Meksika açmazında Ukrayna savaşı

ABD’de seçimi kaybeden Biden yönetimi, koltuğu Trump’a devretmeden önce Ukrayna’da gerilimin çıtasını yükseltti. Geri adım atmanın maliyetini üstlenmek istemeyen savaşın tarafları, sonucu nükleer savaş olabilecek bir açmazla karşı karşıya. Bu açmazın çözümü için ise milat 20 Ocak tarihi görünüyor.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım

Sernur Yassıkaya / Gazeteci

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal girişimi üçüncü yıl dönümüne yaklaşırken taraflar arasında satranç deyimiyle bir pat hali kendini gösteriyor. Savaşın tarafı olan birincil ya da ikincil ülkelerin birbirlerine üstünlük kurma durumu ufukta gözükmezken, her iki taraf da masa için ilk geri adım atan olmak istemiyor. Bu duruma genel literatürde “Meksika açmazı” deniyor. Hiçbir tarafın kazançlı çıkamayacağı, içinden çıkılmaz bir durum olarak nitelendiriliyor. Popüler kültürde bu olgunun özellikle Hollywood filmlerinde pek çok kez senaryolaştırıldığını görürüz. İkiden fazla kişinin birbirlerine silah çekmesiyle oluşan yüksek gerilimli durumda hiç kimsenin diğeri silahını ateşler korkusuyla silahını ilk indiren taraf olmak istememesidir. Ukrayna sahasında şu an tam da böyle bir durum yaşanıyor.

SONUCU NÜKLEER SAVAŞ OLABİLİR

Bu açmaz ise her iki tarafı da stratejik kazanımı olmayan ve içinden çıkılmaz daha büyük bir misillemeler döngüsüne sokmuşa benziyor. ABD’de seçimi kaybeden Biden yönetimi, koltuğu seçilmiş başkan Donald Trump’a devretmeden önce Ukrayna’ya karşı duygusal borcunu, geçen üç yılda yeşil ışık yakmadığı uzun menzilli füzelerin Rusya içlerindeki hedeflerde kullanılmasına onay vererek gidermeyi ve öte yandan halef yönetim için masaya oturmanın koşullarını ve çıtayı da yükseltti. Sonu nükleer savaşa uzanabilecek, geri adım atmanın stratejik bir zayıflık olarak algılanması çatışmanın uzamasına neden oluyor. Savaşın insani ve ekonomik maliyeti ise her geçen gün daha ağır şekilde hissediliyor.

AVRUPA LİMİTLERİNE DAYANDI

Ukrayna savaşının Avrupa üzerindeki etkisi dramatik bir seviyeye ulaştı. Avrupa Birliği ülkeleri, Ukrayna’ya verilen askeri ve insani yardımları sürdürebilmek için büyük bütçeler ayırırken bir yandan da enerji krizinin tetiklediği enflasyon ve ekonomik durgunlukla mücadele ediyor. 2023 sonu itibarıyla AB ülkelerinin doğal gaz fiyatları, savaş öncesine göre yüzde 80 artış gösterdi. Sanayi üretimi daralmış, enerji maliyetleri özellikle Almanya gibi sanayi devlerini zor durumda bırakmıştır. NATO üyesi ülkeler, savunma bütçelerini yüzde 2 hedefinin üzerine çıkarmak zorunda kaldı. Örneğin, Polonya savunma bütçesini 2024 için GSYİH’nin yüzde 4’üne yükseltti. Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yakında yayımlanacak hatıratında da bahsedildiği gibi Rusya ile Avrupa arasında kurulan ilişki gayet pragmatik bir sebebe dayanmaktaydı: Sanayiyi ucuz enerjiyle beslemek. Ukrayna savaşı bu imkânı Avrupa’nın elinden aldı. Dolayısıyla, kıtada sanayi şirketleri ABD’li ve Çinli şirketler karşısında rekabet avantajlarını kaybetmiş durumdalar. Son aylarda otomotiv ve kimya sektörü gibi Avrupa ekonomisinin atar damarını oluşturan endüstrilerde fabrika kapanma haberlerinin arkasında Rusya ile kesilen ticari ilişkilerin önemli rolü bulunuyor. ABD’de ikinci Trump döneminin 2025 Ocak ayıyla birlikte başlayacak olması ve hemen ardından gelmesi beklenen “Ticaret savaşları” dalgası Avrupa’nın üstüne daha fazla yük bindirecek. Trump’ın ana stratejisinin Çin’e yönelik olacağı düşünüldüğünde, Avrupa’nın küresel ticarette, özellikle ara malı ithalatında önemli partneri olan Çin ile ilişkilerde gerilimin artmasının büyük bir maliyete sebep olması bekleniyor. Bu çerçevede 2025 yılında Ukrayna’daki savaşın sona ermesini, Avrupa’nın içten içe istediği söylenebilir. Trump’ın seçildiğinin kesinleşmesinin ardından Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Rusya lideri Vladimir Putin ile iki yıl aradan sonra telefonla konuşması bu beklentinin en büyük işareti oldu. Berlin’de bir iktidar değişiminin yani bir Hristiyan Demokrat iktidarın gelmesi halinde farklı bir yaklaşım da olmayacaktır.

