Kudüs’ün Afrikalıları

Afro-Filistinliler, İsrail güçlerine karşı Filistin direniş hareketine aktif olarak katıldı. Birçoğu yerlerinden edilmeye maruz kaldılar; kontrol noktaları, günlük sorgulamalar, gece baskınları, tutuklamalar, taciz edilmeler ve sürekli gözaltı korkusuyla dolu bir dünyayı miras aldılar. Buna rağmen, bugünün Afro-Filistin topluluğu kendilerini gururlu Filistinliler olarak tanımlıyor.

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Kenan Toprak / Araştırmacı -Afrika Çalışmaları

Kudüs, yüzyıllardır Afrika mahallesinde yaşayan küçük ve neredeyse unutulmuş Afrikalı Müslüman topluluğa ev sahipliği yapıyor. Afrika kökenli azınlığın tarihçesine ilişkin net kaynaklar olmasa da ailelerin nesilden nesle aktardığı sözlü bir tarihleri var. Afro-Filistinliler, Filistin nüfusunun küçük bir yüzdesini oluşturuyor, ancak şaşırtıcı bir tarihe sahipler. Afrikalı Müslüman topluluğun Filistin’deki izleri birçok tarihi olaya atfedilmektedir. Bunlar, başta Müslümanların şehri fethi, Osmanlı dönemi, hac ziyareti, İngiliz manda yönetimi ve İsrail işgali gibi çeşitli tarihi olaylar…

ŞEHRE NE ZAMAN GELDİLER?

Tarihçiler, Kudüs’teki Afrika varlığının, şehrin fethedilmesi sırasında Afrikalı Müslümanların ikinci Halife Hz. Ömer’e eşlik ettiği 7. yüzyıla kadar uzandığını tahmin ediyorlar. Ayrıca 12. yüzyıldan itibaren, Afrikalı Müslümanların düzenli hac ziyaretleri yaptığı ve bunlardan birinin Mali İmparatorluğu’nun efsanevi lideri Mansa Musa olduğu biliniyor. Hac ibadetini yerine getiren birçok Afrikalı Müslümanın, dönüş yolculuklarında Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettiği ve bu ziyaret sonrası Kudüs’e yerleşmiş olabileceği düşünülüyor. Bunun yanı sıra Memlük devrinden Osmanlı dönemine kadar Afrikalı Müslümanlar, kutsal mekanların muhafızı olarak Kudüs’te önemli bir role sahipti.

Kudüs’e göçün diğer bir sebebi ise I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru İngiliz general Edmund Allenby’nin, Filistin işgalinin bir parçası olarak Kudüs’te demir

yolları inşa etmek ve boru döşemek üzere Nijerya, Sudan, Senegal ve Çad’dan askere alınmış işçileri getirmesiydi. Dolayısıyla Filistin’deki İngiliz mandası sırasında, özellikle 1930’larda, Kudüs’e göç eden Afrikalıların sayısı önemli bir ölçüde arttı.

Afrikalı göçmenlerin Filistin’e en son büyük gelişleri ise II. Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşti. 1948 yılında Arap ve Siyonist güçler arasında savaş yaşandığı sıralarda Filistin üzerinden hacca giden birçok Afrikalı Müslüman, sınırlar kapatıldığı ve sıkı bir şekilde kontrol edildiği için şehre kalıcı olarak yerleşmek zorunda kaldı. Hatta bazı Afrikalılar Kudüs’teki varlıklarının yanı sıra Mescid-i Aksa’yı savunmak için Filistinlilerin yanında İsrail’e karşı savaştı.

Bugünün büyük ölçüde bilinmeyen “Afrika Mahallesi”nde yaşayan Afro-Filistinlilerin çoğu, Nijerya, Senegal, Sudan ve Çad’dan Mekke’ye hac ziyareti yapan, daha sonra Kudüs’ü ziyaret eden, orada kalan ve Arap kadınlarla evlenen Afrikalıların torunlarından oluşuyor. Afro-Filistin topluluğu büyük ölçüde Kudüs’te yoğunlaşmış olsa da, Gazze’de ve Batı Şeria’nın Eriha kentinde de Afro- Filistin soyundan gelen topluluklar var. Ancak en büyük Afro-Filistin nüfusu, genellikle ‘Afrika Mahallesi’ veya ‘Küçük Harlem’ olarak adlandırılan Eski Kudüs’teki yerleşim bölgesinde yaşıyorlar.

