İsrail’de taktik savaşları ve değişim rüzgarı

İsrail siyasetinde, ABD destekli tek lider konumunu sağlamlaştıran Bünyamin Netanyahu, Nisan ayındaki erken seçim öncesi, merkezde kurulan Mavi-Beyaz ittifakı ile hiç beklemediği bir darbe aldı. Mavi-Beyaz’ın kamuoyunun beklediği “güçlü lider” imgesini sunma imkanı olması, 1970’lerden bugüne İsrail siyasetinin domine eden Likud Partisi ve Netanyahu için seçimleri bıçak sırtında bir sürece dönüştürdü.

Yeni Şafak
Gündem

SELİM HAN YENİACUN • ŞANGHAY ÜNİVERSİTESİ, KÜRESEL YÖNETİŞİM MERKEZİ

Çalkantılı gündemi, devamlılığı sorgulanan ittifakları, yürütme erkine ait makamlar üzerinde seçimler haricinde bile değişimlerin yaşandığı İsrail siyaseti; 2018’in son aylarından itibaren yeni bir dönüşüm sürecine girmiş bulunmakta. 70’lerin sonundan itibaren İsrail siyasetinde etkili olan Likud Partisi ise 2000’lerden sonraki en büyük sınavını bu dönemeçte vereceğe benziyor. 9 Nisan’da İsrail’de gerçekleştirilecek olan erken genel seçimlere bir ay kalmışken daha 5-6 ay öncesine kadar alternatifsiz bir başbakan olan Bünyamin Netanyahu’nun seçimler sonrası hükümet kuramama senaryoları İsrail kamuoyunda her geçen gün daha yüksek sesle gündeme getirilmeye başlandı. İç siyaset ve dış politikaya bağlı pek çok sebebin İsrail’de 2019 yılı sonbaharında yapılması planlanan seçimleri hükümet kararı neticesinde erkene çektiği bir gerçek. Aynı gelişmeler ise dördüncü başbakanlık dönemini tamamlayan Netanyahu’nun beşinci dönemi de tamamlaması yolundaki en büyük engelleri oluşturuyor.

Mevcut Başbakan Bünyamin Netanyahu’nun karşılaşmış olduğu yolsuzluk, rüşvet ve görevi kötüye kullanma soruşturmaları; soruşturmaları savuşturmak için yasal zeminin mevcut koalisyon partileri ile oluşturulamaması; Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de son yıllarda İsrail tarafından düzenlenen operasyonların dış politikada İsrail’e karşı uluslararası kamuoyunun fazlaca tepkisini çekmesi; eski savunma bakanı ve İsrail Evimiz Partisi(Yisrael Beytenu) lideri Avigdor Liberman’ın 6 partili koalisyon hükümetinden çekilmesi ile 120 sandalyeli İsrail Meclisinde (Knesset) 66 sandalyeye sahip olan hükümetin kritik güvenoyu sınırı olan 61 sandalyeye gerilemesi; Liberman’ın ayrılışından sonra Yahudi Evi Partisi (HaBayt HaYehudi) lideri Naftali Bennet’in Likud ile yaşadığı bakanlık paylaşımı gibi başlıca gelişmeler İsrail’i erken seçime götüren iç politik etmenlerdi.

DIŞ POLİTİKADA ZORLANIYOR

Pek tabii, 2018 yılında Ortadoğu’da yaşanan dış politika odaklı gelişmeler ise Netanyahu hükümetini zor durumda bırakmıştır. Rus savaş uçağının İsrail’in Suriye’ye düzenlemiş olduğu saldırılardan mütevellit düşmesi, İsrail’in kuzeyinde Hizbullah tarafından kazıldığı iddia edilen tünellerin bulunması ve bu konuda iç politikanın gerginliğinin de etkisiyle başarılı bir uluslararası kamuoyu oluşturma çalışması yapılamaması, sadece geçen sene değil son yıllarda BM nezdinde hem siyasal hem de kültürel anlamda İsrail aleyhine pekçok kararın kabul edilmesi ve son olarak da ABD’nin Suriye’den çekilme kararı neticesinde olası bir İran tehdidine karşı söylemsel anlamda her sahada boy gösteren İsrail başbakanının gözle görülür herhangi bir yaptırım uygulayamaması; hükümetin güvenlik politikalarını ilgilendiren meselelerde kısıtlı hareket ettiğinin en bariz göstergesidir.

