Prof. Dr. Salih Yılmaz - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Suriye/İdlib ana gündem maddesiyle toplanan Tahran Zirvesinde her ne kadar İdlib’de radikal grupların silahsızlandırılması konusunda anlaşma olmuşsa da bunun nasıl yapılacağına dair bir görüş birliği oluşmamıştı. Bu durumun netleşmesi adına 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi’de yapılan Putin-Erdoğan görüşmesi sonuç itibariyle İdlib’de radikal grupların silahsızlandırılması ve Rusya’nın üslerinin İdlib’den gelebilecek saldırılara karşı güvenli hale getirilmesi konusunda bir yol haritası ortaya koydu.
İdlib Barışı, Türkiye-Rusya ilişkilerinin krize girmesini bekleyenler için hayal kırıklığıdır. Fakat iki ülke işbirliğini bozacak provokasyonlar devam edecektir. Soçi zirvesinden hem Rusya hem de Türkiye istediğini almıştır.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2018 yılında dört defa bir araya geldiler. Bu görüşmelerin hepsinde ana gündem Suriye olsa da iki ülke arasında işbirliği gün geçtikçe artarak devam ediyor. Putin-Erdoğan uyumu iki ülke arasında belki de tarihte bile görülmemiş derecede bir sonuç ortaya çıkarabilir. Tarihe baktığımızda Türkler ve Ruslar çoğu zaman rekabet içerisinde olmuşlarsa da kritik zamanlarda işbirliği yapmayı da becerebilmişlerdir. Bu işbirlikleri içerisinde 1798 ve 1830 Mısır Sorunu sırasındaki işbirliği Avrupa’nın Doğu’ya doğru işgal girişimine son vermişti. Ruslar ve Türkler arasındaki belki de en önemli işbirliği Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyetler’in Ankara hükümetine siyasi, askeri ve ekonomik desteği ile olmuştur. Avrupa’nın Türkiye’yi paylaşma idealine karşı duran Türk ulusunun haklı mücadelesinde Ruslar, Türklere destek olmuşlardır. 1925 yılında Türkiye-SSCB Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması ile yola çıkarak 1929 protokolü ile Türkiye’nin sanayileşmesine destek olunmuştur. Türkiye tarihte özellikle 20. yüzyılda Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya özen göstermişse de Rusya’nın Avrupa ülkeleriyle işbirliği ile Türkiye’ye karşı tavrı dolayısıyla savunmada kalmıştır. Unutulmamalıdır ki Rusya’nın Avrupa ile işbirliği hem birinci dünya savaşında hem de ikinci dünya savaşında kendi müttefikleri tarafından saldırı ile karşılık bulmuştur.
TÜRKİYE’NİN ENDİŞELERİ DİKKATE ALINMALI
Türkiye’nin Avrupa ve NATO ile ilişkilerini güçlendirmesinde Rusya’nın zaman zaman Türkiye’ye yönelik tehditleri etkili olmuştur. Belki de Türkiye’yi Batı’ya ve NATO’ya girmeye Rusya’nın tarihteki politikaları zorlamıştır desek haksız sayılmayız.
Günümüzde Rusya-Türkiye ilişkileri Suriye özelinde test edilmektedir. Rusya’nın Suriye’de Esed merkezli alarak küresel çıkarları doğrultusunda hareket etmesi Türkiye ile ilişkileri açısından riskler içermektedir. Çünkü Rusya, Türkiye’nin Esed ve PKK/PYD politikasını bilmesine rağmen bu konuda inisiyatif almamaktadır.
Türkiye’nin 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra güvenlik doktrininde değişikliğe giderek tehdidi dışarıda karşılama politikası Rusya tarafından henüz anlaşılabilmiş değildir. Rusya hiçbir sınırı olmayan Suriye’de kendi güvenliğinden endişe ederken Türkiye’nin kendi sınırında PKK/PYD konusundaki endişelerini göz ardı etmemelidir. Bu politik açmaz gelecekte iki ülke ilişkilerini yeniden kırılgan hale getirebilir. Çünkü iki ülke ilişkileri Putin-Erdoğan’ın özel dostluğu çerçevesinde ilerlemektedir.
