Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü
Doğal afetler, insan hayatı ve çevre üzerinde ciddi etkileri olan olağanüstü doğal olaylardır. Orman yangını, sel, deprem ve heyelan gibi insan hayatını doğrudan etkileyen, kentleri tehdit eden tabiat kaynaklı afet türleridir. Afetlerle mücadele genel itibarıyla; risk ve zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme olmak üzere dört ana bölümden oluşur. BM bünyesindeki Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC, 2022) Raporu, iklimin, insan faktörüyle 2 bin yılda görülmemiş oranda ısındığını ortaya koyuyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, “insanlık için kırmızı alarm’ olarak değerlendirdiği rapora göre, son beş yıl, 1850’den bu yana dünyada kaydedilen en sıcak yıllardır.
Raporu Türkiye için değerlendirecek olursak Batı Akdeniz, İç Ege ve güney bölgelerinde yüzyıl sonunda sıcaklığın 3,5–6,5 derece arasında bir skalada yükselmesinin riski olduğu söylenebilir. Türkiye, iklim krizinin etkilerini aza indirgemek için bakanlık düzeyinde makro planlamalar yapmaktadır. Son yıllarda yaz aylarında artan seller, kuraklık, aşırı sıcaklar, son orman yangınları ve 2023 depremiyle afetlere müdahale ve mücadele herkes için daha görünür oldu. Geçtiğimiz ay Çanakkale’de yaşanan orman yangınlarında, 2 bin 500 hektar alanın yandığı ve yangının 52 saat sonra kontrol altına alındığı biliniyor.
YER BELİRLEME HAYATİYET TAŞIYOR
Çanakkale ve çevresinde yaşadığımız orman yangınlarına afet yönetimi açısından baktığımızda, yer belirlemenin öneminin bugün hepimiz farkındayız. Çünkü doğal afetlerin konum tespiti, afet yönetimi ve risk azaltma açısından hayatiyet taşımaktadır. Neden oldukları zararları en aza indirmek ve etkilenen insanlara yardım etmek için afetlerin nerede, ne zaman, ne şiddette ve ne kapsamda meydana geldiğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu bilgiler, afetlere hazırlık ve müdahaleyi kolaylaştırdığı gibi iyileştirme süreçlerine de büyük katkı sunar.
Doğal afetlerin konum tespiti için kullanılan teknolojilerden bazıları; insansız hava araçları (İHA), uzaktan algılama, yapay zeka (YZ) ve coğrafi bilgi sistemleridir (CBS). Bu teknolojiler, afet bölgelerine erişimi zor veya tehlikeli olan durumlarda yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmeye, verileri analiz etmeye ve haritalamaya olanak sunar ve afetlerin gerçek zamanlı olarak izlenmesine, tahmin edilmesine yardımcı olur. Bu teknolojilerin birlikte ve bütünleşik kullanımı, doğal afetlerin konum tespitinde daha etkin ve verimli sonuçlar elde etmeyi sağlar. Örneğin, İHA’lar ile toplanan uzaktan algılama verileri, YZ algoritmaları ile işlenerek CBS ile haritalanabilir. Böylece, afet bölgelerinin hızlı ve doğru bir şekilde belirlenmesi ve afet yönetimi için gerekli bilgilerin sağlanması mümkün olur. Doğal afetlerin yer tespiti, teknolojinin sunduğu imkanlardan yararlanarak daha iyi yapılabilir. Bu sayede, afetlere karşı daha hazırlıklı ve dayanıklı olabiliriz.
YÜKSEK TEKNOLOJİ KULLANIMI
Doğal afetlerin en yıkıcılarından birisi olan orman yangınları özelinde konuyu irdelemek, özellikle içinde bulunduğumuz yaz mevsiminde yaşanan felaketlerin etkileri düşünüldüğünde hayatî öneme sahiptir. Bilindiği gibi orman yangınları, hem doğal hem de insan kaynaklı nedenlerle çıkabilen ve orman ekosistemleri, biyoçeşitlilik, iklim değişikliği, insan sağlığı ve ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olan doğal afetlerdir. Orman yangınlarının önlenmesi, erken tespiti, izlenmesi, müdahalesi ve sonrasında rehabilitasyonu için yüksek teknoloji kullanımı çok önemlidir.
