İsrail'in Gazze soykırımında, uzun yıllardır konuşulan organ ticareti iddiaları, bu kez raporlarla gündeme geldi. Filistin asıllı ünlü model Gigi Hadid, yıllar önce İsrailli bir kanal tarafından yapılan bir belgeseli hesabından paylaştı.
İsrail hükümetinin 80'li yıllardan bu yana işlettiği organ ticaretinde Filistinlileri kullandığına, devam eden Gazze soykırımında da benzer teknik kullanıldığını yeniden gündeme getiren video İsrail kanadında büyük telaş oluşturdu. Söz konusu belgeselin ortaya çıkmasının ardından İnsan Hakları Örgütlerinden gelen raporlar da ortaya çıktı.
İsrailli profesörün itirafı yeniden gündemde
Söz konusu video, 2015 yılında İsrail Kanal 2'de yayınlanan bir belgeselin parçasıydı. Kudüs İbrani Üniversitesi'nde anatomist ve sosyoloji profesörü olan Meira Weiss,bir araştırma raporunun parçasını belgesele anlattı.
İsrail Adli Tıp Enstitüsü'nün İsrail güçleri tarafından gözaltına alınan Filistinli mahkumların organlarını aldığını söyleyen İsrailli profesör, "Askerlerin cesetlerine dokunmuyoruz, başkalarından alıyorduk. İlk olarak Filistinlilerin, ardından göçmenlerin ve yabancı işçilerin organlarını alıyorlardı" ifadelerini kullandı.
İsrail dünyanın en gelişmiş deri bankasına sahip!
Belgeselde Weiss'in hemen ardından İsrail Deri Bankası'nın yetkililerinden Maika Chouat konuştuğu görülüyor. Chouat, "Bu deri bankası dünyadaki diğer bankalarla karşılaştırıldığında büyük mü?" sorusuna " İsrail dünyadaki en büyük deri bankasına sahip" cevabını veriyor. "İsrail'in nüfusu dikkate alındığında organ bağışı oranı nedir?" sorusuna Chouat gülerek "Cevap veremiyorum, oran çok düşük" yanıtını veriyor.
İsrail'in hem organ hem de deri bağışı konusunda oldukça düşük bir bağış oranına sahip olmasına rağmen dünyanın en büyük deri bankasına nasıl sahip olduğu ise, kan donduran iddiaları yeniden gündeme getirdi.
İtiraflar yıllardır yapılıyor
2009 yılında, İsrail'de bulunan Abu Kabir Adli Tıp Enstitüsü'nün eski başkanı Dr. Yehuda Hiss ile yapılan bir röportajda sızdırılmıştı. Kaliforniya-Berkeley Üniversitesi antropoloji profesörü Nancy Scheper-Hughes tarafından 2000 yılında kaydedilen röportajda Hiss, enstitüdeki patologların Filistinlilerin ve göçmenlerin vücutlarından ailelerinin izni olmadan deri, kornea, kemik ve kalp kapakçıkları aldığını itiraf etmişti.
İsrail ordusu kabul etti
Haberin gündeme gelmesinin ardından İsveç gazetesi Aftonbladet bir araştırma makalesi yayınlamış, makalede Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki genç erkeklerin İsrail ordusu tarafından öldürüldüğünü ve cesetlerinin organları eksik olarak iade edildiğini söyleyen Filistinlilerle röportaj yapılmıştı.
Olay yaratan haberlerin ardından İsrail ordusu organ "toplama" prosedürünün 80'li yıllarda uygulandığını ancak bunun 1990'larda sona erdiğini doğrulamıştı.
İnsan Hakları Örgütü: İsrail Filistinlilerin cenazelerine el koyuyor
Çeşitli kaynaklar tarafından yıllardır gündeme getirilen İsrail'in Filistinli sivilleri organları için kullandığı konusu 7 Ekim'de başlayan Gazze katliamında da gündeme geldi. Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail güçlerinin ölü Filistinlilerin bedenlerinden "organ hırsızlığı" yaptığına ilişkin endişeleri dile getirdi.
Örgüt Pazar günü yaptığı açıklamada, Gazze'deki bazı cesetleri inceleyen tıp uzmanlarının raporlarının ardından, Filistinlilerin cesetlerinden olası organ hırsızlığı konusunda "endişeleri" olduğunu söyledi.
İsrail güçlerinin Gazze'nin kuzeyindeki Şifa ve Endonezya hastanelerinde düzinelerce cesede el koyduğunu belgelediğini iddia eden örgüt, İsrail'in, 10 günden fazla bir süre önce Şifa'nın avlusunda kazılmış bir toplu mezardan cesetlere el koyduğunu da iddia etti.
Euro-Med ayrıca İsrail'i, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de gerçekleştirdiği askeri operasyon sırasında katledilen düzinelerce Filistinli sivilin cesetlerini elinde tutmakla suçladı. Örgüt, İsrail'in ölü Filistinlilerin cesetlerini elinde tutma konusunda uzun bir geçmişe sahip olduğunu belirtti.
İsrail'in en az 145 Filistinlinin cenazesini kendi morglarında ve yaklaşık 255 Filistinlinin naaşını Ürdün sınırı yakınında halka kapalı olan "Sayılar Mezarlığı"nda tuttuğunu söyleyen örgüt, ölenlerin naaşlarını yaslı ailelere gömmek üzere teslim etmeyi reddetmenin toplu cezalandırma anlamına gelebileceğine ve bunun da Dördüncü Cenevre Sözleşmesi kapsamında yasak olduğuna dikkat çekti.