Atasoy Müftüoğlu
Bütün dünya görüşleri, hayat tarzları, sistemler, temsil ettikleri anlam ve amaçlar doğrultusunda ontolojik bir bütünlüğe sahip olurlar. Bütünlüklerini kaybeden dünya görüşleri, hayat tarzları, sistemler, işlevlerini ve etkilerini kaybederek, bütünlüklerini devam ettiren sistemlerin hakimiyeti altına girerler. Günümüzde İslami dünya görüşü, hayat tarzı, bütünlüğünü kaybettiği için tahakküm altındadır. Batı ideolojisinin tahakkümü altında bulunduğumuz için, bu günün dünyasında İslam, oryantalist bir dil tarafından tanımlanıyor. İslam dünyası toplumlarında kendilerini Batı ideolojisi doğrultusunda ifade eden, temsil eden, konumlandıran kişiler, gruplar, akımlar ve hareketlerin desteklenmesi, güçlendirilmesi, meşruiyet sahibi olması emperyal bir stratejinin gereğidir.
SEKÜLER DAYATMA İSLAMİ BÜTÜNLÜĞÜ BOZDU
İslami dünya görüşünün, hayat tarzının, seküler dünya görüşü ve hayat tarzı ile imtizacı mümkün olamaz. Modern seküler bütün yapılar, kavram ve kurumlar toplumlarımıza askeri, politik ya da kültürel sömürgecilik yoluyla dayatılmıştır. Seküler dayatma İslami bütünlüğün bozulmasıyla sonuçlanmıştır. Bir diğer yanda da, büyük ölçüde içsel kimi çözülmeler/yabancılaşmalar sonucu İslamın bir tür maneviyatçılığa indirgenmiş olması, parçalanma nedenleri arasındadır. İslami bünyenin sekülerleşmesi ve bir tür maneviyatçılıkla özdeşleştirilmesi nedeniyle islam dünyasında İslami hareketler ne yaparlarsa yapsınlar, İslami toplumsallaştırmayı ve siyasallaştırmayı başaramıyor.
Batı ideolojisi ve ontolojisi içerisine hapsedilmiş, bu ideolojiye özgü değerler, yapılar, kavramlar tarafından şekillendirilen-tanımlanan Müslümanların bu sınırları nasıl aşabileceklerini, bu yapılar-kavramlar tarafından tanımlanmayı nasıl reddedebileceklerini konuşmak, tartışmak yerine, hangi mezhebi seçmeleri gerektiğini tartışmaya-konuşmaya ısrarla devam ediyor olmaları benzersiz bir hamakat örneğidir.
DÜŞÜNME VE SORGULAMA YETENEKLERİMİZ YOK EDİLDİ
Günümüzde kitle kültürü, kitlesel uyuşturucu işlevini yerine getirmek üzere üretiliyor ve tüketiliyor. Halklar, toplumlar, cemaatler istenilen doğrultuda yönetilebiliyor, kontrol edilebiliyor, halkların bilinci çarptırılabiliyor, iradeleri zayıflatılabiliyor. Bütün bunlar kitle kültürü aracılığıyla., ya da vulgarize edilmiş, maneviyatçılığa indirgenmiş dini kültür aracılığıyla sahneye konuluyor. Sözünü ettiğimiz kitle kültürü de, vulgarize edilmiş dini kültür de kesinlikle hakikati yansıtmıyor, gerçekleri temsil etmiyor. Kitlelerin düşünme ve sorgulama yetenekleri bu kültürler aracılığıyla yok ediliyor. Bu kültürel tarzlar, hiç bir şekilde hayatlarımızı İslami anlamda dönüştürmüyor. Bu kültürel tarzların hayatlarımızı İslami anlamda dönüştürmek gibi bir iddiaları da bulunmuyor. Bu kültürel tarzlarla bencilliklerimizi, ihtiraslarımızı kontrol edemiyoruz. Bencilliklerimizin ve ihtiraslarımızın önünde hiç bir ahlaki engel bulunmuyor.
İSLAM DÜNYASI BATI İDEOLOJİSİNE DAHİL OLUYOR
İslamı maneviyatçılığa indirgemek hangi ölçüde yanlış ise, politik partizanlığa indirgemek, İslamcılığı, politik partizanlığın direnişi olarak görmek, göstermeye çalışmak ta bir o kadar yanlıştır. Müslüman yazarların, düşünce adamlarının, ilahiyatçıların vb. İslamcılık hakkında medya pazarındaki imajlara dayalı değerlendirmeler yapmaya devam ediyor olmaları büyük bir bilinç körlüğüne işaret eder.
Kültürleri ve uygarlıkları birbirlerinden yalıtılmış olarak düşünemeyiz. Birbirleriyle temas halinde olan Kültür ve uygarlıkların ontolojik bütünlüklerini korumaları gerekir. Her hangi bir kültür ve uygarlık bu bütünlüğü kaybettiğinde, bütünlüğünü koruyan kültür ve uygarlık tarafından ilhak edilir. Günümüzde küresel ile yerel iç içe geçiyor. İslam dünyası toplumları kültür ve medeniyet üretmedikleri için, Batı ideolojisine ve hayat tarzına dahil oluyor. İslamın kendi dili, dünya görüşü, referansları, kavram ve kurumları tarafından temsil edilmediği bir toplumda, Müslümanlar duygusal manipülasyonlarla, kitle tüketimi için icat edilen folklorik merasimlerle oyalayamazlar.
İSLAM'I TEMSİL KONUSUNDA KESKİN DUYARLILIK GEREKLİ
Hangi koşullar içerisinde bulunuyor olursak olalım, İslamı temsil konusunda, İslami bütünlüğün inşası konusunda keskin bir duyarlılık içerisinde bulunmamız gerekir. Bugün, gerek dışarıdan ve gerekse içeriden, İslami bütüne ve İslamcılığa yönelik tahfif edici değerlendirmeler karşısında çok daha yoğun bir eleştirel bilince, bağımsız bir radikalizme ihtiyacımız olduğu açıktır.
İslama katılmak, gerçeklerin dünyasına katılmakla başlar, gerçek hayatta belirleyici olmayan islam, İslam değildir, maneviyatçılık iç dünyanın özgürlükleri ile ilgilenirken, İslam hayatın ve dünyanın içerisindeki özgürlüklerle ilgilenir. İslamın dünyadan ve siyasetten arındırılmasını istemek düpedüz bir hezeyandan ibarettir. İnsanlara hitap etmek, dünyaya hitap etmekle yakından ilgilidir. Ümmet kolektif aklın, kolektif bilincin, kolektif farkındalığın ve kolektif dayanışmanın adıdır. Kolektif aklı, farkındalığı ve bilinci kaybettiğimiz için, bugünün dünyasında küçük/çapsız/iradesiz/ifadesiz/ufuksuz hizip akıllarıyla hayatlarımızı sürdürüyoruz.