Son 100 yılda bölgenin kaderi sayısız antlaşma ile şekillendi. Türkiye Cumhuriyeti hem bir devlet olarak kendi yaptığı antlaşmalar ile hem de mirasçısı olduğu Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptığı antlaşmalarla bölgedeki sınırlarını belirledi. Yapılan antlaşmalarda konumu detaylandırılmayan gri bölgeler ile ilgili ise maalesef uzun bir süre mücadele edilmedi. Girit Adası da Meis Adası gibi bu gri bölgelerden biri. Adanın hukuki statüsü oldukça karışık ve resmi olarak tamamının Yunanistan’a devredildiğine dair hiçbir antlaşma yok.
Yunanistan’ın Mısır ile imzaladığı MEB antlaşması da Girit üzerinden çizilmişken Hafter ile Libya için yaptıkları antlaşmada da kilit nokta Girit.
1913’te Girit, Yunanistan’a değil 4 ülkeye devredildi. Etrafındaki 14 adacık Osmanlı’da kaldı
Yunanistan’ın Akdeniz’deki kıta sahanlığımıza göz koyması ülkemizde adaların hukuki statüsünün de tartışmaya açılmasına zemin hazırladı. Şu an ülkemizin gündemi hiç olmadığı kadar Adalar Denizi ve çevresinde Yunanistan tarafından kontrol edilen adalar hakkında. Yunanistan’ın bölgede kontrol ettiği birçok adada egemenlik hakkının hiçbir meşruiyeti bulunmuyor.
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım da konuyla ilgili “Adanın sadece 4’te biri Yunanistan’a ait. Uluslararası anlaşmalara göre, Girit’in 4’te üçü ve etrafındaki 14 adacık Türkiye’nindir” açıklamasını yapmıştı.
30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması’na göre Girit, Müttefik Devletler’e devredildi. Bu devletler arasında bulunan Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan daha sonra haklarından feragat ederken adanın üzerinde hak sahibi oldukları 4’te üçlük bölge hukuki olarak bu ülkelere devredenin hakkı.
Girit’te yapılan büyük Türk soykırımı dahi unutuldu
Girit aslında tarihsel olarak önemli bir Türk toprağıdır. Girit, Osmanlı döneminde Anadolu ile Afrika’daki topraklar arasında bir köprüyken bugün dahi Mısır ve Libya’da yaşayanların çok büyük bir kısmı Giritlidir. Girit’in 19. yüzyılda nüfusunun yarısı Türktü bugün ise toplam nüfustaki oranı yüzde 0 dahi değil.
Lassithi Katliamı gibi sayısız saldırı ile Giritli Türkler katledilmişti. Girit’in doğusunda bulunan Lassithi bölgesinde Yunanların gerçekleştirdiği katliamda 1 000’den fazla Türk köylü canice öldürülmüştü. O dönem Giritli Türklere yapılan katliamlara yakından tanık olan İngiliz gazeteci Henry Noel Brailsford gördüklerini ‘wholescale massacre’ yani 'toptan katliam' olarak tanımlamış, Türklere uygulananın soyu kırmayı amaçladığını belirtmiştir.
Yine aynı dönem adalarda Türk nüfusu yok etmeye yönelik yapılan katliamlara bir başka İngiliz tarihçi W. Alison Phillips tanık olmuş gördüklerini şöyle anlatmıştır: