DR. AZİME TELLİ - MERSİN ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
Dünyanın şahit olduğu en büyük petrol kesintisine neden olan saldırılar sonrasında ABD’nin “olağan şüpheli” olarak İran’ı hedef göstermesi misilleme olasılığını da gündeme taşımış oldu. İran’a yönelik yaptırımların tam kapsamlı olarak uygulamaya girmesi, Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz’de yaşanan tankerlere el koyma vakalarıyla jeopolitik belirsizlik sürecine giren petrol piyasaları açısından Aramco tesislerine yönelik saldırı krizin fitilinin ateş almasına yol açmıştır. Bununla birlikte küresel petrol piyasasında arz yönlü yaşanan değişime bağlı olarak saldırıların enerji arz güvenliği açısından “acil” kodlu bir tehdit oluşturması söz konusu olmamıştır. Kimilerine göre petrol piyasalarının “11 Eylül”ü, kimilerine göre “Pearl Harbor”u olan saldırıların etkisinin ilk aşamada sınırlı olmasında enerji jeopolitiğinde yeni bir dönüm noktasına gelindiğinin de habercisidir. O dönüm noktasının arkasında ise ABD’de yaşanan kaya gazı devrimi bulunmaktadır. ABD’nin dünyanın en büyük petrol üreticisi olmasını sağlayan bu gelişme sonrasında sadece ABD’nin değil dünyanın Orta Doğu petrolüne bağımlılığı giderek azalmaktadır. Orta Doğu petrollerinin maliyet avantajını elinde bulundurmaya devam etmesine rağmen petrol piyasasında OPEC üyesi olmayan ülkelerin payının artmaya devam etmesi enerji oyununda kuralların değilse de dengelerin (kralların) değişmesi anlamına gelmektedir.
Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı konumundaki ABD’nin kaya gazı devrimine bağlı olarak dünyanın en büyük petrol üreticisi konumuna gelerek Suudi Arabistan’ı “tahtından” etmesi petrol jeopolitiğinde dengeleri sarsacak bir kırılmadır. ABD’nin ham petrolde ithalata bağımlılık oranının gerilemesi, hatta ihracata başlaması ve 2020 sonrasında net petrol ihracatçısı konumuna gelmesinin bekleniyor olması Orta Doğu petrol üretiminin uzun yıllardır kesintisiz devam eden hâkimiyeti açısından ciddi bir darbe oluşturacaktır. Üstelik, Suudi Arabistan öncülüğünde OPEC üyeleri ve Rusya arasında sağlanan petrol fiyatını baskılayarak kaya gazı devrimini geriletme ittifakına rağmen üretim maliyetlerinin düşmesi ve artan verimlilik oranlarına bağlı olarak ABD’de yaşanan üretim patlaması durdurulamamıştır. İran’a uygulanan yaptırımlara rağmen petrol fiyatını 60 dolar bandında tutarak hem kendi bütçe dengelerini korumayı hem de yeni kaya gazı kuyularının açılmasını engellemeyi hedefleyen OPEC anlaşmasının aşil topuğu ilk günden itibaren jeopolitik krizler olmuştur.
