Trump'ın akıl hocası: Irkçı Bannon

ABD Başkanı Trump'ın, kampanya döneminde yanından ayırmadığı aşırı sağcı Bannon'ı önce 'baş stratejist' olarak Beyaz Saray'a taşıması, ardından Ulusal Güvenlik Konseyine üye yapması tartışmaları beraberinde getirdi. ABD Başkanı'nın Müslümanlara yönelik nefret politikasının gerçek mimarının, Bannon olduğu düşünülüyor.

Yeni Şafak
ABD Başkanı Donald Trump'ın 'baş stratejisti' Stephen Bannon.

Siyasi kariyeri olmaksızın 60 yıl sonra koltuğa oturan ilk başkan olan Donald Trump'ın, ülke meseleleriyle ilgili kritik kararları, aralarında aşırı sağcı Stephen Bannon'ın da bulunduğu dar bir çevre içinde alıyor olması, Washington'ın geniş siyasi yelpazesinde rahatsızlığa sebep oldu.

Parti dışından gelerek ve siyasi kariyeri olmaksızın başkanlık yarışına giren Trump, kendisini Beyaz Saray'a taşıyan ana faktörün beyaz Amerikalı milyonlarca seçmen olduğu konusunda ikna olmuş durumda.

Bir dönem adı Dışişleri Bakanlığı için de geçen eski Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi Newt Gingrich, "Trumpizm" adı verilen olguyu tarif ederken, "siyasi güç odakları yerine halkın kendisine dayanmayı" vurguluyor.

Gingrich'e göre Trump'ın başkanlık seçimlerini kazanması, Washington veya New York gibi ağırlık merkezlerine değil, "sessiz Amerikan halkının sesine kulak vermesiyle" mümkün oldu. Bir diğer deyişle Trump'ın "dışarıdan" gelmesinin, kendisine söylemsel bir avantaj sağladığını vurgulayan Gingrich, Beyaz Saray'daki koltuğa oturduktan sonra bu avantajın nereye kadar taşınabileceğini ise yoruma açık bıraktı.

Trump, Trumpizm'in farkında

Bu olgunun farkında olan Trump, koltuğa oturduğu günden bu yana Cumhuriyetçi Partinin değil, büyük oranda kendi yolunu takip edeceği izlenimini verdi. Ancak yerleşik bir siyasi dengeye sahip Washington'ın pek alışık olmadığı adımları, alışık olmadığı yöntemlerle atmaya başlayan Trump, kendisini Beyaz Saray'a taşıyan siyasi akıma cevap vermeyi öncelemiş görünüyor.

"Meksika sınırına duvar", "7 Müslüman ülkeye vize yasağı" ve "TPP anlaşmasından geri çekilme" gibi tartışmalı kararlara "fazlasıyla hızlı" bir şekilde imza atan Trump'ın, kritik kararları büyük ölçüde yakınındaki dar bir çevre içinde alması tartışmalara neden oldu.

Bununla birlikte sosyal medya hesabı Twitter'ı önceki gibi kullanmaya devam eden Trump, "taraflı" bulduğu medya yerine seçmenine doğrudan ulaşabildiği bu mecradan da vazgeçmek istemiyor.

Gerek kararları, gerekse bu kararları alma yöntemi eleştirilen Trump'ın mevcut çizgisini hangi sınırlara kadar götürebileceğini zaman gösterecek.

Ancak, örneğin, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye getirilen vize yasağı kararı metninin birkaç kişi tarafından yazıldığının anlaşılması ve kararın son güne kadar ilgili kurumlara iletilmemiş olması, cuma akşamı ve cumartesi günü gümrüklerde kaos yaşanmasına sebep oldu.

Genel olarak "sistem ve kurallar ülkesi" olarak bilinen ABD'de son günlerde yaşanan bu gibi sorunların, karar alma mekanizmasındaki "acelecilik" ve "koordinasyon eksikliği" gibi faktörlerle ilintili olduğu yorumları yapılıyor. Kısa zamanda aşılması halinde ortadan kalkacak bu eleştiri konusu, devam etmesi halinde ise "kronik" olarak adlandırılacak bir "yönetim sorununa" dönüşebilir.

Bannon faktörü

Trump'ın kampanya döneminde yanından ayırmadığı aşırı sağcı Bannon'ı önce Beyaz Saray'a baş stratejist olarak taşıması, sonra da Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) üyesi yapması oldukça dikkat çekti.

Bir danışmanın, ülkenin en üst düzey ulusal güvenlik konseyine üye yapılması, Washington'ın uzun zamandır görmediği türden bir düzenlemeydi. Bu adımıyla Trump, parti elitlerine veya Washington'ın siyasi ağırlık merkezlerine değil, Bannon gibi "kendi adamlarının aklına" güveneceğini bir kez daha ortaya koydu.

Trump'ın seçim kampanyası kadar Beyaz Saray'daki ilk günlerini de şekillendiren yakın ekibi içerisindeki Bannon, diğerlerinden ayrılarak kendine müstesna bir konum elde etti.

"Trump genellikle onunla aynı fikirdedir"

New York Belediye Başkanı olan ve Trump'ı yakından tanıyan isimlerden biri olan Rudy Giuliani, Bannon'ı şu sözlerle tanımlıyor:

"Amerikan kamuoyunu çok iyi anlıyor ve Trump da bu şekilde seçimleri kazandı. O, Trump'a insanların hangi konularda rahatsız olduğunu ve asıl dertlerinin ne olduğunu anlatıyor. Trump da genellikle onunla aynı fikirdedir."

Trump'ın başkanlık seçimlerini sürpriz bir şekilde kazanmasında büyük payı olan Bannon, birçok fikri sebebiyle kamuoyunda ne kadar "sevimsiz" bulunsa da, eski emlak milyarderinin çok güvendiği bir isim olarak artık ülkenin önemli karar vericilerinden biri oldu.

NSC üyesi Bannon

ABD Genelkurmay Başkanı ve Ulusal İstihbarat Direktörünün NSC toplantılarının doğal katılımcıları arasından çıkarıldığı bir ortamda bir danışmanın konseye alınması, kuşkusuz Trump'ın Bannon'a verdiği değeri gösteriyor.

Trump'ın sağ kolu olarak nitelendirilen Bannon'ın sağ kolu olan Stephen Miller da Trump'ın en güvendiği isimlerden biri olarak biliniyor.

20 Ocak'taki Trump'ın yemin töreni konuşmasını Bannon ile birlikte kaleme alan Miller, kampanyasının başından itibaren Trump'ın yakın ekibi içinde yer aldı ve konuşmalarının yazımında önemli rol oynadı.

Görünen o ki yeni Başkan Trump, kendi kaderini önemli ölçüde Bannon, Miller, Savunma Bakanı James Mattis ve Adalet Bakanı adayı Rex Tillerson gibi "özel ilişkileri" olan isimlerin başarısına bağlamış durumda. 2020 yolunda Trump'ın ve yakın ekibinin çizeceği grafik, sadece Amerikan halkını değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir gösterge olacak.