Prof. Dr. Mustafa Özel - FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi
İslam, yüzyıllardır kendini canlı tutacak, yenileyecek, zamanın şartlarını dikkate alarak insanın ruhuna, kalbine, gönlüne hitap edecek erlerini çıkara gelmiştir. Bazen doğudan bazen de batıdan, bazen her taraftan. Dünyaya yeni bir ruh üfleyecek birileri hep olagelmiştir. Bu, bir zamanlar İmam Gazzali olmuştur başka bir zaman ise İmam Rabbani. Anadolu’ndan Yunus diye fışkırmıştır bir vakit, başka bir vakit de Mevlana Halid-i Bağdadî olarak ortaya çıkmıştır. Yeryüzü murabıtsız, muhafızsız, mücahidsiz kalmamıştır sünnetullah gereği.
Cumhuriyet sonrasında dinî sahada yaşanan olumsuzluklar, hem geleneği oldukça zayıflatmış hem de buna bağlı olarak öncü, kurucu şahsiyetleri en aza indirgemiştir. 1960’a kadarki dönem, acının tavan yaptığı bir dönemdir, İslamî açıdan. Önceki yüz/yıllarda toplum hayatının en etkin unsuru olan ulema ve meşayih, amaçlanan ve yaşananlardan dolayı etkisizleştirilmiş, silikleştirilmiş, ve karikatürize edilmiştir. Her türlü olumsuzluğa rağmen ülkenin her köşesinde direnç erleri, erenleri ve pirlerinin inanılmaz gayretleriyle bu günlere ulaşılmıştır. Konya’da Hacıveyiszâde’dir (ö. 5 Şubat 1960) bu pirin adı, Dursunbey’de Sarı Hoca (Mehmet Ruhi Turan) (1889-1981), İzmir’de Hacı Salih Efendi (Salih Tanrıbuyruğu) (ö. 16 Mart 1986), Trabzon’da Mehmed Rüştü Âşıkkutlu (ö. 28 Ağustos 1980). Hepsine rahmet olsun.
İLİM İRŞAD YOLUNDA
İstanbul’da bu pirler daha çoktur. Hasib Efendi’den (ö. 15 Mayıs 1949) başlatıp listeyi Ahıskalı Ali Haydar Efendi’ye (1 Ağustos 1960), Bekir Hâki Efendi’ye (1882-4 Mart 1975), Gönenli Mehmed Efendi’ye (1903-2 Ocak 1991) kadar uzatabiliriz. Listenin ilk sıralarında yer alan isimlerden biri, önceleri Bursalı Mehmed Efendi diye maruf olan merhum Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’dir (1897-13 Kasım 1980). Aslen Dağıstan kökenli olan Hocaefendi, imam olan babası İbrahim Efendi gibi vefatına kadar imamette bulunmuştur. Hocaefendi merhum, sanat okulu, yeni tabirle meslek-teknik mezunudur. Bursa’da İzvat köyünde, Veled-i Vezir Camii’nde, Üftâde Camii’nde; İstanbul’da Ümmü Gülsüm Mescidi Çivizade Camii ile İskenderpaşa Camii’nde hizmet ve irşadda bulunmuş, imamlık yapmıştır.
Hocaefendi, ilk önce Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’nin (ö. 13 Mayıs 1893) halifelerinden Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin Efendi’ye (1850- 30 Kasım 1920) intisap etmiştir. Onun vefatının ardından Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’nin (1851-1 Ağustos 1926) yanında seyr ü sülûkünü tamamlamıştır. Hilafet aldığında yirmi yedi yaşındadır. Beyazıt, Fatih ve Ayasofya camii ve medreselerinde derslere devam ederken bir yandan da hafızlığını ikmal etmiştir. Şeyhi Mustafa Feyzi Efendi’nin talebiyle birçok köy ve kasabada ilim ve irşad hizmetlerinde bulunmuştur.
