ZEYNEP BETÜL ERHUN
Uzun yıllardır özellikle ABD ve Avrupa’da Müslümanların hayatını zorlaştıran ve ayrımcılığa, baskılara neden olan ‘İslamofobi’nin ortaya çıkışını ve çözüm yollarını Doç. Dr. Enes Bayraklı ile konuştuk.
Aslında kökleri çok uzun yıllara salınan bir kavram ‘İslamofobi’, ancak ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra daha sık duyduğumuz ve gittikçe daha da korku pompalanan bir kavram haline dönüştü. Sonrasında özellikle Avrupa ülkelerini saran bu ‘sözde korku’nun, nasıl bir psikolojik tabanı var?
BATI’NIN TAHAKKÜMÜYLE GAZZE İŞGAL EDİLDİ
Bunun son dönemlerdeki en açık örneği Gazze’nin işgalidir. Gazze’nin işgalini mümkün kılan şey Batı’nın İslam dünyasına kurmuş olduğu tahakkümdür. Batı, bu baskıcı bu rejimlerle işbirliği yaparak Müslümanlarla ilgili korku üretiyor. Bu kampanya ile de bütün bu haksızlıkları, baskıları, zulmü meşru hale getiriyor. İslamofobi bu işe yarıyor.
MACRON SEÇMENİNİ KONSOLİDE EDİYOR
Pek çok Avrupa ülkesinde İslamofobi büyük bir sorun, ancak özellikle Fransa’da son dönemlerde hükümet eliyle hayata geçirilen uygulamalarla Müslümanlar büyük bir baskı altına alındı. Bunun nedeni nedir?
Batı siyasetinde yaşanan büyük bir dönüşüm var. Bu dönüşümü perdelemek için de kullanılıyor ‘İslamofobi’. En açık örneği de Fransa’da yaşanıyor. Fransa’da, Emmanuel Macron bir anda “İslami separatizm” dediği bir kavram ortaya çıkardı. Yani Müslümanların paralel bir toplum kurmaya çalıştığına dair hayal ürünü iddialar ileri sürdü. Ve bununla savaşacağını, ortadan kaldıracağını ilan etti. Bunun arka planı ise şuydu: Macron normal şartlar altında yaptığı zaman çok büyük tepki alacağı antidemokratik adımları atıyor, yasaları geçiriyor. Dolayısıyla ‘İslamofobi’ üzerinden Batı demokrasisinin daha otoriterleştiği ve antidemokratikleştirildiği bir sürece gidiyoruz. İslamofobi sadece bir perdeleme aracı olarak kullanılıyor ve Müslümanlar ‘öcü’ haline getiriliyor. Bütün toplum bu ‘öcü’ye bakarken de arka planda gemilerini yürütüyorlar.
MÜSLÜMANLAR ÖZÜR DİLEMEKTEN VAZGEÇMELİ
Kitleleri Müslümanlara karşı kışkırtan ve hayatlarını büyük bir baskıya çeviren bu ‘sözde korku’yu nasıl bitirebiliriz?
Bu mesele kolayca çözülebilecek bir mesele değil. 500 yıl önce de vardı, 1000 yıl önce de vardı.
Buradaki ilk sorun ırkçılık ve bu bir yapısal sorun. İslamofobi de Müslüman karşıtı bir ırkçılık olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bunun basit bir çözümü yok. İkinci sorun ise bunun bir siyasi proje olması. Seçkin sınıfların, dünyaya hakim sınıfların dünyayı çekip çevirmek için kullandıkları kullanışlı bir ideoloji haline geldi Müslüman karşıtlığı. Geçmişte bu antikomünizmdi, bugün İslam karşıtlığı. Dolayısıyla bu durum da kolayca çözülebilecek bir sorun değil.
Dolayısıyla bu özür dilemeli tavırdan vazgeçmemiz lazım. Bu ırkçılığı tüm yönleriyle belgesellerle, raporlarla, kitaplarla, filmlerle, dizilerle ortaya koymamız ve afişe etmemiz lazım. Eğitimde, akademide, medyada bunlar afişe edilmeli ve karşı tarafı sorgulayan bir tutum sergilemeliyiz.
İİT üyesi ülkeler de finanse ediyor
İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapılar sorunun çözümünde yapıcı olabilir mi?