Bahsi geçen sebeplerden ötürü mevcut hükümet de erken seçim kararı ile meşruiyeti güçlenmiş bir şekilde yola devam etmek istemektedir. Sol, merkez ve Arap partilerinden oluşan muhalefetin ise Netanyahu ve ona destek veren diğer liderleri saf dışı bırakma arzusu seçim kararının ardından iyice alevlenmiştir. Son yıllarda İsrail kamuoyunda genel bir yargı olarak kabul gören; “Likud’un lokomotifliğini yaptığı bir hükümetin alternatifsiz olacağı” düşüncesi seçime günler kala yavaş yavaş terk edilirken erken seçim kararına kadar sadece başbakanın soruşturmaları üzerinden mevzi kazanmaya çalışan muhalefet partileri, birleşme ve yeni bir siyaset tarzı nezdinde ciddi bir hareketlilik sergilemektedirler.

MAVİ-BEYAZ BLOĞU

İsrail siyasetinde bugün yaşanan hareketliliğinin baş aktörü konumunda olan muhalefetteki Mavi-Beyaz (Kahol-Levan) bloğunu öncelikli olarak incelememiz mevcut hükümetin seçimlerdeki politikasını analiz edebilmemizde de yarar sağlayacaktır. Likud’un birkaç on yıldır domine ettiği İsrail siyaseti son on yılda “siyasetin kişiselleşmesi” trendine yenik düşerek Başbakan Bünyamin Netanyahu’nun kişisel liderliği özelinde bir yönetişime evrilmiştir. Netanyahu, hükümetin sıkıştığı dönemlerde siyasi hamle çeşitliliğini ve çoğu zaman da Filistin’e karşı baskıcı politikaları arttırarak bu sorunların üstesinden gelmeye çalışmıştır. Uzak Doğu, Afrika ve Latin Amerika açılımlarıyla dış politikayı gündemde tutmaya çalışırken Kudüs’ün sözde başkent ilanının ABD tarafından tanınmasına ön ayak olması ile de şahsına yönelik soruşturma süreçlerini hasıraltı etmeye çalışmıştır.

Ne var ki; yukarıda da bahsetmiş olduğum önemli sebeplerden ötürü şahsına yönelik suçlamalarda “mızrak çuvala sığmaz hale gelmiştir.” Kişisel popülaritesinin sorgulanmaya başlanılmasının ardından da hükümet ortağı küçük partiler pek çok iç politika meselesini bir pazarlık unsuruna dönüştürerek hükümetin ve Likud’un kurumsal kimliğini de sarsmaya başlamışlardır. Bu yüzden erken seçim kararının hükümetten gelmesi, yıllardır pusuda bekleyen muhalefete hazırlanma şansı bırakmayacak bir dönemde tekrar güven kazanma çabası olarak yorumlanabilmektedir. Ne var ki, İsrail politikasının kişisel figürler üzerine yıkılması ve yeni bir lider ihtiyacının karşılanması için muhalefet tahmin edilenin aksine hızlı hamlelerle ciddi mesafeler katetti. Eski genelkurmay başkanı Benny (Bünyamin) Gantz’ın üç senelik yasal dinlenme süresini doldurduktan sonra siyasete atılacağını açıklaması ve ardından da İsrail Direnç Partisi’ni (Hosen L’Yisrael) kurması İsrail kamuoyunda beklenen güçlü bir muhalefet ve yeni lider boşluğunu doldurmaya aday bir hamle olmuştur.

DENGELERİ ALT ÜST EDEN HAMLE

2019’un Şubat ayı sonlarına kadar Direnç Partisi’nin mecliste yeni bir yer edineceği ve hükümeti ne olursa olsun Netanyahu’nun kuracağı iddiaları güçlüyken Gelecek Var Partisi (Yeş Atid) ve lideri Yeir Lapid’in Gantz ile seçim ittifakı kurması tüm dengeleri alt üst etti. Merkez-Sol olarak nitelendirilebilecek İsrail Direnç Partisi ve merkezde olan Gelecek Var ittifakı aynı zamanda bir başka eski genelkurmay başkanı ve Likud eski üyesi Moşe Yaalon tarafından desteklenmektedir. Yaalon 2019 Şubat ayı başında kurmuş olduğu Milli Yenilenme Partisi (TeLeM) ile Mavi-Beyaz ittifakına dahil olmuş ve bilhassa Merkez-Sol görünümlü bu ittifakın şahin isimlerinden birisi olmuştur. Açıkçası bu hamle Mavi-Beyaz’ın seçim sürecinde kendisine Netanyahu ve sağ partiler tarafından yöneltilen/yöneltilecek güvenlik merkezli politikalarda karşı bir hamle olacaktır. Her ne kadar ittifak içerisinde Lapid, Filistin meselesinde nispeten daha yumuşak bir tavır sergilese de Gantz’ın İsrail’in güvenlik hattının Akdeniz ile Ürdün Vadisi arasında olduğu söylemine ek olarak Yaalon’un iki devletli çözüme karşı ve Filistinlileri kansere benzeten tanımlamaları açıkçası Likud’dan bezen sağ seçmen için bir çekim alanı olacaktır. Bu gelişmelerle birlikte Hareket Partisi (Hatnuah), İşçi Partisi ve Güç Partisi (Meretz) gibi Yahudi sol partilerin alacağı oyların önemi de Nisan seçimlerinde bir kez daha artmış oldu.

