NATO, Londra'da 70'inci yılını kutlamak için düzenlediği Liderler Toplantısı sonrasında yayımladığı deklarasyonda ilk defa Çin'i gündeme alarak siyasi anlamda hala etkin olduğunu gösterdi. İttifakın varlığının bazı üye ülkelerin liderleri tarafından sorgulandığı ve "beyin ölümünün" gerçekleştiği iddialarının tartışıldığı bir dönemde, NATO'nun Çin adımı uluslararası gündeme bomba gibi düştü. NATO'nun "hala canlı olduğuna" ve siyasi alanda cesur adımlar atmaktan çekinmediğine işaret eden Pekin hamlesi, ittifak için Çin'in "yeni Rusya mı" olacağı tartışmalarını da beraberinde getirdi. NATO’nun geleceğiyle ilgili endişelerini paylaşan Alman Die Welt gazetesi de, ittifakın baş düşmanının Rusya değil Çin olduğunu belirtti. Gazetede yayınlanan makalede, "Askeri-politik blokta Çin’in rolü hakkında bir fikir birliği bulunmuyor. ABD, Çin’i düşman olarak görürken, bu pozisyonu paylaşmayan Almanya ile Fransa bu ülkeyi sadece ekonomik bir güç olarak değerlendiriyor." ifadelerine yer verildi. Makalede, Almanya ile Fransa’nın, Avrupa ekonomisine yatırım yaparak oradaki politik etkiyi ‘satın almak’ isteyen Pekin’in yarattığı tehlikeyi küçümsediği, Çin’in okyanuslar üzerindeki etkisini yaymak için başarıyla çalıştığını ve bunun sonucunda uluslararası deniz nakliye hatlarına erişimin kontrolünü alabileceğine dikkat çekiliyor. Ulusal Savunma Stratejisi’nde 2018'de Çin'i Rusya'nın yanı sıra temel tehditler arasına yerleştiren ABD'nin son dönemde Brüksel'deki NATO Karargahında da Pekin'in gündeme dahil edilmesi için yoğun çaba sarf ettiği biliniyor. Çin'in Washington Büyükelçisi Cui Tiankai de, Washington'u "Ekonomi, teknoloji ve ideoloji alanında bir 'Berlin Duvarı' örmeye çalışıyor" sözleriyle suçlamıştı.