Kazakistan olaylarının nereden, nasıl kaynaklandığını herkes merak ediyor ama artık bu bir istihbarat meselesi. Artı ikincil konu. Yakıt zammına kızıp olacak işleri aştı. Mutabık kalınan, ‘hayatın olağan akışı’nın dışında olduğu. Kendiliğindeni geçti. Yani gelişmeler için ‘olağan şüpheli’ ve var ise ‘olağan dışı şüpheli’ bulmamız gerekiyor…
Ülkenin jeopolitik, ekonomik hazineleri o kadar vaadkâr ki, üç süper gücün çıkarlarını barındırıyor ve ‘fail’ olmak için hepsinin makul nedenleri var. Bir numaralı aday, Rusya. Dahası, Nur-Sultan ‘Beni kurtar’ diye elini Moskova’ya uzattı. Herhangi süper güce ama özellikle Rusya’ya bu davette bulunursanız, kolunuza veda edebilirsiniz. Artık yeni bir küresel kangren var…
Teyelin attığı yer Ukrayna olsa da, hep bahsettiğimiz yırtığın Kazakistan’a ve oradan Çin’e uzayan ‘ameliyat’ izleri artık görülüyor.
Kazakistan’da gelişen kriz, dünden itibaren başlayan Rusya ile Batı (ABD, NATO, AGİT, azıcık AB) arasındaki kritik görüşmelerin zamanlamasından bağımsız düşünülemez. Nedenlerden biri bu.
***
İkinci neden, ‘Türk Devletleri Teşkilatı’na gelen bir yanıt mı diye tetkik ediliyor; Rusya’nın bir yandan Ermenistan-Azerbaycan savaşı çıktılarından olan, ‘altılı veya 3+3’ formülüyle ifade edilen ülkeler birliğini, nihayet son İstanbul zirvesiyle artık siyasi/stratejik boyuta terfi eden TDT’nin önünü kesmek, en azından ‘bahçenin sahibini hatırlatmak’ amacı taşıdığı akla geliyor…
Kimi Batı merkezli medya organları bunu büyüterek/istismar ederek verdiler. Doğruluk payı ayrı, Batı için kullanışlı olma hali ayrı. Dikkat etmek gerekiyor.
Şu kadarı tamam, TDT ülkeleri bu gelişmeden memnun olmadılar. Ne yazık ki, son yüzyılın travmalarını da bilinçaltından yüzeye çıkarmış olmalı. Nitekim Türkiye dışında bu ülkelerden ‘yardıma hazırız’ reaksiyonu hemen gelmedi. Ankara’nın teşvik etmesinden sonra gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı’nın bu ülkelerin ve Kazakistan’ın liderleriyle, Dışişleri Bakanı’nın da Lavrov’la görüşmesi bu kalemdendi. ABD ve Çin’in tutumları da elbette merak konusu ve şu ana kadar konuyu ortadan gördüler.
Fakat ülkede yaşanan olaylar kendiliğinden gelişmediyse ya da başta ‘masum hareketler’ olarak başlayan gösteriler kısa sürede farklı boyuta evrildiyse, Rusya’nın vaziyet etmesini gerektiren bu eylemleri kim kurguladı?
Cumhurbaşkanı Tokayev’e bakarsanız organizasyon aklının ve iç oyuncuların ‘dışarıdan’ geldiğini alenen söylüyor. Bu haliyle Batı mahreçli bir ‘renkli devrim’den mi bahsediyor yoksa kendini davet ettiren Rusya’dan mı tartışmalı. Ama davet Rusya’ya gitti…
Puzzle’ın bir başka parçası, daha doğrusu en gıllıgışlı bölümü ekonomiyle ilgili. Kazakistan büyük zenginlikler barındıran bir ülke. Bu varlıklar hem mesela Çin gibi ülkeler tarafından ithal ediliyor ve direkt yatırımları mevcut.. Hem de uluslararası şirketlerin kritik ürünler, bilhassa enerji konusunda konsorsiyumları var. Kimi ararsanız; 90’lı yılların ortalarından günümüze İngiliz, Amerikan, Rus, Çin firmaları burada. Bazı hammaddeler de gerçekten stratejik. Para işi burada da bitmiyor; Kazak ve Rus oligarklar var. Hem birbirleriyle hem adı geçen ülkelerin hükümetleriyle ilişkililer. Kazakistan’da gerçekten ne olduğunu, şebekeyi izah ve kaosun nereye varacağını kestirmek sağlam uzmanlık gerektiriyor. ‘İstihbarat’ dememiz o yüzden…
Çin demişken… TDT Pekin’i zaten huylandırmıştı. Kazakistan’ın ‘İpek Yolu’ üzerindeki hâkim konumu, Rus hamlesini dikkatle izlemelerini getirecektir. Birçok uzmanın altını kalın kalın çizdiği Rusya’ya nüfuz eden Çin ağırlığı, Kremlin’in Kazakistan üzerinden baraj kurmasını getirebilir. Bununla birlikte, Rusya-ABD dengeleri de Çin’i üzmeye gelmez. Hülasa, her iki ülke birbirini bu aşamada kırıp-dökmemek için hassasiyet gösterecektir.
***
Peki, Ankara bu hamleye ne cevap verecek? Türkiye-Rusya ilişkilerinin konu başlıkları bir tür ortak yaşamı taraflara dayatıyor. Atlatılan handikaplar hatırlandığında şu ana kadar iyi idare edildiği de söylenebilir. Bu yüzden anlaşamadıkları konularda birbirlerine karşı diğer kozlarını bir ileri sürüp bir geri çekmeye devam edeceklerdir.
Konuyu ‘uluslararasılaştırmak’ bir yöntem. Olabilir. Ama bu da bölgede Batı etkisini besleyecektir. İnce görmek gerekiyor. Bir de, ‘Türk Baharı’ kaygısı var. Az ihtimal ama boşlanamaz.
Kriz, Türkiye’nin, Rusya’nın Batı/NATO’yla ilişkilerinde zorlu gri alanlar yaratacak. Bahsettiğimiz ocak ayı zirveleri buna dâhil. ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile yapılan görüşmeler açıkça yazabiliriz ki, işte bu müzakerelerde Ankara’yı arkalamakla ilgiliydi.
Batı, Rusya’nın doğu sınırlarında daha ileri gidebilecek düzeneklere şu an sahip değil. Rusya da Batı’nın üzerine yürümek konusunda-saydığı şartların reddedilmesi ayrı konu-hevesli sayılmaz. Üstüne, Avrupa ülkeleri de Rusya’ya tavır almak, arada kalmak konusunda istekli değil. Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı bu olaylar yaşanırken Washington’daydı. Ne çıkar göreceğiz ama Şansölye’nin ABD’nin arkasından yürümek konusunda ayak sürüdüğünü görebiliyoruz. Fransa hakeza.
AB de öyle; müzakerelerde dışlandıklarını düşünüyorlar. Hatta AB ‘Dışişleri Bakanı’ Borrel, ‘Avrupa güvenliği tartışılırken tarafsız seyirci olamayız’ dedi. Daha söz sahibi olmak için sızlanıyorlar.
Kazakistan dosyası taze. Ama sabit şu; Baltıklar’dan Çin’e kadar dikiş yerleri atıyor…