Türkiye’nin son dönemde ABD ile yaşadığı kriz ve Rusya-ABD etkin gücünün Suriye’de PKK/PYD ile mücadele konusundaki isteksizliği Türkiye’yi Fransa-İngiltere-Almanya özelinde Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini yeniden güçlendirmeye zorlamaktadır. Soçi zirvesinde Astana mutabakatına sadık kalınacağının vurgulanması Rusya/Türkiye işbirliğinde PKK/PYD konusunda da bir hareket birliği içerisinde olunması halinde anlam kazanacaktır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’nin inisiyatifiyle kurulan yeni dünya düzeni günümüzde işlemez durumdadır. Bu sisteme alternatif yeni kurulacak düzende hem Rusya hem de Türkiye kritik bir role sahiptir.
İDLİB HASSASİYETİNİN NEDENİ
Türkiye’nin İdlib hassasiyeti sadece mülteciler düzeyine indirgenirse hata yapılmış olur. Çünkü Türkiye, İdlib’i kendi güvenliği açısından da önemli bir merkez olarak görmektedir. Rusya’nın milyonlarca insanın katili konumundaki Esed ile Türkiye’yi aynı masada buluşturma politikasından vazgeçmesi iki ülke ilişkileri açısından önemlidir. Kaldı ki Rusya her ne kadar Esed’i Suriye’de tek resmi güç olarak görse de Suriye halkının büyük çoğunluğunun Esed’i resmi güç olarak tanımadığını unutmamalıdır. BM gözetiminde yapılacak seçimler sonrası Suriye’nin gerçek temsilcileri belli olacaktır.
Türkiye-Rusya’nın İdlib barışı konusunda uzlaşması iki ülkenin geleceği açısından önemli bir olaydır. Çünkü Rusya ve Esed’in tek taraflı operasyon kararı hem Türkiye ile Esed güçlerinin karşı karşıya kalmasına hem de Astana Görüşmelerinde alınan kararların ihlal edilmesine neden olacaktı. Bu risklerin şimdilik ortadan kalktığı düşünülüyorsa da İdlib Mutabakatının uygulamasında ve siyasi barış sürecine geçişte yeni anayasa ve seçimler sürecinde bir kriz çıkartılması mümkündür. Çünkü ABD’nin PKK/PYD’yi kullanarak yeni anayasayı bloke etmesi mümkün. Yine yapılacak seçimler sonrası Esed iktidarı devretmeyi reddederse ülke parçalanabilir. Bu haliyle ABD’nin Suriye’de çatışma halinin devam etmesinden ve anlaşmazlıklardan memnun olduğu görülüyor.
ESED ARADAN ÇIKARTILMALI
Soçi’de varılan İdlib Barışı şimdilik Esed zulmüyle belli bir alana sıkışan muhaliflerin umudunu korumalarına neden olmuştur. Türkiye ve Rusya arasındaki uzlaşıya göre 15-20 km derinlikte ağır silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulması ve Türkiye ile Rusya’nın ortak devriyeler yaparak güvenliği sağlayacak olması Esed rejimi ile muhalifler arasındaki çatışmaları sona erdirecektir. Uzlaşıda Halep-Lazkiye ve Halep-Hama yollarının güvenli hale gelmesinden sonra Esed rejiminin kontrolünde değil de Rusya-Türkiye kontrolünde olması gerekiyor. Rusya’nın Türkiye ile Suriye’de uzlaşısında Esed’i mümkün olduğunca öne sürmekten ve mutabakat işine dâhil etmekten vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü böyle bir politika iki ülke arasında güvensizliklere neden olmaktadır.
Rusya’nın Suriye politikasında kendi kamuoyuna da anlatamadığı çelişkiler olduğu görülüyor. Rusya, Esed’in kalması için tüm gücünü kullanırken, İsrail’in Esed’i bombalamasını görmezden gelmesi uluslararası aktörler tarafından olduğu gibi bölge ülkeleri tarafından kafa karışıklığına neden olmaktadır. Rusya’nın DeyrZor’da ABD saldırısı ile ölen Ruslar ile İsrail saldırısı sonrası yanlışlıkla Esed rejimi tarafından vurulduğu açıklanan uçaktaki Rus askerler konusunda tepkisiz kalması bölgede bulunma amacını da sorgulatmaktadır. Türkiye-Rusya arasında Soçi zirvesinin gecesinde İsrail’in Lazkiye’ye operasyon düzenlenmesi tesadüflerle açıklanamaz.