DAHA AZ ARAP PETROLÜ, DAHA ESNEK STRATEJİ
Suriye krizi başta olmak üzere bölgesel jeopolitik krizler karşısında genel olarak duyarsız kalan petrol fiyatında ilk etapta %20’yi bulan bir sıçrama olması kaya gazı üretimi açısından geleceğe dair daha olumlu bir projeksiyon oluşmasını sağlamıştır. Kaya gazı maliyetinin 40 dolar düzeyine inmiş olmasına bağlı olarak 2020 ve sonrasında ABD’nin petrol üretim ve ihracatında yeni rekorlar kırması beklenmektedir. Enerji uzmanı Daniel Yergin, ABD’nin ham petrol ithalatının toplam tüketim içindeki payının son 10 yılda % 60’tan % 20’ye düştüğünün altını çizerek, ülkenin ham petrol ihracının da 2015 sonundan bu yana yavaş da olsa yükseliş trendinde olduğuna dikkat çekmektedir. ABD’nin 2018 yılında Orta Doğu’dan sadece 1,5 milyon v/g petrol ticareti yapılması Amerikan dış politikası için bir zamanlar önceliğe sahip olan bölgenin stratejik öneminin giderek azalması ya da boyut değiştirmesi anlamına geliyor. Üstelik, bu gelişme ABD’ye Rusya, İran ve Venezuela gibi petrol üreten ülkelere ekonomik ve askeri yaptırım uygulama konusunda çok daha geniş bir hareket alanı sağlıyor. ABD’nin kaya gazı sayesinde jeopolitik krizlere duyarlılığının azalması, Orta Doğu petrolüne bağımlı durumda olan başta Çin olmak üzere Asya-Pasifik pazarını krizlere karşı daha da duyarlı hale getirmektedir.
ENERJİ GÜVENLİĞİ OLMADAN GÜVENLİK OLMAZ!
Yeni dünya düzeninin enerji merkezli hale gelmesine bağlı olarak Aramco’nun doğrudan ihracat yapan üretim tesisinin vurulması günümüzde enerji güvenliği olmadan güvenliğin olmayacağını bir kez daha hatırlatmıştır. ABD enerji güvenliği konusunda kendi elini güçlendirirken Orta Doğu’nun kırılganlaşması sadece petrol fiyatı üzerinden okunamaz. Enerji alt yapılarının saldırıya açık durumda olması ve saldırıların devamının gelmesi durumunda güç dengeleri ve iş birliği kalıpları değişecektir. Henüz 2018’in sonunda net petrol ihracatçısı haline gelen ABD’nin 2019 Haziran ayında ihracat oranında Suudi Arabistan’ı geride bırakması kaya gazı devriminin vites büyüttüğünü göstermektedir. Amerikan petrol üretiminin 2018 yılından bu yana tahminlerin üzerinde gerçekleşme trendini korumasına bağlı olarak aylık olarak yakalanan ihracat sıçramalarının 2020’den sonra istikrarlı bir çizgi takip edeceği öngörülmektedir. Bu durumda, dünya petrolünün % 18’ini üreten ve % 20’sini tüketen ABD’nin üretim ve tüketimde birinci sırada olmasının yanısıra net ihracatta 5. sıradan daha üst basamaklara çıkması beklenmektedir. Dünya Enerji Ajansı, ABD’nin üretim artışında 2024 yılına kadar toplamda % 70 gibi oldukça yüksek bir artış öngörmektedir. Klasik petrol rezervlerinin rezerv ömürlerinin azalması ve kuyu verimliliklerinin düştüğü mevcut konjonktürde kaya gazının üretimdeki payının artması ABD’nin arz ülkesi haline gelmesini sağlayarak enerji oyununda dengeleri sarsacaktır. İthalat düşüşü ve üretim artışı, ABD’nin ihracat kapasitesinin artış hızını belirleyecektir. IEA’nın tahminlerine göre ABD, çok değil iki yıl sonra ihracat kapasitesinde Rusya’yı geride bırakarak Suudi Arabistan’a yetişecektir. OPEC üyesi olmayan ABD’nin ithalat bağımlılığının sona ermiş olması ve IEA’ya göre dünyanın en büyük petrol oyuncusu haline gelecek olması OPEC’in kartel olarak sahip olduğu gücün devam eden erime süreci hızlandıracaktır. Kısa vadede dünya petrol üretiminde artışın OPEC üyesi olmayan ülkelerden bekleniyor olması OPEC’te yapısal sorunların ve uyuşmazlıkların daha hissedilir olmasına yol açacaktır. Enerji oyununda fiyat dışındaki tüm değişkenleri “ceteris paribus” kabul etmek mümkün değilken, kurallar sabit kalsa da hakim güçler değişmeye devam edecektir.