini sıklıkla okuyor veya izliyoruz. Kronik sorun halini alan ve vatandaşın sağlık hizmeti alma kalitesini etkileyen bu adli olayların elbet çeşitli nedenleri vardır. Sorunun kaynakları, yani olayların neden gerçekleştiği hususu hukuki olmaktan ziyade ekonomik, sosyal, psikolojik gibi farklı bileşenleri barındırdığından bu yazıya konu edilmemiştir.

Bu çalışmamızda iki konu ele alınmıştır: Birincisi, şiddetin artmasıyla ne gibi yasal düzenlemeler yapılmıştır? İkincisi; yapılan hatalı uygulamaların etkisi nedir? Başka bir deyişle yazımızda bu tür eylemlerin artması üzerine TBMM’de kabul edilip yürürlüğe konulan kanunlar ile bunun yanında ek tedbir olarak hükümetler tarafından getirilen idari tedbirlere yer verilecektir. Ayrıca eylemler nedeniyle yapılan soruşturmalarda olumsuz etki oluşturabilen kısmi hatalar, örneklenerek gösterilmiştir. Bu yöndeki mevzuat listesini bir arada şöyle sıralayabiliriz.

MEVZUATTA NELER VAR?

Kanunlar: -02.11.2011 tarihli, 663 sayılı KHK’nın 54. Maddesi, -3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 12. Maddesi (02/01/2014 tarih ve 6514 sayılı Kanun’un 47. Maddesi): 15/11/2018 tarih ve 7151 sayılı Kanun’un 21. Maddesiyle ilave, 15/04/2020 tarih ve 7243 Sayılı Kanun’un 28. Maddesiyle ilaveler yapılmıştır. -3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 18.Maddesi ((12/5/2022 tarih ve 7406 Sayılı Kanun’un 14.Maddesiyle getirilmiştir.) -5271 Sayılı CMK’nın 100/3-j. Maddesi (12/5/2022 tarih ve 7406 Sayılı Kanun’un 9. Maddesiyle değişik)

Yönetmelikler: -Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımların Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,-Sağlık Bakanlığı Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik.

Genelgeler: -Sağlık Bakanlığı’nın 14/05/2012 tarih ve 2012/23 sayılı ile 27/07/2012 tarih ve 2012/850 sayılı genelgeleri, -İçişleri Bakanlığı’nın 26/04/2012 tarih ve 2012/22 sayılı genelgesi.

BEYAZ KOD BİRİMİ KURULDU

Bu birim 24 saat hizmet verir. Mensuplara yönelik gerçekleşen ve suç teşkil eden şiddet eylemlerinin takibini yapar. 113 numaralı telefona veya www.beyazkod.sağlik.gov.tr internet adresinden ulaşılabilir. Buralara intikal eden eylemlere bir beyaz kod numarası verilir.

PERSONELE HUKUKİ YARDIM UYGULAMASI

Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında görev yapan sağlık çalışanlarına yönelik sağlık hizmeti sunumu veya buradaki görevlerinden dolayı suç işlenmesi halinde, yapılacak soruşturma veya kovuşturmalarda ilgili personelin talebi halinde kendisine ücretsiz olarak hukuki yardım (avukat ataması) yapılır. Bunun için vekâletname olmadan ilgili hukuk müşavirleri ve avukatları, personeli vekil sıfatıyla temsil eder. Buradaki hukuki yardım ceza hukuku kapsamındaki işlemlerde, yani soruşturma veya kovuşturmalarda olabilir. Tazminat davalarında genel hükümler çerçevesinde kişisel vekalet ilişkisi geçerlidir. Üniversitelerin sağlık birimlerinin tüzel kişilikleri ve hukuk birimleri olduğundan bundan hariç tutulmuştur.

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen (mağdur oldukları) suçlar bakımından TCK’nın uygulanmasında 02/01/2014 tarihi itibarıyla kamu görevlisi sayılır. Bu bakımdan artık özel sektörde çalışan kişiler için de şikayet şartı aranmaz. Yasa değişikliğiyle sadece lehlerine olarak kamu görevlisi sıfatı getirilmiştir. Başka bir deyişle buralarda görev yapan personelin işlediği suçlar bakımından yani aleyhlerine ise kamu görevlisi sıfatı verilmemiştir.

Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar nedeniyle yapılan soruşturmalar kapsamında, emniyet veya jandarma görevlileri tarafından, ifadeleri alınacak müşteki, mağdur ve tanık olan sağlık personelinin ifadeleri 15/11/2018 tarihi itibarıyla görev yaptıkları işyerlerinde (sağlık kurumunda) alınır. Personelin kendisi isterse ifade için ilgili yere gitmesine engel bir durum yoktur.