ARAP ORTAK LİSTESİNDE DAĞILMA

Netanyahu yönetiminden en fazla zarar gören kesim olan Filistinlilerin, İsrail meclisinde temsil edildiği Arap Ortak Listesi (seçmen ve temsilciler İsrail vatandaşıdır) ise erken seçimler öncesi hesapta olmayan bir dağılma yaşadı. Dört Arap partisinin birleşerek bir önceki seçimlere katılması Arap nüfusun da seçimlere olan ilgisini arttırmış Arap seçmenin sandığa gitme oranını 2013 seçimlerine göre %9 oranında arttırarak %65 seviyelerine çıkartmıştır. Fakat, Ahmet Tibi liderliğindeki Arap Yenilenme Hareketi (Ta’al), Ayman Odeh liderliğindeki Yeni Parti (Hadaş-kısaltmadır-), Mesut Ganim liderliğindeki Birleşik Arap Listesi ve Mtanes Shehadeh liderliğindeki Milli Demokratik Birlik (Balad) partileri ortak liste ile kazandıkları 11 sandalyenin yeni seçimlerin ardından partiler arası dağılımı üzerine sorun yaşadılar ve seçime iki ayrı blok halinde gireceklerini açıkladılar. Ta’al ve Hadaş bir blok halinde seçime katılırken Balad ve Birleşik Arap Listesi ortak bir liste altında seçimlere katılacağını açıkladı. Netenyahu ya da Gantz’ın kuracağa muhtemel bir hükümetle ortak iş yapma ihtimali olmayan bu partiler ortak bir liste ile Arap seçmeni sandığa teşvik ederek oy/sandalye oranlarını arttırarak Netanyahu ve aşrı sağ partilerin mecliste sayısal çoğunluğa hakim olmalarını engelleyebilirdi. Ne yazık ki, Arap dünyasındaki bölünme İsrail meclisindeki Arap partilerinin sahip olduğu 11 sandalyenin bölüşülememesine kadar uzanmış boyutlarda. Geçen sene mecliste kabul edilen Yahudi Devleti Temel Yasası ve Netanyahu’nun birlikte seçime girmeleri için çağrıda bulunduğu aşırı sağ partiler %3,25 barajına takılmadan Knesset’e girdikleri takdirde İsrail meclisindeki Arapları daha zor bir dönemin bekleyeceği de kesindir.

ÇOK BOYUTLU SENARYO

Beşinci dönemi için yarışan Bünyamin Netanyahu, onun liderliğindeki Likud ve onu takip eden sağ partiler için bu seçim beklenen seviyenin üstünde zor geçecek. Ocak-Mart arasında çeşitli medya kuruluşları tarafından yapılan anketlerde Likud’un sandalye sayısının 30’u aşmayacağı tahmin edilirken en büyük rakibi Mavi-Beyaz anketlere Ocak ayı itibariyle 22-24 bandında başlarken Mart ayı başlarında olası sandalye sayısını 36-38 bandına kadar taşımıştır. 9 Nisan akşamı böyle bir seçim sonucunun ortaya çıkmasında İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in hükümet kurma görevini Benny Gantz’a vereceği aşikardır. Mavi-Beyaz’ın 61 sandalyeye ulaşabilmesi de pek çok değişkene bağımlı olması sebebiyle İsrail’in sol-sağ karışımı bir milli mutabakat hükümetine gebe olması da yüksek bir ihtimal olarak göz önünde bulunması gereken senaryolar arasındadır. Eğer seçimler sonrasında Gantz ya da Netanyahu hükümet kurma girişimini başarıyla sonuçlandıramazlarsa altı ay sonraya, yani aslında olması gereken zamanda, yapılacak yeni bir seçim maratonu da İsrail basının yer yer dillendirdiği bir seçenek olarak görünüyor. Açıkçası zaten bu seçimler öncesinde baş savcı Avichai Mendelblit’ın Netanyahu hakkındaki üç yolsuzluk davası için yargılanması gerektiği görüşünü kesin olmamakla birlikte açıklaması bile Likud’u zora sokmuştur. Hal böyleyken hükümet kurulamaması, seçimlerin yenilenmesi ve bu süreçte Netanyahu’nun alacağı olası bir ceza Likud’u siyasi intihara sürükleyecek bir sürecin başlangıcı olabilir.

