Gazze ateşkesi sonrası bölgenin geleceği

İsrail’in soykırıma varan saldırıları; direnişin devamlılığını sağlayacak ve bu direniş sadece Gazze ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Saldırıların devamlılığı Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria, Kudüs ve hatta 48 bölgesinde de İsrail’e karşı aktif bir direnişi ortaya çıkarma ihtimali taşımaktadır.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Ahmet Faruk Asa / Yazar

İki buçuk ay boyunca Gazze’yi yoğun bir bombardımana ve saldırılara maruz bırakan İsrail, Gazze’de insanlık tarihinin en acı katliamlarından birini gerçekleştirdi. 24 Kasım’da ise “insani duraksama” kapsamında ateşkes ilan edildi ve karşılıklı esir değişimi yapıldı. Duraksamanın bitmesi ile beraber, İsrail Gazze saldırılarına kaldığı yerden devam etti. Ateşkes öncesi saldırılarını Gazze’nin kuzeyine yoğunlaştıran İsrail, 1 Aralık itibarıyla Gazze’nin güney bölgelerine de yoğun saldırılar gerçekleştirerek yerinden etme siyasetinde bir değişiklik olmadığını gösterdi. Ateşkes sonrası dönem, esas itibarıyla saldırıların devamlılığına dair bir öngörü ortaya çıkardığı gibi, bölgesel değişime dair de mesajlar vermektedir.

NETANYAHU’YA KARŞI BÜYÜYEN ÖFKE

Netanyahu’ya karşı İsrail içinde büyüyen bir öfke var. Esirlerin durumunun belirsiz olması, Gazze sürecinin plansız olması, direnişin ortaya koymuş olduğu irade, 7 Ekim öncesi Netanyahu’ya karşı olan tepkinin daha da büyümesine yol açıyor. Neredeyse her gün Tel Aviv’de Netanyahu karşıtı eylemler devam ederken, İsrail içindeki tüm siyasi grupların ortak görüşü, bu dönemin Netanyahu’nun son günleri olduğu yönünde. Dolayısıyla Netanyahu ve radikal siyasi ortakları için Filistinlilere karşı demografik bir yıkım gerçekleştirmek, hem politik beklentilerini yansıtmak hem de sürecin imaj boyutu için önemli.

Yakın zamanda ABD ve İngiltere başta olmak üzere pek çok coğrafyada seçimlerin yaklaşıyor olması da Gazze’nin geleceğindeki senaryolara etki edecektir. Batı’da İsrail’e karşı yükselen vicdani çağrıların etkisi, yaklaşan seçimler öncesi muhakkak baskı aracı olacaktır. Zira ABD’nin güvenli bölge çağrısı, ateşkesin uzatılması talepleri, İngiltere’de siyasilere gösterilen tepkiler, bu durumu doğrular niteliktedir. Bununla beraber, Gazze sürecinin ABD’nin dış politikasına olan negatif etkisi de karar alıcıları düşündürecektir.

DEVLET DIŞI AKTÖRLER GÜÇLENECEK

Gazze’nin silahsızlandırılması ve otoritesizleştirilmesi de ateşkes sonrası gündemin yoğun konuşulan konularından biri olmuştur. Farklı bir yönetimin kontrolü altına girmesi istenen Gazze için yeni aktörler ve yönetim modelleri öneri olarak kamuoyuna sunulsa da, direnişin çizmiş olduğu tablo, Gazze’nin direnişten uzaklaştırılmış bir yönetime bırakılmasının zor olduğu yönünde. Direniş gruplarının yok sayılarak yeni aktörlerin ön plana çıkarılması, Filistin’in geleceği için işlevsel bir çözüm olmayacak gibi gözükmektedir.