KASTEN YARALAMA TUTUKLAMA NEDENİ

Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçu bakımından 02/01/2014 tarihinden bu yana tutuklama nedeni varsayılabilir. Bu husus tüm kasten işlenebilen suçlar bakımından değil sadece kasten yaralama suçunda geçerlidir. Diğer eylemlerde ise genel hükümler ve yine şartları varsa CMK’nın tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar bakımından değerlendirilebilir. 02/01/2014 tarihinde 3359 sayılı özel Kanun’a getirilen bu değişiklik, bilahare daha çok yaygınlaştırılması ve etkinliğinin artırılması amacıyla 12/5/2022 tarihi itibariyle kaldırılarak tutuklamaya dair yasal şartları düzenleyen CMK’ya alınmıştır.

ŞİKAYET ŞARTI ARANMAZ

Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilecek ceza 15/04/2020 tarihi itibarıyla yarı oranında artırılır ve bu cezalar ertelenmez. Sair tehdit hariç, bu suçlar sağlık personeline karşı işlendiğinde şikayet şartı aranmaz. Yine kasten yaralama ve hakaret suçlarında, kamu görevlisine karşı işlenen nitelikli hal yani ceza artırımı var iken sağlıkçılara karşı işlenmesi halinde bir nitelikli ilave hal daha getirilmiştir. Örneğin kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaretin cezası en az bir yıldır. Bu suç sağlık çalışanına karşı işlenirse 1 yıl 6 ay olarak belirlenir. Ayrıca genel kanuni şartları bulunsa bile bu cezaların ertelenmesi yolu da kapatılmıştır.

Şiddetin gerçekleştiği sağlık biriminde, eylemi gerçekleştiren kişi veya yakınına imkan var ise 15/04/2020 tarihi itibarıyla mağdur dışındaki sağlıkçılar hizmet verecektir. Başka bir deyişle, hal ve şartlara göre şiddete uğrayan sağlık mensubu, şiddet uygulayan kişiye sağlık hizmeti vermeyebilir.

SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİNE DAİR DÜZENLEME

Soruşturma izni verilmesi ve tazminatın rücu edilmesi düzenlenmiştir: Kamu-özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamındaki uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar yönünden kamu görevlilerine göre daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından soruşturma izni verilmesi gerekir. Buna dair kararlara karşı itirazlar sadece Ankara Bölge İdare Mahkemesine yapılabilecek. Yine mesleki uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminatın ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine de bu kurul tarafından bir yıl içinde karar verilir.

Daha hızlı ve etkili soruşturma yapılması ile uygulamadaki hataların mümkün olduğunca azaltılması önem arz eder. Suç teşkil eden bir eylemle karşılaşılması halinde yapılacak en hızlı ve etkin şikayet yöntemi, kurum güvenliğine hemen haber verilmesinin yanında en yakın emniyet-jandarma birimine veya ilgili nöbetçi cumhuriyet savcısına olabilecek en seri ulaşım vasıtasıyla bildirim yapılması daha isabetli sonuçlar açısından yararlı olacaktır.

TUTANAK ANLAŞILIR OLMALI

Sağlıkçılara yönelik gerçekleşen eylemler, istisnalar hariç doğrudan soruşturmaya, başka bir deyişle şikayete tabi olmadığından sadece bildirim-ihbar yapmak yeterlidir. Esasında bildirim yapma zorunluluğu vardır. İşlem yapıp yapmamak ilgili makamların takdirine bağlı olmayıp yasal zorunluluktur. Kolluk, kendisine yapılan bildirimi derhal emrinde görev yaptığı Cumhuriyet savcısına bilgi vererek talimatları doğrultusunda hareket etmek zorundadır.

Sağlık mesleği mensubuna hukuki yardım imkanı getirilmiştir. Bu imkan yanlış veya suçların etkin şikayet yöntemi amacına uygun olmayacak şekilde yorumlanması sonucunda, uygulamada, sağlık görevlilerinin zaman zaman önce olay tutanağı tuttukları ve bunu duruma göre, il-ilçe sağlık müdürlüğü, valilik-kaymakamlık aracılığıyla cumhuriyet başsavcılığına gönderdikleri görülüyor. Bu şikayet ya da ihbar yöntemi etkin bir yol değildir. Çoğunlukla soruşturmayı geciktiriyor. Görevlilerin bildirim yapılmış olmakla sorumluluğunu gerektirmez ama delillerin zamanında toplanmasına, etkin ve hızlı soruşturma yapılmasına engel olabiliyor. Şikayetler yukarıda anlatılan usulle yapıldığında istenilen sonuçlara ulaşmayı zorlaştırabiliyor. Oysa etkin ve hızlı bir şikayet yapıldıktan sonra da ilgili birimlere bildirmek ve hukuki yardımdan yararlanmak mümkündür.

