Burak Çalışkan / Doktora Adayı, Siyaset Bilimi, Univeristy of York
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş 2024 Şubat'ında ikinci yılını tamamlarken, Kırım’daki Rus işgalinin de onuncu yılına girildi. Bölgedeki savaş tüm dünyayı etkilerken, Kırım Tatarları bu süreçten en fazla zarar gören gruplardan biri oldu. Rus koloni kültürünün sürgün ve asimilasyonla yok etmeye çalıştığı bu kadim halk, herşeye rağmen 1990’larda Ukrayna yönetimi altındaki Kırım’a dönmüştü. Bu süreçte siyasi, sosyal ve kültürel olarak yeniden yapılanmayı başaran yarımadanın asli halkı, 2013’te Ukrayna’da başlayan halk hareketlerinin ardından yeni bir zorlukla karşılaştı. 2014’te çeşitli bahanelerle Kırım’ı işgal eden Moskova, Kırım Tatarlarına yönelik yeni bir sürgün ve baskı süreci başlattı.
SÜRGÜN VE BASKI
İşgalin hemen ardından binlerce Kırım Tatarı, Kiev başta olmak üzere Ukrayna’nın farklı şehirlerine yahut başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Moskova’nın baskı ve şiddetine rağmen anavatanlarından ayrılmayanlar ise çeşitli sıkıntılar yaşamaya devam etmektedirler. On yıllık süreçte Kırımlılara yönelik gözaltı kararları, ortadan kaybolan isimler ve ev baskınları gibi yüzlerce olay gerçekleşti. Türk-İslam dünyasının en önemli entelektüel gruplarından biri olan bu kadim topluluk, Osmanlı İmpatorluğu’nun Kırım’ı kaybettiği 1774 yılından itibaren pek çok kez bu zorlu süreçlerle karşılaştı.
Sovyetler Birliği döneminde Statlin’in kararıyla 18 Mayıs 1944’te yaşanan büyük sürgünün ardından Kırım’da neredeyse Kırım Tatarı kalmazken, Sovyet sisteminin zayıflamasıyla 1980’li yılların sonlarına doğru binlerce Kırım Tatarı anavatanlarına geri dönmeye başladı. Bu geri dönüş Ukrayna tarafından da desteklenirken, anavatanlarına geri dönen Kırım Türkleri Ukrayna’nın egemenlik alanında kalan Kırım’da bir kez daha istikrarlı bir hayat kurmaya çalıştı. Sanayi, eğitim, sanat ve tarım gibi alanlarda yeniden faaliyet göstermeye başlayan Kırım Türkleri, kısa sürede okullar, camiler, iş merkezleri inşa edip gazete ve televizyonlar kurmuştur.
Nitekim Ukrayna devlet sistemi ve sosyolojisi içerisinde önemli bir yer edinen Kırım Türkleri, Kırım’daki işgale de en sert tepkiyi gösteren grup oldu. İşgalin ardından Moskova’nın bölgede gerçekleştirdiği ilk icraat ise Kırım sürgünüyle ilgili 18 Mayıs’taki resmi anma gününü yasaklamak olmuştur. Kırım Türklerinin milli lideri Mustafa A. Kırımoğlu ve Rıfat Çubarov gibi birçok önemli siyasi isme Kırım’a giriş yasağı getirildi. Halk üzerinde de büyük bir baskı uygulayan Moskova, 2014’ten bu yana binlerce Kırım Türkünün farklı bölgelere göç etmesine neden oldu. Bu süreçte onbinlerce Rus da Kırım’a yerleştirilerek, bölgedeki demografi iyice değiştirilmeye çalışılmıştır.