Yeni dönem, bölgesel bazı değişimleri de işaret etmektedir. Direnişin kendi bağlamındaki etkisi, devlet dışı aktörlerin daha da güçleneceği bir dönemin kapısını aralamaktadır. Etnik ve dini bağlara dönüş, Arap ulusallaşması başta olmak üzere devlet egemenliklerinin de akıbetine dair soru işaretleri oluşturmaktadır. Yalnızca Gazze değil; Lübnan, Yemen, Irak gibi bölgelerde devlet dışı ya da yarı devlet örgütlerin ortaya koyduğu imaj, yeni dönemden etkilenecektir.

DİRENİŞ TÜM BÖLGEYE YAYILACAK

Mevcut süreç, tüm devletlerin Ortadoğu yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmelerine neden olacaktır. 7 Ekim’den bu yana gerek küresel güçlerin gerek yerel güçlerin bölgeye yaklaşımlarının arka planı, sadece ekonomi ya da siyasi kaygılar ile açıklanamaz. Bölgede bunların ötesindeki dini ve kültürel alanların varlığı, Filistin’e yönelik yaklaşımları etkiledi. Filistin’in dini, kültürel, siyasi ve coğrafi merkeziyeti, Ortadoğu’daki sembol alanların üzerine yeniden düşünmeyi gerekli kılmıştır. Arap Baharı sürecinde siyasi ve ekonomik beklentilerin ötesinde dini ve kültürel yaklaşımların etkisini yoğun hisseden Ortadoğu, 7 Ekim sürecinde bir benzerini daha yaşamaktadır.

7 Ekim sürecinin ardından direniş sosyolojisinin devam edeceğini de söylemek mümkün gözükmektedir. İşgalin uzun yıllar devam ettirdiği abluka ve ambargo, temel yaşam hak ve özgürlüklerinden uzak nesilleri ortaya çıkarmaktadır. Kısıtlamalar, baskılar ve işgalin gölgesi altında yetişen nesiller için silahlı direniş, hem toplumsal bir statü hem de çözüm için yegane aygıt haline gelmektedir. İsrail’in son aylarda soykırım olarak adlandırılabilecek saldırıları; direnişin devamlılığını sağlayacak ve bu direniş sadece Gazze ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Geçtiğimiz aylarda Cenin’de, Nablus’ta da gördüğümüz üzere, genç kitleler işgale karşı yeni kolektif hareketlenmeler meydana getirmiştir. Saldırıların devamlılığı Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria, Kudüs ve hatta 48 bölgesinde de İsrail’e karşı aktif bir direnişi ortaya çıkarma ihtimali taşımaktadır.

YERLEŞİMCİLER YENİ KRİZLERE KAPI ARALAYACAK

Göç, yerleşim ve demografi de yeni sürecin edilgen alanları olacaktır. İsrail’in kurulduğu günden bu yana temel önceliğinin kolonileşme ve iskan siyaseti olduğu düşünüldüğünde, 7 Ekim’in bu konuları da derinden etkilemesi mümkün gözükmektedir. Yahudileştirme kapsamında demografik kaygıları olan İsrail, demografik değişimi önceleyen siyasete devam edecektir. Gazze sınırına Afrika’dan nüfus transferi yapabilmek amacıyla milyonlarca dolar harcayan İsrail’in bu siyaseti, yerleşimci siyasete dair beklentilerin istenilen sonuçları şimdilik vermediğini göstermektedir. 7 Ekim’den bu yana yüz binlerce İsrail vatandaşının Avrupa’ya göç etmesi de bu durumu doğrular niteliktedir. Yerleşimcilere farklı imtiyazlar vererek sınır karakolu görevi görmesini bekleyen İsrail için yerleşimci sosyolojisi, yeni krizlere kapı aralayabilir. Zira son yıllarda yerleşimci meselesi İsrail iç siyasetinde problemler ile gündeme gelmişti.

Ateşkesin ardından şiddetlenerek devam eden saldırılar, İsrail’in bu sürecin devam etmesini istediği yönündedir. Jeopolitik konumları itibarıyla işgalin devamlılığı durumunda İsrail’in bizzat hedefi haline gelecek Ürdün ve Mısır’ın tavrı da süreç için belirli olacaktır.

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Siz sivil öldürmeyi iyi bilirsiniz!