Faruk Önalan / Yazar
Dünya gündeminin en önemli maddelerinden biri hiç şüphesiz 14 Mayıs 2023 günü gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’dir. Sonuçları açısından sadece ulusal değil aynı zamanda küresel açıdan da etkileri olacak olan seçimlere iki aydan az bir zaman kaldı. Yarışın iki ana cephesi olan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasındaki rekabet hız kazanmış durumda.
28 Şubat gibi manidar bir tarihte kurulan ve “Altılı Masa” olarak bilinen Millet İttifakı 1 yıldan fazla süren -tartışmalı, tansiyonu yüksek- toplantıların ardından Cumhurbaşkanı adayı olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu belirlemiştir. Söz konusu süreç oldukça sancılı geçmiştir. Adayın belirleneceği son toplantıda Kılıçdaroğlu’nun ismi dayatılınca İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener masadan kalkmış ancak birkaç gün sonra ikna edilerek tekrar masaya geri dönmüştür.
HAKARET İÇERİKLİ PAYLAŞIMLARINI TEK TEK SİLDİLER
Burada bir noktaya dikkat çekmekte fayda var; Millet İttifakı safında yer alan bazı sanatçılar, gazeteciler, sosyal medya “fenomenleri” ve bazı siyasi isimler masadan kalktığı için Akşener aleyhinde adeta bir linç kampanyası yürütmüştü. Masaya geri dönüş kararı sonrası ise yapılan ağır paylaşımlar teker teker silinmişti. “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” misali Akşener de yaşanılanları mutlaka not etmiştir.
Diğer yandan Yeniden Refah Partisi’nin “Cumhur İttifakı’na katılmayacağı ve Fatih Erbakan’ın Cumhurbaşkanı adayı olacağı” yönünde aldığı karar, Cumhur İttifakı taraftarlarınca saygıyla karşılanmış, kem sözler edilmemiştir. Dolayısıyla YRP kararından geri dönüp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyeceğini ilan ettiğinde hiç kimse -bir önceki örnekte olduğu gibi- paylaşım silmek zorunda kalmamıştır. Aslında bu durum İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aylar öncesinde bir televizyon kanalında sarf ettiği sözleri bir nevi teyit etmektedir: “Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nı karıştırıyorsunuz. Cumhur İttifakı et-tırnak, mezara kadar, kader birliği. Çok duygusal bir ittifak. Bizimki öyle değil ki. Bizimki proje bazlı.”
“AİLE YAPISI”NA DAİR ÇELİŞKİLİ BEYANLAR
Akşener’in tanımlaması üzerine değerlendirme yapacak olursak; Altılı hatta HDP’nin desteğiyle Yedili Masa’nın birçok önemli konuda ayrıştığını görmekteyiz. İttifakın şekillendiği şu günlerde dahi, ciddi meselelerde derin görüş ayrılıkları devam etmektedir. İttifakın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon yayınında “LGBTİ Türk aile yapısını bozuyor mu?” şeklindeki soruya “Hayır efendim ilgisi yok” yanıtını vermiştir. CHP Genel Merkezi önüne gelen bir grup “Sayın Kılıçdaroğlu’nu LGBT ailesinin fahri üyesi ilan ettiğimizi duyurmak isteriz” açıklamasında bulunmuştur. Aile yapısını ifsat edilmesine yönelik sapkın oluşumlara ve hareketlere karşı düzenlenen Saraçhane Mitingi, HDP ve CHP tarafından protesto edilmiştir. İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale de “Nefret yürüyüşünden nefret ediyorum” paylaşımında bulunarak HDP ve CHP ile aynı safta buluşmuştur. İttifakın diğer üyesi Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise tam tersi bir beyan ortaya koymuştur: “Ailenin bütünlüğünü korumakla mükellefiz. Aile; toplumun temelidir, çekirdeğidir. Biz aile mefhumunun dejenere edilmesine rıza gösteremeyiz. Bunu bilmek mecburiyetindeyiz. Aile; bir erkek, bir kadın ve çocuklardan meydana gelir. İki tane erkek, iki tane kadın bir araya gelmiş. ‘Biz de bir aileyiz.’ Haydi oradan! Nereden çıkardın böyle saçmalığı?” Öte yandan Cumhur İttifakı’nın TBMM’ye sunduğu Başörtüsüne Anayasal Güvence Getirmek ve Aile Yapısının Korunmasına Dair Kanun Teklifi karşısında da muhalefet kanadı adeta ipe un sermiştir.