GÜÇLÜ VE UMUTLU DİASPORA
Kırım’daki işgalin onuncu yılına girilirken, Kırım’da bulunan 350 bin Kırım Tatar Türkünün önemli kısmının yarımadadan ayrıldığı tahmin edilmektedir. 2014’den itibaren büyük kısmı Kiev başta olmak üzere Ukrayna şehirlerine yerleşmek zorunda kalan Kırım Tatarları, 2022’deki saldırıların ardından da yurtdışına daha yoğun şekilde göç ettiler. Türkiye ve çeşitli Avrupa kentleri de Kırım Tatar diasporasına ev sahipliği yapmaktadır. İnsani açıdan bu yoğun göç ve diasporanın farklı yerlere dağılması endişe verici olsa da Kırım Tatarlarının Ukrayna içerisindeki siyasi nüfuz ve etkisi artmıştır.
Ulusal ve uluslararası alanda Kırım’ın işgaline en fazla tepki gösteren grup olarak ön plana çıkan Kırım Türkleri, Rusya’nın 2022’de başlattığı savaşta da net ve koşulsuz olarak Kiev yönetimini desteklediler. Rusya tarafından yasaklanmasının ardından Kırım Tatar Milli Meclisi de Kiev’de faaliyetlerine devam etmektedir. Bu süreçte Kırım Tatar Türklerinin milli lideri ve Ukrayna milletvekilliği de yapan Mustafa A. Kırımoğlu, önemli bir figür olarak diasporayı daha da güçlendirdi. Ayrıca 2014 sonrası Kiev yönetiminin de Kırım Tatarlarına Ukrayna devleti içerisinde daha fazla pozisyon verdiği görülmektedir.
Eylül 2023’te Ukrayna Savunma Bakanı olarak görevlendirilen Rüstem Umerov ve Ukrayna Birinci Dışişleri Bakan Yardımcısı Emine Dzhaparova gibi birçok Kırım Tatarı önemli bürokratik görevlerde yer almaktadır. Ayrıca 2021 yılında Kırım Tatar Türkleri Ukrayna’da yerli halk statüsüne kavuşmuştur. Bu statü yerli halkların kendi eğitim kurumlarını oluşturabilmelerine yahut diğer eğitim kurumlarıyla dillerinin, tarihlerinin, kültürlerinin öğretilmesi amacıyla iş birliği yapabilmesine imkan sağlamaktadır. Ayrıca yerli halk statüsü, kendilerini temsil eden kurumlar aracılığıyla kendi medya kuruluşlarını kurma hakkını vermektedir.
ANKARA–KİEV İLİŞKİLERİ GELİŞTİ
Türkiye ve Ukrayna arasındaki ilişkilerin gelişmesinde de önemli bir görev üstlenen Kırım Türkleri, Ankara’nın uluslararası organizasyonlardaki Kırım ve Ukrayna politikasını kuvvetlendirmiştir. Kırım’ın işgalini tanımayan, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan ve bunu her uluslararası organizasyonda vurgulayan Türkiye, Avrupa Birliği’nin aksine bu tutumunu 2014’ten itibaren çok net bir şekilde sürdürmüştür. Moskova’nın 2022 Şubatında başlattığı saldırının ardından tepki gösteren ve pozisyonunu netleştiren pek çok Avrupa ülkesinin aksine, Ankara’nın Ukrayna’ya yönelik politikası 2014’ten itibaren oldukça açık ve destekleyicidir.
Asimilasyon, şiddet ve zulüm gören Kırım Türkleri, bu senaryoyla pek çok kez karşılaşmışlardır. Moskova’nın 2022 şubatında başlattığı savaşla birlikte daha da ilginç bir senaryo ortaya çıkmıştır. Uluslararası örgütlerde sorunları dile getiren Kırım Tatarı kanaat önderleri ve Ukrayna siyasi hayatında yer alan Kırımlı siyasetçilerin yanında, Ukrayna ordusu cephelerinde Ruslara karşı savaşan Kırım Tatar grupları da ortaya çıkmıştır. Kırım diasporası, Rusya’yı sadece Ukrayna’nın doğusundaki topraklardan değil Kırım’dan da çıkarmayı amaçlamaktadırlar. Güçlü ve umutlu diaspora, Rus egemenliğinde olmayan bir Kırım’a dönebilmek için mücadele etmektedir.