Hocaefendi vaaz, sohbet gibi sözlü irşadlarının yanı sıra Tasavvufî Ahlâk (I-V), Cennet Yolları, Ehl-i Sünnet Akaidi, Müminlere Vaazlar, Nefsin Terbiyesi, Hadislerle Nasihatlar, Ana Baba Hakları, Zikrullah’ın Faydaları gibi eserler de kaleme almıştır. Ayrıca Tezkiretü’l Evliya, Latin harfleriyle ilk kez Hocaefendi tarafından neşredilmiştir. Risale-i Halidiyye de, onun imzasını taşıyan kitaplardandır.
ATTIĞI TOHUMLAR AĞACA DÖNDÜ
Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, tıpkı halefi ve tekke arkadaşı Abdülaziz Efendi gibi üniversite talebelerine yönelik irşad ve hizmete ehemmiyet verirdi. Hayatın her kademesinden herkese ama en çok da memleketin geleceğini inşa, ihya ve imar edecek olan gençlere kıymet verir, onların ilim, ahlâk ve hizmet aşkıyla donanmalarına gayret ederdi. Necmettin Erbakan, Recai Kutan, Korkut Özal gibi siyasetçilerden Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’a kadar birçok ilim, gönül, siyaset ve ticaret erbabı, onun rahle-i tedrisinden geçmiştir. Bu günlerde, onun attığı tohumun, diktiği fidanın büyük yeri ve etkisi vardır.
Mehmed Zahid Kotku dendiğinde akla gelebilecek şeylerden biri ilimdir; ilme ve âlimlere verdiği kıymettir. Onun yukarıda zikrettiğimiz Cennet Yolları kitabı, neredeyse tamamen ilimle ilgili konuları ihtiva etmektedir. Diğer eserlerinde de ilim konusundaki hassasiyeti gözle görülür bir şekildedir. Hatta onun bu konudaki görüşleri bir araya getirilerek İlim (Seha Neşriyat, 1991) adıyla bir kitapçık olarak yayınlanmıştır. Yayıncılığa verdiği değeri göstermek için Sönmez Neşriyat’ın kurulmasındaki gayret ve teşviklerini hatırlamak yeterlidir. Yeni İstiklâl gazetesinin kuruluş sürecinde “Benim hesabımdan bin lira verin” dediği bilinmektedir.
YERLİ VE MİLLİ KALKINMAYA TEŞVİK
Kotku’nun üzerinde ehemmiyetle durduğu konuların başında, ülke kalkınması gelir. Onun eserlerinde zaman zaman ülkenin her alanda kalkınması için tavsiye ve nasihatlerde bulunduğu görülür. Memleketimizin ve insanlarımızın yabancı ülkelerin mallarına -toplu iğnesinden topuna tüfeğine uçağına kadar- muhtaç olmasına şiddetle karşı çıkar. Fabrikalar kurulmasını daima hatırlatır, bunun önemine dikkat çeker. Gümüş Motor’un kurulması, Hocaefendi’nin bu konudaki hassasiyetinin bir sonucudur. İslam’ın bu konudaki emirlerinin dinlenmediğine, yaşanan hayatın Müslümanlığa uygun olmadığına dikkat çeker.
Mehmed Zahid Hocaefendi’nin tasavvuf anlayışı, dinamik ve hayatın içinde olan bir anlayıştır. O, ruhbanlığı, kenara köşeye çekilmeyi asla İslam’a uygun görmez. Ona göre Müslümanlığın ruhbanlığı cihaddır. Aslolan keramet değil, istikamettir. Cemaate, cemiyete, millete hizmeti daima ön planda tutmuştur.
Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’yi gayet güzel anlatan, hakkında anlamlı ve kapsamlı değerlendirmeler yapan, bir hayat hikâyesini değil kurucu bir şahsiyeti bütün veçheleriyle ele alan ve alanında ilk olma özelliğini taşıyan Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’ın Görünmeyen Üniversite kitabını, herkese tavsiye ederim.
Vefatının 41. yılında kendisini rahmetle, minnetle anıyoruz. Mekânı cennet, makâmı âlî olsun. Rabbim bizi şefaatine nâil eylesin inşallah.