Dünya, orman yangınlarının izlenmesinde ve modellenmesinde yüksek teknolojiyi etkin şekilde kullanıyor. Avrupa Birliği (AB), Copernicus Uzay Programı kapsamında orman yangınları ile ilgili uydu verilerini ücretsiz olarak sunarken Copernicus’un Yangın Bilgi Hizmeti (EFFIS), AB üyesi ülkelerdeki orman yangınlarını gerçek zamanlı olarak izlemekte ve raporlamakta. Belki de EFFIS, en can alıcı işlemi, yangın risk haritaları oluşturarak ve gelecekteki yangın senaryolarını tahmin ederek yapıyor.
Temmuz 2023’te Çanakkale merkez ilçe ve çevresinde çıkan orman yangınlarında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi uzmanları tarafından Landsat uydu görüntüsü üzerinde analizler yapılarak yangından zarar gören yer yüzeyi ve bitki örtüsü modellendi. Ayrıca orman yangınına mâruz kalmış söz konusu bölgenin yangın öncesi ve sonrası uydu görüntüleri ayrıntılı biçimde ele alınarak etkilenen bölgenin büyüklüğü, yayılma yönü ve etkinin sınıflandırılması gibi istatistiksel analizler yapıldı. Bunun yanı sıra yangın sırasında yine üniversite araştırmacıları tarafından orman yangınına mâruz kalan alanlar üzerinde insansız hava araçları uçurularak yangının büyüklüğü ve yayılma yönüne ilişkin en güncel bilgiler yerdeki söndürme, soğutma ve ilk yardım ekipleriyle paylaşılmak suretiyle hızlı ve etkin müdahale sağlandı.
TEKNİK VE İNSAN KAYNAĞININ KONTROLÜ ÖNEMLİ
Bu yangınlarda olası afetler için gerekli teknik ve insan kaynağının kontrol edilmesinin önemi üniversite ve yerel paydaşlar olarak karşımıza çıktı. Ve yangından sonra etkin kararlar alabilmek üzere yerelden teknolojik müdahalenin geliştirilmesi için bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştay sonucunda temel sorun çözme önerisini tabii ki ilk başta sorunu oluşturmamak üzerine kurduk. Bu minvalde yereli güçlendirmek için eğitim faaliyetlerinin kentli ve kırsal nüfus üzerine etkisini tartıştık. Peyzaj çalışmalarında ve yeni alanların oluşmasında yere özgü ve yangına karşı dirençli türler kullanılmasının öneminin anlatılması en dikkat çekici önerilerden biri oldu. Çalıştayın kapsamlı raporu önümüzdeki günlerde kamuoyu ile de paylaşılacak.
YEREL YÖNETİMLERLE İŞ BİRLİĞİ GÜÇLENDİRİLMELİ
Yangın riski belirleme, tespit ve hasar çalışmalarında uydu, İHA ve drone verilerinin kullanımının yaygınlaşması ve Orman Yangını Erken Uyarı Sistemi oluşturulması kısa vadeli hedeflerimiz arasında olmakla beraber, doğal afetlerle mücadele etmek için, afet öncesi, sırası ve sonrasında etkin kararlar almak ve uygulamak gerekir. Teknolojik araçlar ve yöntemlerden bazıları GPS (Global Positioning System), insansız Hava Araçları (İHA) ve uzaktan algılamayı kullanmada yerel yönetimlerin rolü büyüktür. Yerel yönetimler, afet bölgelerinin ihtiyaçlarını en iyi bilen ve en yakın konumda olan kurumlardır. Bu nedenle, yerel yönetimlerin teknolojik araç ve yöntemlere erişimi, kapasitesi ve iş birliği güçlendirilmelidir. Yerel yönetimlerde teknolojik araç ve yöntemlerin kullanımı için özel bir birim veya ekip oluşturulmalı, teknolojik araç ve yöntemlerin kullanımı için standartlar ve prosedürler belirlenmeli, yöntemlerin kullanımı için izleme ve değerlendirme mekanizmaları kurulmalıdır.
Devam eden felaketlerle sarsılan bir dünyadaki en sinsi tehlike, felaketin sıradan hale gelmesidir. Bununla her gün başa çıkmayı öğrenirken bunun ötesini hayal etme yeteneğimizi kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Afetlerin oluşumunu önleyemezsek bile erken tespit edebilir teknolojik gelişmelerle bu tehlikeye karşı bir panzehir oluşturabiliriz.