Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye ile Türk dünyası arasındaki ilişkiler çok kısıtlı oldu. SSCB dağılınca Türk dünyasının işbirliği için yeni fırsatlar doğdu. 1992 yılında Türkiye’nin öncülüğünde Ankara’da “Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi” toplandı. 2009 yılında ise Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi yani Türk Keneşi kuruldu. Gücünü halklarının ortak dil ve kültüründen alan Türk Konseyi, 12 Kasım 2021’de İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvesi’nde tarihi bir adım atarak ismini “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak ilan etmiştir. Bu birliktelik üye devletler arasında ekonomik kalkınma ve kültürel işbirliği gibi hedeflere hizmet etmek yanında küresel ve bölgesel boyutta barışa ve dostluğa katkılar vermeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkilerin güçlenmesi tarihi önemdedir.
DÜNYAYA IŞIK SAÇAN ŞEHİR
Özbekistan’ın Semerkant ve Buhara gibi tarihi şehirlerinden biri olan Hive, Harzemşahlar’ın yurdu olarak ün kazanmıştır. 1598’den itibaren Hive Hanlığı’nın başkenti olan Hive kenti Orta Asya’nın kalbinde, harika mimari yapılarıyla kadim tarihi güzelliklerini korumaktadır. Şehir Celaleddin’in tahta geçişinin 1000. yılı anısına 2020 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti seçildi. 2022 yılında ise bayrağı Bursa’ya devretti. İpek Yolu tarih boyunca kültür ve medeniyetin de taşıyıcısı olmuştur. Bugün yeniden kuvvetli bir şekilde söz konusu rolünü ifa etmeye başladı.
İpek Yolu’nun müstesna şehri Hive, yaşayan bir masal beldesi gibidir. Hive kültürel değerleriyle, yetiştirdiği devlet, bilim ve sanat insanları yanında mimari eserleriyle de dünyaya ışık saçan efsane bir şehirdir. Güneş doğduğunda kızıl tuğladan yapılan duvarlar altın gibi parlarken, harikulade binaların turkuaz ve yeşil tondaki kubbeleri pırlanta taşları gibi ışıldar. İzleyenlere unutamayacakları olağanüstü bir renk cümbüşü sunar. Geceleri ay bir gelin yüzü berraklığında doğar. Kışın masal şehrinin kubbelerini örten karlar şehri bir gelin güzelliğine dönüştürür. Çöl ortasında bir altın gerdanlık gibi şehri çevreleyen 6 metre yüksekliğindeki surlar 10 km uzunluğa sahiptir. Bu surlar içindeki İçan yani İç Kale’de, ziyaret edenleri hayran bırakan çok sayıda saray, cami, mescit, medrese ve türbe bulunur.
Hive toprakları aynı zamanda çok sayıda bilim adamı, tarihçi, şair, ressam ve müzisyene yurt olmuştur. Muhammed Musa el-Harezmî, Ebu Abdullah el-Harezmî, Ebû Reyhan Muhammed el-Birûnî gibi alimler matematikten astronomiye, tarihten sağlık bilimlerine kadar hemen her alanda verdikleri eserlerle dünyayı aydınlatmıştır. Hive Aral Gölü’nün güneyinde, Amuderya (Ceyhun) nehri yakınlarında, 2500 yıl öncesine uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. İpek Yolu güzergahının en önemli duraklarından biri olan kent, Oğuz Türklerinin “kalp-gâh” şehirlerinden birisidir. 712 yılında İslam’la tanışan şehir; Gazneliler, Selçuklular ve Harzemşahlar gibi büyük devletlerin gözdesi olmuştur. Ne yazık ki, Moğollar 1220 yılı sonunda Harzemşahların başşehri Gürgenç ve Hive bölgesini ele geçirip yıktılar. Aynı yıl veliaht olan Celâleddin babasının yerine Harzemşah devletinin başına geçti.