HDP MASAYA OTURDU
Altılı Masa içinde fikir ayrılığına neden olan başlıklardan bir diğeri de HDP ile olan yakın ilişkilerdir. Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını deklare edip Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vereceklerini belirten HDP, Millet İttifakı’nın bir diğer unsuru sıfatıyla masaya oturmuştur. Kandil’den de bu yönde açık ve net beyanatlar gelmiştir. Bunun yanında Sırrı Sakık’ın “Yüzyıllık Cumhuriyeti değiştireceğiz”, Ahmet Türk’ün “Öcalan’ın özgürlük vakti gelmiştir” sözlerine karşı herhangi bir tepki gelmemesi özellikle İYİ Parti tabanında büyük rahatsızlık uyandırmaktadır. Parti yönetimi sessizliğini korurken sesini yükselten isim Yavuz Ağıralioğlu olmuştur. Bu çıkışını, Genel Başkanı Akşener ile görüştükten üç gün sonra gerçekleştirdiğini vurgulaması önemli bir husustur. Ağıralioğlu yazılı bir açıklama ile Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verip vebale ortak olmayacağını dile getirmiş ve partisinden istifa ettiğini beyan etmiştir.
ALİ CENGİZ OYUNLARI
İttifak içi derin çatlağın oluştuğu bir başka mesele, yürürlükten kaldırılan İstanbul Sözleşmesi’dir. Kılıçdaroğlu “Bu millete sözüm var, iktidar olduğumuzda, ilk 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe koyacağız” demiştir. İYİ Parti de aynı istikamette açıklamalar yapmaktadır. Saadet Partisi ise sözleşmeye karşı olduklarını açıkça dile getirmektedir. Parti Sözcüsü Birol Aydın, Haber7’ye verdiği bir demeçte itirazlarını net bir şekilde vurgulamıştır: “Bizim gücümüz, razı olmadığımız, hoşnut kalmadığımız, milletin lehine olmadığını düşündüğümüz meselelere engel olmaya yöneliktir. Uzlaşabildiklerimizi uzlaşırız ama İstanbul Sözleşmesi bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metni’mizde yoktur!” Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin bu konu hakkındaki görüşleri ise oldukça manidardır: “Temel Karamollaoğlu’nu mutlu etmek için ‘Bak arkadaş şöyle bir formül bulalım, biz konuşalım ama yazmayalım. Sen tabanına yazılmadı dersin biz de söyledik deriz.’ Bunlar Ali Cengiz oyunları!”
TİP: BABACAN VE DAVUTOĞLU’NU YARGILAYACAĞIZ
Sonuç olarak tek motivasyon kaynağı “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme” olan ve bu uğurda bir araya gelen oluşumun her bir unsuru ciddi meselelerde birbirinden keskin şekilde ayrılmaktadır. Yavuz Ağıralioğlu’nu istifaya götüren süreçte yaşananlar Millet İttifakı cephesinde işlerin pek de iyi gitmediğini net olarak ortaya koymaktadır. Tabanlarındaki rahatsızlıkları gidermek ve konsolide etmek amacıyla yukarıda kısmen bahsedilen başlıklarda bazen aykırı çıkışlarda bulunulacak bazen de sessiz kalmaya devam edilecektir. En azından 14 Mayıs gününe kadar… Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren Türkiye İşçi Partisi’nin Genel Başkanı Erkan Baş’ın “Davutoğlu ve Babacan’ı da yargılayacağız” diyerek açıkça tehdit etmesi ise başlı başına ayrı bir derin çatlak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gelinen noktada; iç meselelerden dış politikaya, sınır ötesi operasyonlara kadar birçok konuda derin görüş ayrılıklarının olduğu bir ittifakın devamlılığı da büyük bir soru işaretidir. Bu durumu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın cümleleriyle netleştirelim: “Evet belki başka bir genel başkana sorsanız başka bir şey diyecek. Başka genel başkana sorsanız başka bir şey söyleyecek. Cumhurbaşkanı adayı da başka bir şey söyleyecek. Böyle bir tablo vatandaştan destek alır mı? Böyle bir tablo vatandaşın güvenini oluşturabilir mi? Mümkün değil yani…”