MEHMET ACET
S-400 krizinin en başında Ankara, Washington’daki muhataplarına, “Ortak bir komisyon kuralım, itiraz gerekçeleriniz orada konuşulsun, bu işi orada hal yoluna koyalım” şeklinde özetlenebilecek bir teklif götürmüştü.
Tabii, Amerikan tarafı, itirazlarının asıl gerekçesi bu olmadığı için, o teklifi hiçbir zaman kabul etmedi.
Ama şimdi onlar, başka bir teklifle Ankara’nın kapısını çalmış durumdalar.
Şu sözler, 31 Ekim’de Roma’da gerçekleşen Erdoğan/Biden zirvesinin içeriğinden haberdar olan üst düzey bir Türk yetkiliye ait:
“Bizim bu teklifimizi kabul etmeye hiç yanaşmamışlardı. Şimdi onlar, S-400 dâhil, ikili ilişkileri ilgilendiren bütün konularda müzakere yapmak için bir mekanizma oluşturulması yönünde benzer bir teklifte bulundular.”
Bu bir geri adım olarak değerlendirilebilir mi?
“Geri adım” yerine, “Yeni bir durum, yeni bir teklif” desek daha yerinde olacaktır.
Roma’daki 31 Ekim randevusunun en önemli sonucunun, Amerikan tarafının teklifiyle böyle bir mekanizma oluşturulmasına karar verilmesi olduğu söylenebilir.
Bu mekanizmada kimler, hangi pozisyondaki isimler görev yapacak henüz netleşmiş değil.
Amerikan tarafından gelecek teklife göre Ankara da kendi listesini belirleyecek.
BİDEN’DAN ERDOĞAN’A: GERİDE KALAN 7 YIL BOYUNCA BAŞKAN BEN OLSAYDIM BU SORUNLARIN HİÇBİRİ OLMAZDI
Erdoğan/Biden görüşmesinin arka planına dair ilginç bilgiler var.
Görüşme normal şartlarda İklim Zirvesi’nin yapılacağı Glasgow’da olacaktı.
Ancak malum, İskoçya makamlarının Türkiye’nin güvenlik protokolüne dair taleplerini karşılamaması nedeniyle Erdoğan, gezinin bu ayağını iptal etti.
Böyle bir durum gelişince, görüşmenin daha önceden belirlenen gün ve saati değiştirilerek, pazar sabahı Roma’da yapılmasına karar verildi.
Biz Roma’dayken Türk basınında görüşmenin 20 dakika kadar sürdüğü yönünde haberler çıkmıştı.
Ama bu, doğru bir bilgi değildi.
Erdoğan muhaliflerinin uydurduğu yahut öyle olmasını temenni ettikleri, “Bakın işte zorlaya zorlaya ancak bu kadar görüşebiliyorsunuz” propagandasına ‘altlık’ yapmak istedikleri yalan bir bilgiydi.
Görüşme 1 saat 10 dakika kadar sürdü ve arada Amerikan tarafının protokolünde görevli isimlerin görüşmeyi sonlandırma girişimlerini Biden, kaş/göz işareti yaparak savuşturdu.
Şimdi de görüşmenin içeriğine gelelim.
İkili ilişkilerdeki sorunların değerlendirildiği bölümde Joe Biden, döneminde Türkiye ile ilişkileri rayına oturtma sözü verdikten sonra çok ilginç bir cümle kuruyor:
“Ben eğer şu geride kalan 7 yıl boyunca Başkanlık koltuğunda oturuyor olmuş olsaydım, bu sorunların hiçbiri olmazdı.”
Bu cümleyi ilginç kılan, geride kalan o 7 yılın içerisinde sadece rakibi Trump döneminin değil, Biden’ın yardımcılığını yaptığı Obama’nın ikinci döneminin de zikredilmiş olması.
Mevcut ABD Başkanı’nın sadece Trump’a değil, ilişkilerin kötüleşmesinin sorumlularından biri olarak Obama’ya da göndermede bulunması hayli dikkat çekici bir durum.
Demek ki Biden, 15 Temmuz darbe girişimi dâhil, Türk/Amerikan ilişkilerini ciddi şekilde zehirleyen pek çok anti-demokratik girişimle alâkalı olarak kendisinin bir suçunun olmadığı konusunda Erdoğan’ı ikna etmek istemiş.
2019 sonunda New York Times editörlerine konuşurken Erdoğan’ı muhalefetle işbirliği yaparak görevden uzaklaştırma vaadinde bulunan bir ismin bunu söylediğini düşünmek, “Ne kadar inandırıcı” sorusunu beraberinde getiriyor olsa da, böyle bir yaklaşımın muhatabının güvenini kazanma anlamında iyi bir taktik olduğu su götürmez…
BİDEN: SENATO’DA DENGE 50’YE 50. SENATÖRLERİN HER BİRİ KENDİNİ BAŞKAN GİBİ GÖRÜYOR
Erdoğan/Biden görüşmesinden ilginç bir anekdot daha paylaşayım.
Malum, bu görüşmenin en önemli başlıklarından biri, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına karşılık, yeni F-16 tedariki ve modernizasyonuyla ilgiliydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçakta bize teyit ettiği gibi Biden, bu konuda olumlu bir yaklaşım sergiliyor.
Ancak Kongre ayağına atıfla bu işin zaman alacağını söylüyor.
Bu bağlamda konuşurken, Senato’daki Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında 50/50’lik dengeye sözü getiriyor.
Türkiye’nin F-16 talebini karşılamak için üstlendiği misyonun zorluğuna dikkat çekmek için bunu yapıyor tabii.
Sözün bir yerinde, “Bu denge nedeniyle senatörlerin her biri kendini başkan gibi görüyor” ifadesini kullanıyor.
Erdoğan’ın Roma dönüşü bize söylediği “Ben de kendisine ‘Bunu başarabileceğinize inanıyorum ve bu konuda şu anda ağırlığın sizde olduğunu görüyorum’ dedim” ifadeleri, bu sözlere cevaben söylenmiş olmalı.