İsrail basınına göre; İsrail ile BAE arasında imzalanan antlaşmanın arkasındaki isim: Muhammed Dahlan. ’in manşeti ‘Dahlan’ın şifresi: İsrail-BAE anlaşmasını lanetlemeyen tek Filistinli lider' olurken The ‘İsrail-BAE antlaşmasını Muhammed Dahlan mı tasarladı’ şeklinde konuya yaklaştı.
Muhammed Bin Zayed oldukça hırslı bir adam. Tarih sahnesinde hiç var olmamış ülkesini, etki alanı çok kısıtlı olmasına rağmen güçlü bir bölgesel aktör haline getirirken bunu da agresif bir dış politika stratejisi ile yürütüyor. Bunu yaparken de çevresinde kendisiyle benzer Makyavelist düşünce yapısına sahip insanları seçiyor. Bu isimlerin başında gelenlerden biri ise; Filistin’de mülteci kampında doğup Ortadoğu’dan Balkanlara değin ulaşan bir network oluşturan Muhammed Dahlan geliyor. Zayed’in zihin dünyasını anlamanın yolu da Dahlan’ın hikayesini okumaktan geçiyor.
Taha Kılınç’ın bundan 4 yıl önce Yeni Şafak’ta yazdığı '' adlı yazı şöyle başlıyor: ‘Bundan yaklaşık 6 yıl önce, Karadağ Başbakanı Milo Djukanovic parlamentoda yaptığı konuşmada, ülkeye büyük yatırımlar getirecek birinden söz ediyordu: “O bizim gerçek bir dostumuz. Bizimle Birleşik Arap Emirlikleri arasında köprü olacak ve onun bu bağlantıları sayesinde ülkemize ciddi yatırımlar yapılacak”.
Dahlan, Zayed'in kurguladığı dış politika için sembolik bir isim. Bu politikayı kurgulayan strateji ise oldukça maliyetli, düşman kazandıran ve hataların bedelininin ağır bir şekilde ödendiği bir yöntem. Geçtiğimiz aylarda The New York Times Magazine'de çıkan '' dosyası da buna işaret ediyor. Bölgedeki ülkelerde istikrarı bozmaya yönelik hamlelerini Dahlan üzerinden kurgulayan Zayed'i bundan alıkoyan güç ise Türkiye.
Bugün, Muhammed Bin Zayed’in Türkiye takıntısının arkasındaki en önemli sebep yaptığı her hamleye karşı Türkiye’nin verdiği cevaplar.
ABD'ye verilen yüz milyarca dolar haracın çöpe gitmesi
Bugün; Libya'da, Umman'da, Somali'de kurguladığı stratejiler Türkiye'den dolayı başarısızlık ile sonuçlanan Zayed'in bu konudaki en acı tecrübesi Katar.
Trump 22 Mayıs 2017 günü Suudi Arabistan’a gittiğinde körfez ülkelerinden alacağı 110 milyar doları mutluluğunu yaşıyordu. Silah antlaşması olarak gerçekleşen bu haracın karşılığı Katar'ın işgaline yeşil ışık yakılmasıydı.
ABD Başkanı'nın ziyaretinden 13 gün sonra Zayed ve Selman, Katar’ı tehdit ettiğinde ABD Başkanı’ndan gelen işgali onaylayan mesajın bedeli yüz milyarca dolardı:
‘Ortadoğu'ya yaptığım son seyahatimde artık Radikal İdeoloji'ye fon sağlanamayacağını belirttim. Liderler Katar'ı işaret ettiler’
‘Suudiler aşırılığın finanse edilmesi konusunda sert bir çizgi izleyeceklerini söylediler ve tüm referanslar Katar'a işaret ediyordu. Belki de bu, terörizm dehşetinin sonunun başlangıcı olacaktır!’
Katar'ı bir haftada işgal edeceğini hesaplayanlar, Türkiye'nin ülkeye hızlı bir şekilde girip müdahil olmasıyla bu planları gerçekleştireme. Katar üzerinden dünyaya vermeyi planladıkları mesaj için harcadıkları yüz milyarca dolarlık rüşvet de çöpe gitti.
Bugünlerde Libya'da olan da farklı değil. BAE'nin üs kurmayı planladığı Vatiyye'ye Türkiye çoktan yerleşmiş durumda. Afrika'nın boynuzu olarak anılan Somali'de ise hastane açma teklifleri dahi reddedilmiş durumda. Komşu ülke Umman'da ise yeni sultan Heysem, Zayed'ten duyduğu rahatsızlığını belirtirken diplomatik kuralları dahi önemsemiyor.
Taht oyunları: Zayed gider El Maktum gelir
Muhammed Bin Zayed şu an kişisel perspektifi çerçevesinde bölge ülkeleri dizayn etmeye çalışırken en büyük zayıf noktası ise ülkesindeki gücünün son derece kırılgan olması.
Şu an Birleşik Arap Emirlikleri’nde 6 farklı aile yönetimi paylaşmış durumda. Yönetici aile Zayed'in de dahil olduğu El Nahyan iken hikayesi en dikkat çeken Dubai'den bir finans ve cazibe merkezi çıkaran El Maktum ailesi.
Zayed'in, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman gibi potansiyel 'sultan' adaylarını 'kafese' koyma şansı da yok. Ülkenin neredeyse trilyonlarca dolarını henüz hiçbir başarıya ulaşmamış stratejilere harcayıp bölgedeki neredeyse tüm ülkelerle arasını bozan Zayed'in alternatifi olan Muhammed bin Raşit el Maktum çok daha düşük miktarlarla başarılı olabildiğini kanıtladı.
Tarih; Makyavelizmin önceliğinin kişisel çıkarlar olduğuna dair sayısız örnek ile doludur. Muhammed bin Zayed bugün Muhammed Dahlan'ın makyavelist stratejileri üzerinden bölgede kaos ateşini yakmaya çalışıyor. Harcanan paraların ve başarısızlığın hesabı El Maktum ya da başka bir alternatifi tarafından sorulduğunda sırtından yiyeceği ilk hançeri Dahlan'ın sokması ile tarih bir başka örnek daha kazanmış olacak. Amaca giden her yolun mübah olmadığını kavramış olacağına ise şüphe yok.