Likud, Yahudi Evi Şas (Shomeri Torah Sefaradim), Kulanu ve Birleşik Tora Yahudiliği (Yahadut HaTora HaMeuhedet) partileri İsrail’in 34. hükümetini oluşturan sağ partiler olarak nisan seçimlerine hazırlanırken Netanyahu başbakanlığında kurulmasını istedikleri koalisyon hükümetinde yer almayı ümit etmektedirler. Fakat bu partiler arasından Kulanu (Hepimiz) merkez siyasetine daha yakın bir eğilim göstermektedir. Aynı zamanda seçime girecek bir diğer parti olan Köprü’nün (Geşher) de nispeten daha merkezde bulunan konumu ile Kulanu gibi güçlü bir Gantz dalgasına kapılabilecek boyuttadır. Bunun yanısıra Yahudi Evi Partisi’nden ayrılan İsrail Adalet Bakanı Ayelet Shaked ve Milli Eğitim Bakanı Naftali Bennet yeni kurdukları Yeni Sağ Partisi (HaYamin HeHadash) ile seçimlere katılacaklarını açıklayan diğer iki sağcı liderdir. Bir nevi dindar-seküler harmonisi hedefleyen bu partinin Yahudi Evi gibi Netanyahu politikalarına destek vereceğini söylememiz zor olacaktır. Özellikle Naftali Bennet’in geçtiğimiz yılsonunda Avigdor Liberman’dan boşalan savunma bakanlığı koltuğuna talip olması ve bunun Netanyahu tarafından reddedilmesi, seçimler sonrası koalisyon görüşmelerinde Likud’a karşı bir koz olarak kullanılabilir.

İKİ TARAFI KESKİN BIÇAK

Netanyahu için pek de parlak geçmeyen kampanya dönemi adeta “denize düşen yılana sarılır” sözünün uygulamaya konulduğu bir güç savaşına evrilmektedir. Mavi-Beyaz’ın güç kazanması ve sağ bloktaki bölünmeler Likud liderinin epey canını sıkmışa benziyor. Hal böyleyken seçim barajının hemen altında kalan ırkçı parti Yahudi Gücü’nü (Otzma Yehudit) Yahudi Evi ile ortak liste halinde seçime girmesi tavsiyesinde bulunan Netanyahu kendi kuracağı hükümette de iki bakanlık sözü vererek kendi elini güçlendirmeye çalışmaktadır. Ne var ki bu iki tarafı da keskin bıçak olan hamle bilhassa ABD’deki Yahudi diasporasından büyük tepkilere yol açmıştır. American Jewish Committee (AJC) ve American Israel Public Affairs Committee (AIPAC) gibi çok güçlü lobi kuruluşları Netanyahu’nun bu hamlesine tepki göstermişlerdir. Politik imajının büyük bir kısmını ABD’nin İsrail’e verdiği destek ve bu sayede elde edilen uluslararası kazanımlar üstüne kuran Bünyamin Netanyahu’nun şahsi olarak böyle bir tepkiye maruz kalması ise kendi hanesine yazmış olduğu artıların geleceğini de tehlikeye sokmaktadır.

Evet, uzun yıllardır alternatifsizlikten ve güçlü bir bireysel karizmadan dolayı İsrail siyasetini domine eden Netanyahu ve partisi kolay kolay elemine edilebilecek aktörler değiller. Öte yandan İsrail muhalefeti de son dönemlerde hiç olmadığı kadar dinamik ve kapsayıcı bir yol haritası ile erken seçimlere hazırlanmakta. Önümüzdeki süreçte ise İsrail’i bir tarafın kesin bir zaferle ayrılamayacağı bir seçim ve gri noktaları bol bir yeni hükümet bekliyor olacaktır.