Örneğin, muayene sırasında, hasta yakını, doktora yönelik hakaret-tehdit içerikli eylemde bulundu. Hemen kolluğa, eğer varsa hastane polisine bildirim yapılması ve peşinden de orada bulunan görevlilerce eksiksiz tutanak tutulması gerekir. İlk olarak tutulan olay tutanağı, ispat açısından çok önemlidir. Mutlaka açıklayıcı ve anlaşılır olması, kimin, kime ne söylediği, ne yaptığı, kimin gördüğü ya da duyduğu, eylemin nerede geçtiği, o sırada görevlilerin dışında kimlerin hazır oldukları... gibi sorulara cevap verilebilecek şekilde tutulması ve varsa kurum kamera kayıt-görüntülerinin temin edilmesi gerekirken önemli ölçüde bunlara uyulmadığı da oluyor.

DELİLLER ZAMANINDA TOPLANMALI

Yukarıda belirtilen bildirim yöntemiyle (silsilesiyle) evrak geldiğinde üzerinden makul olmayan süreler de geçebiliyor ki bu durum, şüpheli şahsın tespiti, bulunup savunmasının alınmasında bile zorluklara neden olabiliyor. Bununla birlikte olay tutanağı da sağlıklı bir içerikte tutulmamış ise işin içinden çıkmak zorlaşabiliyor. Zira ilgililerin kimi zaman il dışına çıkmaları, kimliklerinin bilinmemesi gibi ciddi sorunlarla karşılaşmak mümkün olabiliyor. Yine geçilen zaman nedeniyle olayın hatırlanmaması ile işlerin yoğunluğu, sıklıkla benzer olaylarla karşılaşılması gibi nedenlerle mağdur veya tanıklar eylemi ve şüphelileri tam olarak hatırlamakta zorlanabiliyor. Bu tür sorunlarla pratikte daha çok şüpheli şahısların lehine sonuç doğurabiliyor veya bundan yararlanabiliyorlar. Böyle bir tablo veya sonuç, doğal olarak mağdurda umutsuzluğa ve güvensizliğe neden olabiliyor. Zira şüphelinin inkarı, aksine somut-net anlaşılabilecek delillerin zamanında toplanmaması sübut yönünden ciddi hukuki sorunlara neden olabiliyor.

Ayrıca olay gerçekleştiği halde, ilgililerden kaynaklanan sair nedenlerle bunu gizlemeleri ya da işleme tabi tutmamaları sorunu vardır. Bu tercihte muhtemelen soruşturma-kovuşturmaların etkili ve hızlı olmaması ile ifadeye-duruşmaya çağırma, bu nedenle olası zaman kaybının da etkisi vardır.

Tüm bu ve benzeri nedenler, istenmeyen eylemlerin önüne geçmediği gibi daha da artış göstermesine neden olabiliyor.

Bu açıklamalar sonucunda kamu veya özel meslek grupları içinde en çok şiddete maruz kalan gruplardan birinin doktor veya sağlık mesleği mensupları olduğu söylenebilir. Bunun yanında şiddet eylemleri artıkça yasal ve idari tedbirlerin de arttığını söylemek de mümkündür. Halihazırda mevzuat itibarıyla en çok korunan ve teminata bağlanan meslek grubunun sağlık mesleği mensupları olduğu da söylenebilir. Yapılan ihbar, şikayet ve soruşturmalarda özellikle belirtilen hususların gözetilmesi halinde daha hızlı ve etkin bir uygulamanın mümkün olabileceğinin gözetilmesi yararlı olabilecektir. Hastalara kaliteli ve arzulanan sağlık hizmeti, sağlıkçılara da ayrıca güvenlik ortamının oluşması dileğiyle…

Asım EKREN, Doktor ve Sağlıkçılara Şiddetin Hukuki Boyutu ve Sonuçları, İstanbul, Filiz Kitabevi, 4.Baskı, s.58-74; Asım EKREN, Adalet İstanbul Dergisi, Yıl:2, Sayı:5, Eylül 2015, s.24-30

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Dijital siperlerde hakikati savunmak

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Özbekistan bizim için neden önemli?