DIŞ DESTEKLE SAVAŞI DEVAM ETTİRİYOR

Rusya, Ukrayna cephesinde belirli başarılar elde ediyor gibi görünse de maliyetinin oldukça fazla olduğu söylenebilir. Başta insan kaynağı olmak üzere, 3 yıldır devam eden Batı ambargosu ekonomi üzerindeki baskıyı her geçen gün artırırken, örneğin marketlerde tereyağlarının artık alarmlı kutular içinde satılması, savaşa devam edebilmek için gerekli harcamanın bazı ülkelerin desteğine bağımlı olması, Moskova’nın küresel düzeydeki konumunu zayıflattı. Rusya, ekonomik yaptırımlara karşı Çin ile olan ticaretini 2023’te yüzde 30 artırdı ve enerji ihracatının yüzde 40’ını Çin’e yönlendirdi. Ancak bu, Rusya’nın Çin’e aşırı bağımlı hale gelmesine neden oldu. Rusya’nın İran’dan insansız hava araçları satın alması ve Kuzey Kore’den mühimmat tedariki ve hatta asker ithal etmesi savaşın sürdürülebilirliğini sağlamada hayati öneme sahip. Batı medyasında çıkan haberlere göre Rusya, Yemen’den dahi savaş için insan gücü transfer etmeye başladı. Bunda Kremlin’in, savaşın etkisini Rus halkı üzerinde hissettirmemek amacıyla “seferberlik” kararı almaktan kaçınmasının rolü olduğu biliniyor. Rusya ekonomisi savaşın yükünü 2024 yılı ile birlikte daha fazla hissetmeye devam ediyor. Rublenin dolar karşısında her geçen gün daha değer kaybetmesi ve tüketim mallarında enflasyonun artması, Moskova için de savaşı bir şekilde sona erdirme arayışlarına sebep oluyor. IMF’nin verilerine göre, 2024’te Rusya’nın ekonomik büyümesi yüzde 1’in altında kalabilir.

ABD HEGEMONYASI SARSILIRKEN

ABD, Ukrayna’ya en büyük finansal ve askeri desteği sağlayan ülke konumunda. Ancak destek maliyeti 2023 itibarıyla ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı toplam yardım 75 milyar doları geçti. Üç senenin toplamı düşünüldüğünde 200 milyar dolara yakın bir maliyet söz konusu. Bu, Amerikan bütçesinde önemli bir yük oluşturdu ve iç politikada da eleştirilere yol açtı. Demokratların seçimleri kaybetmesindeki en önemli etmenlerden biri Ukrayna savaşı için yapılan maddi yardımın Amerikan seçmenine anlatılamaması oldu. ABD, Avrupa’nın savaş nedeniyle ekonomik olarak çökmesi durumunda, hem NATO’nun varlığı tehdit altına girecekken aynı zamanda Washington’ın solmaya başlayan küresel hegemonyasına son çivinin de çakılması mümkün. Çünkü geçen üç yılda, ABD, Rusya’yı ne siyasi, ne askeri ne de ekonomik olmak üzere beklediği bir çöküşe sürükleyebildi. Bunun tam aksi hegemonya mücadelesinde en büyük rakibi olan Çin’i Rusya ile yakınlaştırırken, Pekin yönetiminin küresel alanda barış ve istikrar sağlayan ülke rolünü pekiştirmesinin de önünü açtı. Kovid-19 pandemisi sırasında içine çekilen ve önemli ekonomik problemlerle baş başa kalan Pekin’e yeniden ayağa kalkması için istediği vakit de kazandırılmış oldu.

MİLAT 20 OCAK

Bu noktada savaşın tüm aktörlerinin tek bir tarihe odaklandığını söylenebilir. ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın yemin ederek resmen görevine başlayacağı 20 Ocak 2025. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Avrupa kıtasının tüm liderleri, Ukrayna Devlet Başkanı Vlodomir Zelenski ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping dahil olmak üzere akla gelebilecek herkes bu günü bekliyor. Trump’ın ve ekibinin, seçim vaatleri arasında yer alan savaşları bitirme politikasının ilk bölümünü Ukrayna’da uygulamaya koyması bekleniyor. Bu çerçevede planın ana hatları geçen ay Wall Street Journal gazetesinde yayınlandı. Bu planın ana hatlarına göre, Ukrayna’da 1300 kilometre uzunluğundaki cephe hattının dondurulması, Ukrayna’nın en az 20 yıl süresince NATO’ya üyelik talebinden vazgeçerek tarafsızlığını ilan etmesi, bunun karşılığında ABD’nin askeri yardımda bulunması öngörülüyor. Plan taslağının açıklanmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra İngiliz Reuters haber ajansı, Kremlin’e yakın beş kaynağa dayandırdığı haberinde Rusya Devlet Başkanı Putin’in, neredeyse Trump’ın teklifine paralel bir ateşkes ve barış planına hazır olduğunu; buna göre Rusya’nın, Ukrayna’da ele geçirdiği bölgelerin elinde kalması karşılığında cephe hattının dondurulmasını, Ukrayna’nın tarafsızlığının garanti altına alınmasını ve bazı bölgelerdeki Rus birliklerinin çekilmesini içeren bir teklife sıcak baktığını belirtiyordu. Açık ki Kremlin de, Trump’ın Beyaz Saray’a yerleşmesiyle kendisine sunulacak teklifi bekliyor. Büyük İskender, kimsenin çözemez dediği Gordion Düğümü’nü, kılıcıyla keserek, cevabını vermişti. Trump, Ukrayna’da yaşanan ‘Meksika Açmazı’ için tüm tarafların bir şekilde kazançlı çıkacağı formülü geliştirebilecek mi hep birlikte göreceğiz…