ORTAK KAHRAMAN CELÂLEDDİN
Celâleddin Harzemşah, Cengiz Han’ın yenilmez kabul edilen ordusuna karşı defalarca kahramanca mücadele verdi. 1221 yılında Sind Nehri kenarına kadar sürdürdüğü savaşta Cengiz’in teslim ol çağrısına aldırmayıp atını uçurumun kenarındaki nehre sürdü. Nehirden çıktığında elindeki kılıcını Cengiz’e doğru kaldırıp “gel başa baş mücadele edelim” çağrısı yaptı. Ama hiçbir Moğol cesaret edip de atını peşinden süremedi. İşte o zaman Cengiz: “Dünyaya hükmetmek için bana böyle bir evlat gerekli” diyerek onun kahramanlığına duyduğu saygıyı ifade etti.
Tam bir milli şuura sahip olan Celâleddin Harzemşah, kendisini Büyük Selçuklular’ın mirasçısı ve Moğollara karşı İslam’ın savunucusu olarak görüyordu. Türk-İslâm tarihinin en cesur ve bahadır hükümdarlarından biri idi. Moğollar’a karşı mücadelesiyle büyük bir şöhrete kavuşmuş ve İslâmiyet’i savunan bir kahraman olarak tanınmıştır.
Celâleddin Harzemşah adlı bir tiyatro eseri yazan Namık Kemal, Türk gençlerine model kahraman olarak onu sunar. Namık Kemal, kendisinin de çok beğendiğini ifade ettiği bu eserinde Moğollar’a karşı İslam ve Türk dünyasını cesurca savunan Celâleddin Harzemşah’ın örnek şahsiyetinin portresini çizer. Celâleddin on bir yıllık destansı bir mücadelenin ardından vefat ettikten sonra bile Moğollar kendisinden korkmaya ve hayranlık duymaya devam ediyordu. Namık Kemal tarafından Türk milletinin yetiştirdiği en büyük komutanlardan biri olarak takdim edilen Celâleddin tıpkı Selâhaddin-i Eyyûbî’nin Haçlılar karşısında verdiği mücadelede elde ettiği başarı gibi, vatan, millet ve din uğruna Moğollara karşı büyük bir cesaretle çarpışması ve şehit oluşuyla anılır.
Özbek şair ve romancı Erkin Samandar da Celâleddin isimli bir roman yazarak onu cesarette emsalsiz bir kahraman, cesur bir komutan, büyük bir Harezmşah, Türklerin ölümsüz bir milli kahramanı olarak başarıyla sunar. Cengiz Han önüne çıkan irili ufaklı sultanları teslim alıp ilerlerken, Celâleddin ona cesurca direnmiş ve on bir yıl boyunca Türkistan, Hindistan, İran ve Kafkasya’da özgürlük bayrağını yükselterek güçlerini birleştirmiş ve Moğol ordusunu durdurmayı ve yenmeyi başarmıştır.
Celâleddin Harzemşah, Yavuz Selim gibi Farsça şiir yazma kabiliyetine de sahipti. Bir mısrası şöyledir:
Der rezm âhanimu der bezm çu mûm
Ber dost mübârekimu ber düşmen şûm
Savaşta demir gibiyiz şölende mum
Dostumuza kut getiririz düşmana uğursuzluk
TÜRK DÜNYASI DAYANIŞMA İÇİNDEDİR
Tarihi İpek Yolu’nun canlanması, Pekin’den Londra’ya uzanan güzergahta barış ve istikrarın korunması ile yakından ilgilidir. Dünyanın gözü Türkiye’de iken, sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Emir Timur’un ülkesi Özbekistan’da, Cengiz Han’ın kahramanlığına imrendiği Celaleddin Harzemşah’ın yurdu Hive’den verdiği mesaj çok önemlidir: Celâleddin’in torunları birlik ve beraberlik içindedir ve Türkiye her zaman Özbekistan’ın yanındadır. Türkiye başka coğrafyalarda yeni krizler ve savaşlar çıkmasın diye, akl-ı selimle uluslararası normlara bağlı kalarak barış doğrultusunda tarafsız ama cesur adımlar atmaya devam etmektedir. Bu bağlamda Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da bulunan ülkelerinin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı önemlidir. Türkiye bu coğrafyada bulunan ülkeler ve halkların yanındadır. Türk Dünyası yalnız değildir.