İSRAİL’DEN ÇİFTE AYRIMCILIK

Afro-Filistinlilerin varlığı, yerleşimci sömürgeciliği bağlamında İsrail’in korkunç siyahi ve Arap karşıtı ideolojilerinin doğrudan kesişimini kapsıyor. Afro-Filistinlilere karşı resmi bir ayrımcı politika olmamasına rağmen, İsraillilerin bu kişilere uyguladığı ırkçılık ve ayrımcılık diğer Filistinlilere göre hayatı daha zor hale getiriyor. Afro-Filistinliler, Filistinli ve Afrika kökenli olmaları nedeniyle İsrail rejimi tarafından hem ırkçılığa hem de ayrımcılığa maruz kalıyor. Afro-Filistinliler, İsrail güçleri tarafından rastgele kontroller için durdurulduğunda, çoğu durumda aşağılanma ve kendilerine kötü muameleler yapılıyor. İsrailliler Afro-Filistinlilere, İbranicede aşağılayıcı bir kelime olan “kushis” diye hitap ediyorlar. Bir anlamda, Afrika topluluğu, Kudüs’teki Filistinlilerin karşı karşıya kaldıkları zorlukların, zulümlerin ve sürdürdükleri dayanıklılığın bir mikro kozmosunu oluşturuyor.

İŞGALE KARŞI ONURLU DİRENİŞ

Afro-Filistinliler, Filistinlilerin yanında yerleşimci sömürgeci İsrail güçlerine karşı sayısız mücadelede yer aldı ve Filistin direniş hareketine aktif olarak katıldı. İsrail işgalini protesto eden Afro-Filistinlilerin çoğu yerlerinden edilmeye maruz kaldılar; kontrol noktaları, günlük sorgulamalar, gece baskınları, tutuklamalar, taciz edilmeler ve sürekli gözaltı korkusuyla dolu bir dünyayı miras aldılar. Buna rağmen, bugünün Afro-Filistin topluluğu kendilerini gururlu Filistinliler olarak tanımlıyor.

Tarihin en tanınmış Afro-Filistinlilerinden biri, eski bir Filistin direniş savaşçısı olan Ali Jiddah’dır. Ali Jiddah İsrail işgaline karşı, siyasi faaliyetlere karıştığı için İsrail rejimi tarafından 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 17 yıl hapis yattıktan sonra mahkum takas anlaşmasıyla serbest bırakıldı. Bir diğer tanınmış Afro-Filistin direniş savaşçısı Fatima Bernavi’dir. Nijeryalı bir baba ve Filistinli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Fatima, Filistin direnişine katıldığı için İsrail rejimi tarafından 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve İsrail hapishanelerindeki ilk Filistinli kadın mahkumlardan biri oldu. Diğer bir Afo-Filistinli olan Usame Jiddah ise ikinci intifada sırasında şehit edilen ilk Filistinli olarak tarihe geçti. Bunlar, Filistinli Afrika toplumunun Filistin’in kurtuluş mücadelesine aktif katılımının, sadece birkaç örneğini oluşturuyor.

Afrika topluluğu için direniş bir seçim değil, Kudüs’te yaşamanın kaçınılmaz kıldığı bir zorunluluk. Toplumun karşılaştığı tüm baskılara ve zulümlere rağmen, Afro-Filistinliler arasında gelecek nesillerin bir gün barış içinde yaşayabilecekleri ve özgürlüklerini güvence altına alabilecekleri umudu hâlâ var…

DÜNYA
Bir haftada 11 Filistinli katledildi: İşgalci İsrail'den yargısız infaz