ELİF SELİN ÇALIK – ANADOLU AJANSI
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci olan Brexit, ülkedeki pek çok piyasayı etkilemiş durumda. Brexit süreci ile birlikte krizlere gebe kalan ülke, ana muhalefetteki İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in çabaları sonucu 12 Kasım’da erken seçime hazırlanırken ekonomi ve enerji sektörünün de bu süreçten etkilendiği görülüyor.
İngiltere, 2017 yılında değeri 1 ila 2 trilyon dolar arasında olan Aramco’ya maddi destek sağlama önerisinde bulunma ihtimali üzerine yoğunlaşırken 2019’da Aramco’nun halka arzının Brexit kaosu ile birlikte Londra piyasalarında gerçekleştirilemeyeceği riski ile karşı karşıya. Yani, Brexit sürecinin iki yılda Aramco’nun halka arzını nasıl etkilediği bu çarpıcı örnekle karşımızda. Kısacası, dünyanın en büyük halka arzının, Brexit kaosu ve Jeremy Corbyn’in iktidara el koyma olasılığı sebebiyle Londra piyasasında gerçekleşmeyeceği ihtimali üzerinde durulmalı.
LONDRA BORSALARINDA ARAMCO ENDİŞESİ
Resmi olarak Suudi Arabistan petrol şirketi olarak bilinen Aramco’nun gücünü tahayyül etmek zor. Şirket, küresel talebin yüzde 10’u kadar günde 10 milyon varil ham petrol üretiyor. Şirketin 2018’deki net geliri, petrol devleri BP PLC, Chevron, Exxon Mobil, Royal Dutch Shell PLC ve Total SA’nın toplam net gelirinin çok ötesinde, 111.1 milyar dolardı.
Aramco gibi bu kadar güçlü bir şirketin hisselerinin yüzyılın en büyük ve kaotik ayrılığı Brexit ile aynı döneme tekabül etmesi piyasaları biraz endişelendirdi. Çünkü, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ülkesindeki varlıklı şirketlere ve vatandaşlara Aramco hisselerini satın alma çağrısında bulunurken yatırımcı talebine bağlı olarak 2021’de hisselerin yüzde 3-4’lük kısmının ise Tokyo, Hong Kong, Londra veya New York borsalarına arz edilmesi isteniyor. Yani, şirketin gelecekteki hisseleri Londra borsaları için önem arz ediyor.
İNGILTERE-SUUDİ ARABİSTAN İLIŞKİLERİ
Aramco, dünyadaki petrol şirketlerinin şüphesiz en etkili ve en köklüsüdür. Aramco, tarih boyunca Anglo-Amerikan ekseninde ilerleyen işbirlikleri ile çok kültürlü bir petrol ortaklığı (multinational oil corporations) gerçekleştirmiştir. Petrol ticaretinin tarihine bakıldığında Beyaz Saray’ın 1975 yılında yayımladığı “Çok Milletli Petrol Şirketleri ve ABD Dış Politikası (Multinational Oil Corporations and U.S. Foreign Policy) raporunda işaret edildiği üzere 1943 yılına bakıldığında Amerika yüzde 14 iken İngiltere Ortadoğu’daki petrol üretiminin yüzde 81’ine hakimdi. Basra Körfezi’nde özellikle petrolü tahakküm altına almak için süren İngiliz-ABD çekişmesi 1933 yılında Aramco’nun kurulmasıyla ABD kontrolüne geçmeye başlamıştır.
2008 yılında Saudi Aramco, kendisine bağlı Petron şirketinin hisselerinin yüzde 40’ını Londra’da listelenen bir yatırım grubu olan Ashmore Group’a sattı. Bu durum, Aramco’nun Londra ile ilişkilerinin derin ve karşılıklı kazan-kazan beklentisi içerisinde olduğunu gösteren bir durumdur.
Öte yandan, Saudi Aramco ilk halka arzı için planlanan roadshow’un Çarşamba günü gerçekleştirilmesi beklenen Londra etabını iptal ettiği belirtti. Bu durum, Brexit çıkmazının yatırımcıların gözünü nasıl korkuttuğunu gözler önüne sunmaktadır.
ARAMCO KARŞITI GÜÇLER
Bu süreçte Londra’nın Suudi Arabistan hakkında düşünmesi gereken önemli bir ahlaki soru da mevcut. Suudi gazeteci Jamal Khashoggi’nin geçen yıl İstanbul’daki Krallık Konsolosluğu’nda öldürülmesi iddiası, ülkenin uluslararası ünü üzerinde kara bir bulut yarattı. Bir çok küresel CEO, bu cinayet sonrasında prensin ev sahipliği yaptığı yüksek profilli bir ekonomik konferanslara katılma planlarını iptal etti.
Öte yandan, Londra Borsası’ndaki (London Stock Exchange) bir takım gruplar şehrin çevresel, sosyal ve yönetim standartlarını (ESG Standart) denetliyor. Bu denetim sebebiyle, petrol şirketleri halihazırda İngiltere’de emeklilik fonları tarafından fosil yakıtlardan çıkarılma çağrısının yoğunlaştığı bir yatırımcı tepkisi ile karşı karşıya. Ülkedeki çevre ve tarihi değerleri korumak için kurulmuş en köklü kuruluş olan National Trust da portföyündeki petrol şirketlerini elden çıkarmayı planlarken İngiltere kilisesi de hidro-karbon üreticilerine baskı yapmak için yatırımlarını kullanmayı planlıyor. Çünkü, Aramco dünyanın en büyük çevre kirleticisidir. İklim Sorumluluk Enstitüsü’ne göre, 1965’ten bu yana dünyanın atmosferine 59,3 milyar ton karbondioksite eşdeğer gazlar salmıştır. Dünyanın iklimini büyük ölçüde değiştiren zararlı gazların yüzde 4’ünden fazlası bu şirket tarafından üretildi.
DAHA İYİ SEÇİM TOKYO MU?
Sonuç olarak, Aramco’nun halka arzında 3 yıllık bir gecikmenin müsebbibi olan Trump’ın azledilmesi, Hong Kong’daki protestolar, Çin-Amerika ticaret savaşları gibi pek çok sebepten bir tanesinin Brexit olduğu görülüyor.
İngiltere, Aramco’nun halka arzını City of London’a getirebilmeyi başarsaydı Brexit’in temel çıkış fikri olan “küresel İngiltere (global Britain)” ideolojisine güçlü bir destek alacaktı. Çünkü, Aramco’nun devasa büyüklüğü onu güçlü bir politik ve ekonomik varlık haline getiriyor. Bu durum, şirketin geçen yıl günde 1 milyar dolara yaklaşan geliriyle Danimarka’dan daha fazla para kazanmasından anlaşılmaktadır. Ayrıca, Silikon Vadisi’nde patlayan büyümeler vaat eden, ancak kısa vadede kar getirmeyen “tek boynuzlu” unicorn girişim teknoloji firmalarının aksine, Aramco geçen yıl 111 milyar dolar kar elde etti.
Brexit tartışmalarının ve onun ortaya çıkardığı derin siyasi bölünmelerin kaotik doğası, bir zamanlar İngiltere’yi istikrarlı olarak gören krallığın karar vericilerini ve tedavül piyasasını şaşırtmış durumda. Önceden, Londra (City of London bölgesi) Aramco için en iyi uluslararası finans merkezi olarak görülürken şimdilerde Tokyo’nun daha iyi bir seçim olarak ortaya çıkma ihtimali üzerine duruluyor.