Fransa’dan Mali’ye sıçrayan terör

Fransa gerçekleştirdiği askeri operasyonda kısa sürede başarı elde ettiğini ve Mali’nin terör gruplarından arındırıldığını duyurmuştu. Oysa dün yaşanan hadise bu grupların hala aktif olduğunu göstermiş oldu.

Yeni Şafak

Serhat Orakçı • İHH Afrika Koordinatörü

Sahra kuşağı 11 Eylül'den beri Amerika'nın ve müttefiki Avrupa'nın ortaklaşa yürüttüğü “terörle mücadele savaşında” yeni bir cephe haline gelmiş durumda. Özellikle Cezayir-Mali-Libya üçgeninde 2002'den bu yana yaşanan gelişmeler bu izlenimi güçlendirmekte.

Geçtiğimiz Cuma günü Mali'nin başkenti Bamako'da cereyan eden otel baskını geçtiğimiz hafta Paris'i kana bulayan saldırılardan bağımsız düşünülemez. Olayın failleri farklı örgütlerden olsa da amaçlanan hedef ortak: Batı'ya korku salmak. Bu noktada gerçekleştirilen saldırıların hem Paris'te hem de Bamako'da hedefine ulaştığını ve korku atmosferi yarattığını söyleyebiliriz.

FRANSA'NIN MALİ'YE MÜDAHALESİ

2010 yılından bu yana Mali'de yaşanan hadiselerde Fransa tesiri oldukça fazla. Bu tesirin ana kaynağı ise ülkenin kuzeyinde faal durumdaki silahlı örgütler. Bu örgütlerle mücadelede Mali'yi destekleyen Fransa 2013 yılında askeri bir müdahale gerçekleştirerek hem Fransa'dan hem de eski sömürgelerinden çok sayıda asker getirmişti. Mali'nin kuzey şehirleri kısa sürede militarize olurken peşinden gelen göç dalgalarıyla yüz binler çevre ülkelere kaçışmıştı. Fransa gerçekleştirdiği askeri operasyonda kısa sürede başarı elde ettiğini ve Mali'nin terör gruplarından arındırıldığını duyurdu. Oysa dün yaşanan hadise bu grupların hala aktif olduğunu ve istediklerinde Fransa'ya yönelik etkin saldırılar yapabileceğini bir kez daha göstermiş oldu.

Mali'nin en lüks oteli Radisson Blu kimi kaynaklara göre iki, kimi kaynaklara göre on kadar silahlı saldırgan tarafından ele geçirildi. Otel çalışanlarıyla birlikte 170 kadar insanın rehin alındığı saldırı kısa sürede BBC, CNN ekranlarına taşındı. Otel müşterilerinin çoğunluğunun yabancı olması olayın kısa sürede küresel bir boyut kazanmasında da etkili oldu. Otelde Çinli, Hintli, Türkiyeli, Fransız ve Amerikan vatandaşlarının birarada olması yaşanan rehine krizine çok uluslu bir boyut kazandırdı. Operasyonu düzenleyen Mali birlikleri ülkedeki Fransız ve Amerikan birliklerinden destek aldı. Rehine krizi kanlı biterken Mali on günlük sıkıyönetim ve üç günlük ulusal yas ilan etti.

SAHRA'YA AGRESİF MÜDAHALE

Cuma günü yaşanan hadise sonrasında gün boyu haber merkezlerinin sorduğu soru ise şuydu: Silahlı saldırının arkasında hangi örgüt var? El Kaide mi DAEŞ mi üstlenecek? Aslına bakılırsa Mali'nin kuzeyinde eylem kapasitesi yüksek çok sayıda silahlı örgüt bulunmakta. Bir ikisi dışında bu örgütleri bir millete maletmek güç. Çünkü mensupları Cezayir, Moritanya, Fas, Nijer, Libya gibi çevre ülkelerden gelmekte. Bu grupların ana faaliyet alanı ise güvenlik ve kontrolün zayıf olduğu Sahra kuşağı. Son yıllarda gerçekleştirilen silahlı saldırılara bakıldığında bu eylemlerin ana motivasyonu ise Fransa'nın Sahra'da izlediği agresif siyaset.

İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN ETKİSİ

Mali'nin kuzeyinde faaliyet gösteren örgütler zaman zaman ortak hareket ederek koalisyonlar oluşturmakta zaman zaman ise fikir ayılıklarına düşerek daha küçük fraksiyonlara bölünmekte. Jeremy Keenan gibi ünlü Sahra uzmanlarına göre ise bu bölgede olup biten olaylar istihbarat örgütlerinin bilgisi dahilinde Amerika'nın ve Cezayir gibi bölge ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmektedirler. Fransa'nın 2013'de başlattığı askeri operasyon sonrasında bu gruplar Fransa ile çarpışmak yerine Cezayir ve Nijer sınırına çekildiler bu da Fransa'ya kısa sürede ucuz bir zafer kazandırdı hatırlanacağı gibi. Neticede Fransa Mali'nin kurtarıcısı François Hollande da büyük bir kahraman ilan edildi. Kuşkusuz Bamako'da yaşanan bu hadise Fransa siyasetinin Mali'ye istikrar kazandığı görüşüne gölge düşüren bir etki yaptı.

Bamako'daki otel saldırısını üstlenen El Murabitun örgütünün ismini ilk kez geçtiğimiz sene duyduk. Silahlı gücü fazla olmayan bu grup farklı fraksiyonların bir araya gelmesinden oluşmakta. Grup içinde DAEŞ'e sempati duyanlar olduğu gibi el-Kaide'ye bağlılığını sürdürenler de bulunmakta. Bu örgütlerin ortaya çıkışında ve güç kazanmasında bölge siyasetinden kaynaklanan iç ve dış etkilerle beraber sosyo-ekonomik gerçekler büyük rol oynamıştır. Özellikle 1990'larda Cezayir'de yaşanan siyasi olaylar ve peşinden gelen baskı dalgası ile 2010 sonrasında Arap Baharı'yla oluşan istikrarsızlık istenen uygun ortamı hazırlamıştır. Askeri operasyon ve müdahalelerin bölgedeki sorunları çözüme kavuşturmaktan uzak olduğu aksine şiddet sarmalını daha da körüklediği bir kez daha anlaşılmıştır. Sonuç itibariyle Paris de olsa Bamako da olsa filler tepişirken mağdur olan her koşulda masum halk kitleleridir.