Mehmet Rakipoğlu
Araştırma Görevlisi – Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü
Beşar el-Esed, 18 Mart’ta BAE’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret yaklaşık 11 yıl önce rejime karşı başlatılan devrimlerden bu yana Esed’in bir Arap ülkesine yaptığı ilk ziyaret olarak kaydedildi. Ziyaretin iki açıdan önemli mesajlar verdiği belirtilebilir: İlk olarak BAE’nin ABD’ye meydan okurcasına sürdürdüğü politikalara devam ettiği görülmektedir. Dolayısıyla Esed ile 27 Aralık 2018’de diplomatik ilişkileri tesis eden BAE, “Sezar Yaptırımları”na aldırış etmeden Esed rejimi ile ilişkileri geliştirdi. Bu anlamda 10 Kasım 2021’de BAE Dış İşleri Bakanı Abdullah bin Zayid, Şam’da Esed’i ziyaret etti ve gündemde Suriye’nin Arap Birliği’ne geri kabulü vardı. Ürdün Kralı Abdullah’ın da Şam’a meşruiyet katma çabası ve Cezayir’in bu yönde istekli olduğu da not edilmeli. Dolayısıyla BAE bu konuda yalnız değil. Ayrıca Suudiler de Esed’i benimseme noktasında belli adımlar attılar. Örneğin Suudi İstihbarat Şefi, 7 Mayıs 2021’de Suriye İstihbarat Şefi’ni ziyaret etti. 25 Mayıs’ta da Suriye Turizm Bakanı Riyad’daki toplantıya katılmıştı. Bu anlamda Esed ile normalleşme belli oranda bir Arap uzlaşısını gösteriyor. BAE’nin Esed’i finanse etme noktasında istekli olduğu da söylenebilir.
İkinci olarak ise bu ziyaret, Esed ile Arap normalleşmesinin son halkası veya en kurumsal adımı olarak okunabilir. Nitekim Esed, Abu Dabi ve Dubai’de ihtişamlı törenlerle karşılandı. ABD Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ziyareti “derin bir hayal kırıklığı ve endişe” ile karşıladıklarını ifade ederken, 22 Mart tarihinde İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve ABD ortak bir bildiri yayınlayarak, Esed ile normalleşme çabalarını desteklemediklerini beyan ettiler. Bu anlamda BAE’nin, ABD’ye rağmen böylesi bir yakınlaşmayı hayata geçirmesini sağlayan faktörlerin ve temel motivasyonlarının neler olduğu merak konusu.
TİCARETİN ÖNCELENMESİ
Esed’in BAE ziyaretinin ilk ve en önemli ayağının ticaret olduğu söylenebilir. Nitekim Esed BAE’ye yaptığı ziyarette birçok iş adamını da beraberinde getirdi. Suriye bankacılık sisteminin ayakta kalmasını sağlayanın da Körfez fonları olduğu biliniyor. Dolayısıyla Esed, BAE’nin finansman desteğinin sürmesini istiyor. 2012-2018 arası BAE-Suriye ticaretinin siyasi kopukluktan ötürü bozulmasına rağmen devam etmesi de iki tarafın pragmatik davrandığının bir kanıtı.
2018’deki normalleşme sonrası ve savaş atmosferinin düşük tempoya evirilmesi, BAE-Suriye ticaret akışını artırdı. Dolayısıyla BAE açısından da Esed ile angajmanı yoğunlaştırmak ve ticareti geliştirmek ekonomik kazanımları artırma anlamına geliyor. Ayrıca bu durum Körfez içi ve bölgesel rekabette de BAE’nin elini güçlendiriyor. Öte yandan Ukrayna krizi boyunca ABD Başkanı Biden’ın petrol fiyatlarını değiştirme talebine olumsuz tepki veren BAE, Suriye gibi gerek Rusya gerekse Çin ile yakın ilişkilere sahip. Dolayısıyla BAE, Çin ve Rusya ile ekonomik ilişkilerini ve iki aktörün Suriye’deki yatırımlarını hesaba katarak ekonomiyi önceliyor ve Esed’i benimseyen bir politika takip ediyor.
BÖLGESEL DENGELERDEKİ DEĞİŞİM
Biden iktidarı boyunca Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, bölgesel güç dengelerinin değiştiğini ve yeni ittifak yapılanmalarına doğru evirilen yeni bir sürece girildiğini gösterdi. Bu anlamda Ağustos 2021’de Bağdat’ta yapılan zirve sonrası bölgede çatışma yerine iş birliğinin artacağına işaret edildi. Suudi Arabistan/BAE- Katar, Suudi Arabistan-İran, BAE-İran, Türkiye- Mısır/BAE/İsrail arasındaki diplomatik normalleşme süreçleri bu işaretin en somut sonuçları olarak okunabilir. Bu anlamda Esed’in bölgedeki normalleşme örüntüsünden ve olumlu atmosferden faydalanmak adına BAE ile daha fazla yakınlaştığı söylenebilir.
Esed’in BAE ile yakınlaşmasının İran boyutundan da bahsedilebilir. Her ne kadar Şam ile Tahran arasındaki ittifak tarihi ve kurumsal olsa da Lübnan ve Irak’ta iki aktörün farklı politikalar izlediği iddia ediliyor. Bundan dolayı BAE’nin İran’ı dengelemek adına Suriye ile yakınlaştığı düşünülebilir.
ABD EKSENİNDEN KOPUŞ
BAE’nin Esed ile görüşmesi Ortadoğu’da son on yılda çıkan yeni bir paradigmayı kanıtlıyor: ABD müttefiklerinin Washington’dan uzaklaşması. Birçok Batılı düşünce kuruluşu ve akademik camianın da tartıştığı gibi BAE bölgesel ve küresel meselelere yönelik yaklaşımında ağlarını genişletiyor. Buna göre Abu Dabi’nin siyaset yönetiminin odak noktası artık ABD değil. ABD dışındaki ortaklıklarını genişleten BAE, Rusya-Çin-Hindistan gibi yükselen güçlerle yakın bir siyaset izliyor. Bu durum ABD liderliğindeki tek kutuplu sistem anlatısına en büyük meydan okuma olarak görülüyor.
BAE’ye benzer şekilde birçok “ABD müttefiki” Washington ile ittifaktan kopmaya başlıyor. Örneğin İsrail bir süredir ABD’yi rahatsız eder şekilde Haifa limanının alt yapı çalışmalarında Çin ile iş birliği yapıyor. Benzer şekilde Suudi Arabistan Ukrayna krizinde Putin’in gücünü kırma adına petrol fiyatlarının belirlenmesi noktasında OPEC+ örgütüne sadık olduğunu belirtti. Dolayısıyla ABD müttefikleri Washington ekseninden kopuyor. ABD Çin ile mücadeleyi öncelerken müttefiklerini bir bir Rusya ve Çin’e kaptırıyor.
Sonuç olarak Suriye-BAE arasındaki yakınlaşma gün geçtikçe artıyor. Ekonomiyi önceleyen Esed, bölgesel normalleşme atmosferinden faydalanarak BAE ile iş birliğini artırmak istiyor. Çatışma yoğunluğunun 2022’de göreceli azalması ile Esed ülkenin yeniden inşasında finans ve meşruiyet arayışı adına diplomatik adımlar atıyor. BAE açısından ise Esed ile yakınlaşma dış politikada ekonominin öncelendiğini ortaya koymakla birlikte stratejik otonomi arayışının ve ABD’ye mesajın doğrudan ifadesi olarak görülebilir.