Sefer Gelen / Araştırmacı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Moskova Enerji Haftası Konferansı’nda Kırım'daki saldırıdan Kuzey Akım sabotajına kadar pek çok konuda dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Gaz tedariki konusunda Türkiye’nin Avrupa Birliği için en güvenli güzergah haline geldiğinin altını çizen Rus lider “Türkiye’yi dünyanın en büyük gaz merkezi haline getirme yönündeki niyetimizi ortaya koyduk” ifadelerini kullandı. Putin’in Moskova Enerji Haftası konferansındaki dikkat çeken açıklamalarından bir gün sonra Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (AİGK) kapsamında Astana’da bir araya gelen Putin ve Erdoğan Türkiye’nin Avrupa’ya gidecek gaz konusunda potansiyel “merkez ülke” olma iradesini ortaya koydu. İki lider başta nükleer enerji santralinde gelinen son aşama olmak üzere doğalgaz konusunu da masaya yatırdı. Rus liderin Rus gazının Avrupa’ya aktarımı ve Türkiye’yi merkez ülke yapma yünündeki beyanı dikkat çekerken Erdoğan’ın ise hem inşa aşamasında olan Akkuyu hem de yapılması planlanan Sinop’taki nükleer santral konusuna vurgu yapması dikkat çekiciydi. Akkuyu’nun aktive edilmesi ve ardından Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santralin önemine vurgu yapan Erdoğan “bu nükleer santraller Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde yirmisini karşılamasının yanı sıra dünyada büyük ses getirecek” ifadesini kullandı.
MOSKOVA ENERJİ DENKLEMİNDE İNCE HESAP PEŞİNDE
Kremlin’in hedefi ne? İlk olarak, Putin hem Avrupa’dan Moskova’ya yönelik artan tepkilerin dozunu düşürmek ve Avrupa’daki gaz talebine yönelik endişeleri gidermek hem de denkleme Ankara’yı da dâhil ederek Moskova-AB arasında artan gerilimi azaltarak Avrupa’nın “gazını almayı” hedefliyor.
Ayrıca, Rusya elindeki doğal kaynakları bir şekilde satmak zorunda. Bu yüzden kısa vadede elindeki doğal gazı en önemli tedarikçisi olan Avrupa’ya satmaya devam etmek istiyor. Çünkü Moskova devam eden savaş ekonomisini finanse etmek zorunda. Dolayısıyla farklı bir alternatif üzerinden Avrupalı tüketicileri Rus gazını almaya zorluyor. Ayrıca Kuzey Akımı Boru Hattı’na yapılan saldırıların ardından bu hatların uzun süre kullanılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda talebe karşılık verilebilmesi için tek alternatif Karadeniz üzerinden Türkiye toprakları gibi gözüküyor. Öte yandan, uzun vadede ise Moskova’nın hedefi Türkiye’de oluşturulacak yeni enerji üssü aracılığı ile başta Uzak Doğu olmak üzere sıvılaştırılmış Rus doğal gazının uluslararası pazara kolayca ulaştırılmasını sağlamak.
Moskova’nın bir diğer amacı ise Karadeniz’deki Mavi Akım ve Türk Akım’ın yanı sıra yeni oluşturulacak boru hatlarının güvenliğini sağlamak için Türkiye’nin desteğini almak. Hatta proje hayata geçirilebilirse Karadeniz’deki boru hatlarını ve tesisleri korumak için ortak bir Türk-Rus ortak güvenlik birimi kurulması gündeme gelebilir.
TÜRKİYE TRANSİT GAZ MERKEZİNE DÖNÜŞEBİLİR
Türkiye’nin uzun yıllardır coğrafi konumunun avantajını kullanarak bir uluslararası transit gaz ticaretinin merkezi olma stratejisini uluslararası konjonktür Ankara’nın ayağına getirdi. Bu proje ile Türkiye önemli bir gaz üssüne dönüşebilir.
Bilindiği üzere enerji, devletler için en hassas konulardan biridir. Bu yüzden gerek ihraç eden gerekse ithal eden ülkeler enerjinin güvenli bir şekilde yerine ulaştırılmasını isterler. Bu yüzden doğal gaz merkezinin bulunduğu toprakların istikrarlı olması beklenir. Bundan dolayıdır ki proje hayata geçirilebilirse Türkiye’nin istikrarına önemli katkıları olacaktır.
Peki, Türkiye kapasite olarak bu projeye hazır mı? Ankara enerji konusunda son yıllarda önemli öngörülerde bulunarak başarılı adımlar attı. Mesela, yeni araştırma gemilerine yatırım yaparak hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de önemli doğalgaz araştırmaları yaptı/yapıyor. Öte yandan ise Ankara, TANAP ile Azerbaycan gazının, Türk Akım ve Mavi Akım ile de Rus gazının vanasını eline aldı. Ankara ayrıca, Tuz Gölü ve Silivri’de gaz depolama tesisleri inşa ederek altyapıyı oluşturdu. Türkiye bu projeyi üstlenmek için yeterli uluslararası tecrübeye sahiptir.
ÇEKİNCELER NELER?
Rus uzmanlara göre bu proje bazı soru işaretleri barındırmakta. Onlara göre, mevcut durumda Avrupa ülkelerinin Türkiye üzerinden Rus gazının alımını artırması pek olası değil. Çünkü yeni doğalgaz boru hatlarının inşası yıllar alacaktır. Ayrıca, Baltık Denizi üzerinden ihracatın daha mantıklı göründüğünü belirterek; ana talep merkezlerinin Kuzeybatı Avrupa'da bulunduğunu belirtmektedirler. Onlara göre, güneyde yakın gelecekte daha fazla alternatif gaz kaynağı olacak: Azerbaycan gazı ve Doğu Akdeniz’de çıkarılacak potansiyel kaynaklar. Ayrıca projeyi üstlenecek yatırımcıların garanti alım talep edeceği ve AB ülkelerinin 2027’ye kadar Rus gazına olan bağımlılığın tamamen bitirilme hedefi göz önüne alındığında Rus uzmanların bazı çekinceleri var.
Türkiye açısından bakıldığında ise her fırsatın beraberinde bazı riskleri getirdiğini de unutmamak gerekir. Son yıllarda Rusya ve Türkiye arasında petrol, doğal gaz ve nükleer enerji alanında atılan adımlar Rusya’ya olan bağımlılığı arttırıyor. Bu bağımlılık orta ve uzun vadede bazı riskler taşıyor. Şu anki AB’nin düştüğü duruma Türkiye de düşebilir. Bu yüzden Ankara farklı enerji kanallarını açık tutmalıdır. Özellikle Rusya ile bazı projelerin altına imza atarken AB ile de ortak enerji projelerinde yer almalıdır.
Ayrıca, Ankara ve Moskova’nın ABD’ye rağmen enerji alanında atacağı bu stratejik adımlar Washington’un Ankara’ya baskısına arttıracaktır. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Doğu Akdeniz ve Yunanistan üzerinden kışkırtıcı adımlar gelebilir. Yunanistan’ın Adalar Denizi’nde alacağı olası bir provokatif 12 mil kararını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
AB ise Putin’in ortaya attığı bu projeye mesafeli yaklaşıyor. Çünkü Brüksel’de alınan karara göre 2027’ye kadar AB’nin Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığının tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor.