Rishi Sunak’ın başbakanlığından başarı hikâyesi çıkar mı?

Sunak’tan bir Obama portresi çıkarmaya çalışmak oldukça yanlıştır. Sunak’ın geçmiş konuşmalarında vurguladığı “göç karşıtı” pozisyonu da sunulmaya çalışılan profili ile çelişen bir noktadır. Serveti ve tarihsel kökenleri dolayısıyla hem ortalama İngiliz halk hem de Hint azınlıkla doğrudan bir bağı olmayan Sunak, bir kimlik siyasetinden çok elitist ve pragmatik politikalara yönelecektir.

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Ahmet Arda Şensoy / Doktora adayı, Nottingham Üniversitesi

Birleşik Krallık’ta Liz Truss’un 45 günlük Başbakanlığı sonrası göreve gelen Rishi Sunak, etnik kökeni, serveti ve siyasi profili sebebiyle oldukça ilginç bir figür olarak öne çıkmakta. Peki, Sunak’ın geçmişinden ne tür başarı hikâyeleri anlatılabilir ve başbakanlığında hangi konularda bir başarı hikâyesi yazması gerekmekte?

SÖMÜRGELERİN ZENGİNLİĞİYLE ELDE EDİLEN STATÜ

İngiltere’deki Hint nüfusu, tarihsel olarak iki ana göç dalgasına dayanmaktadır. İlk dalga, 1950’lerde İngilizlerin tekstil gibi bazı sektörlerdeki işçi açığını kapatmak için doğrudan Hindistan’dan kabul ettiği göçmenlerdir. Bu göç dalgası ile gelenler, genel olarak alt-orta düzey işçi olarak çalışmış ve 1960’lardaki sendika hareketlerinde de aktif rol almalarının yanı sıra İşçi Partisi’ni desteklemişlerdir.

İkinci dalga göç ise bambaşka bir hikâyeye dayanmaktadır. İngilizler, 19. yüzyıl sonlarında İngiliz sömürgesi olan Tanzanya, Kenya ve Uganda gibi ülkelere, sömürge yönetimi adına polis, ordu mensubu ve işçi olarak çalıştırmak amacıyla Hindistan’dan göç dalgası başlatmıştır. Bu Hint kökenli nüfus, sömürge ülkelerinde yarı yönetici pozisyonunda çalışmış ve yerel zenginliklerden faydalanarak farklı bir sosyoekonomik statüye erişmiştir. Sözü geçen sömürge ülkelerinin 1960’larda bağımsız olmaya başlaması ile Hint kökenliler İngiltere’ye göç etmeye başlamıştır. Yeni başbakan Rishi Sunak’ın ailesi de bu ikinci dalga ile ülkeye gelen Hint kökenlilere mensuptur.

BİR ENTEGRASYON BAŞARISI MI?

Türk kamuoyunda Rishi Sunak’ın bir etnik azınlık olarak başa gelmesini büyük bir entegrasyon başarısı olarak yorumlayan yaklaşım işte tam da Sunak’ın ailesinin kökenini ve İngiltere’deki Hint azınlık içerisindeki yerini görmezden gelme eğilimine sahip. İngiltere bir yandan ilk dalgada gelen Hint kökenli işçi sınıfını ekonomik temelli bir entegrasyona tabi tutarken ikinci dalganın oluşturduğu sınıf ise zaten Afrika sömürgelerinde yarı yönetici ve elit tabaka olarak İngilizleşmiş ve kültürel asimilasyona uğramıştır. Bu sebeple bu grubun İngiltere’ye göç etmesi, düzensiz bir göçün getirdiği sorunlara ya da kültürel bir çatışmaya yol açmamıştır.

Tüm bu sebeplerle Sunak’tan bir Obama portresi çıkarmaya çalışmak bile oldukça yanlıştır. Sunak’ın geçmiş konuşmalarında vurguladığı göç karşıtı pozisyonu da sunulmaya çalışılan profili ile çelişen bir noktadır. Serveti ve tarihsel kökenleri dolayısıyla hem ortalama İngiliz halk hem de Hint azınlıkla doğrudan bir bağı olmayan Sunak, bir kimlik siyasetinden çok elitist ve pragmatik politikalara yönelecektir.

En önemlisi de İngiltere’nin içinde bulunduğu sorunlar Obama tarzı bir başarı hikâyesini satın almak için oldukça zorlu görünmekte. Sunak’ın halk desteğini almak için başvuracağı olası popülist politikalar ile acı reçete olarak vurguladığı ve alt-orta gelir gruplarına ağır ekonomik sonuçları olabilecek ekonomi politikaları arasındaki gitgeller de Sunak’ın kaderini belirleyecektir.

DIŞ POLİTİKADA MACERAYA ATILACAK GÜCÜ YOK

Sunak, etnik azınlıktan çıkmış bir lider olsa da onun siyasal sistemle ve ekonomik düzenle uyumluluğu ön plana çıkmaktadır. Bu da kendisinden radikal dönüşümler ya da sistem dışı çözüm önerileri beklenmemesi gerektiğini göstermektedir. Nitekim bu tarz radikal adımlar atabilecek siyasal güce ve toplumsal desteğe sahip olduğu da oldukça tartışmalıdır.

Sunak’ın dış politikada bürokrasinin devamını ve bilinçli bir umursamazlık yolunu tercih etmesi beklenebilir. Kabinede görev verdiği bakanların Johnson ve Truss dönemiyle büyük oranda aynı olması da bunu kanıtlar niteliktedir. Eğer uygulayacağı politikalara müttefik çekebilirse ve o sırada dış politika ve güvenlik konusundaki gündemleri bürokrasi ve bakanlarının yüklenmesini sağlayabilirse, kendisini bu makama getiren sorunları çözmeye de bu oranda odaklanabilir.

Sunak’ı iktidara getiren krizlerin Brexit tartışması gibi dış politika kaynaklı bir mesele olmaması, dış politikada hızlı ve kolay bir zafer elde ederek hem parti içinde hem de kamuoyunda destek görmesini sağlayacak bir etki oluşturmasını engeller niteliktedir. Nitekim iç politikadaki sarsıntılar ve ekonomik meseleler düşünüldüğünde Sunak’ın dış politikada maceralara atılmak için ne bir vakti ne de gücü bulunmaktadır. Bu yüzden, enerji krizi ve enflasyon gibi sorunlara getireceği çözüm yolları, onun geleceğini belirleyecektir. Tüm bunlara rağmen İngiliz siyasetindeki güçlü figür eksikliği nedeniyle, bu ciddi sorunlara kayda değer bir çözüm getiremese de süreç içerisinde göstereceği başarılı performans Sunak’ı bir lider olarak öne çıkarma potansiyeline sahiptir. Geçmişte Johnson hükümetinde takındığı bağımsız tavırlar ve sergilediği pragmatik yaklaşım sebebiyle Sunak’ın en azından bu lider profilini doldurmaya yönelik bir hırsı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

ÇÖZÜM ÜRETEMEZSE LİDERLİĞİ SORGULANIR

Sunak’ın siyasi geleceğini belirleyecek olan da etnik kimliği ya da serveti değil, kendisini iktidara getiren sorunlara üreteceği çözümler ve bu sırada göstereceği liderliğin kalitesi olacaktır. Yine de Sunak’ın çizdiği profil ve ailesinin ekonomik bağları, göstereceği siyasi liderlik sorgulanır hale geldiğinde gündeme gelecek ve Sunak bu konular üzerinden yıpratılacaktır. Özellikle serveti ve halktan kopukluğu üzerine eleştiriler, Sunak’ın siyasi kariyeri boyunca karşılaştığı meseleler olsa da iktidarının sorgulandığı anlarda yıkıcı etkiye sahip olabilir.

Kısacası Rishi Sunak her ne kadar aksi bir imaj çizmeye çalışsa da Hint kökenlerine bağlı bir sosyal yapıdan değil, aristokratlaşmış ve ekonomik olarak elit tabakada yer alan bir sosyal kökenden gelmektedir. Bu yüzden konuya liberal değerler ve entegrasyon perspektifinden bakıldığında üretilen tozpembe hayaller yerine sömürge geçmişi ve bu geçmişi efektif olarak kullanan bir devlet yapısı perspektifinden bakmak gerekir.

Sonuç olarak, Rishi Sunak’ın Başbakan oluşu ne iddia edildiği gibi başarılı bir entegrasyon politikasına ne de özel bir külkedisi masalına dayanmakta. Bir taraftan liberal kanadın zorla üretmeye çalıştığı göç ve birlikte yaşama imajı, diğer taraftan aşırı sağ ve ırkçı bakış açısının üretmeye çalıştığı göçmen istilası anlatısı üzerimize hücum ederken, Türkiye için İngiliz siyasetinden ve entegrasyon politikasından bir örneklik çıkarılamayacağı ortadadır.