ABD'de skandallarla dolu seçim yarışının sonuna gelindi. Salı günü yapılacak seçimlerde Demokrat Parti adayı eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton “ilk kadın başkan”, Cumhuriyetçi Parti adayı iş adamı Donald Trump da “60 yıl sonra siyasi geçmişi olmayan ilk başkan” olmak için yarışacak. Daha önce Bingazi saldırısı ve son aylarda da e-posta skandalı gibi konularda başı ağrıyan Clinton, Cumhuriyetçi Trump'a göre “devlet tecrübesi” ve “uluslararası diplomasi” deneyimiyle öne çıkıyor.
BAŞA BAŞ YARIŞ
Hemen her konudaki söylemleri tartışmalara neden olan Trump, ABD medyasının gündeminden düşmeyen bir isim. Özellikle Müslümanların ABD'ye girişinin yasaklanması ve ABD-Meksika sınırına duvar örülmesi önerileriyle tüm dünyada tartışılan Trump, yarıştaki son düzlüğe e-posta skandalından bir türlü kurtulamayan Clinton ile başa baş girdi. ABD'nin önemli siyasi analiz sitelerinden Real Clear Politics'te yer alan son ulusal anketlerin ortalamasına göre, Clinton'ın alacağı oy oranı yüzde 46,6, Trump'ın yüzde 45,3'e ulaşıyor. Bir ay önce 8 ila 10 puana kadar çıkan farkın, Clinton'ın e-postalarıyla ilgili tartışmalar dolayısıyla hızla eriyip 1-2 puan bandına indiği görülüyor. Seçimlere bir hafta kala Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında yaşanan çekişme mahkemelik olmuş, taraflar birbirlerini oy çalmak ve seçmenlere baskı uygulamakla suçlamıştı.
EŞZAMANLI REFERANDUM
ABD seçmeni 8 Kasım Salı günü 58. başkanını seçerken eşzamanlı olarak 44 ayrı eyalette 157 farklı öneriyi oylayacak. Salı günü 44'üncü Başkan Barack Obama'nın halefini belirlemek için sandığa gidecek seçmenler, 100 sandalyeli Senato'nun üçte birini ve 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nin tamamını belirlemek için de oy kullanacak. Seçmenler aynı zamanda, eyaletlere göre değişen şekilde, marihuana kullanımı, silah kontrolü, plastik torba yasağı, asgari ücretin yükseltilmesi, karbon vergisi gibi farklı konularda kanun tekliflerine “evet” veya “hayır” oyu verecek. Öte yandan ABD'de federal güvenlik yetkilileri, 3 kentin güvenlik birimlerine 8 Kasım'daki Başkanlık seçimleri nedeniyle El Kaide terör örgütü tarafından saldırı düzenlenebileceği uyarısında bulundu.
ABD'de başta NBC olmak üzere ana akım medya, Washington'daki federal istihbarat yetkililerine dayandırdıkları haberinde, El Kaide'nin New York, Teksas ve Virginia eyaletlerinde eş zamanlı saldırılar gerçekleştirilebileceğini bildirdi.
Dolaylı demokrasi
ABD'nin yeni lideri birçok ülkenin seçim sistemiyle karşılaştırıldığında oldukça karmaşık bir sürecin sonunda iş başına gelecek. ABD'nin yeni başkanı doğrudan halk oyuyla değil, halkın seçeceği seçiciler kurulu tarafından belirlenecek. ABD'de Salı günü sandık başına gidecekler, doğrudan başkan adayını seçmek yerine seçiciler kurulunu belirlemek üzere oy kullanacak. Bu sistem, dünyanın birçok ülkesinde uygulanan doğrudan demokrasi yerine “dolaylı demokrasi” olması açısından dikkati çekiyor. Halk, her eyalette partilerin başkan adayına bağlı olan “seçici” grubuna oy veriyor. Seçicilerin sayısı bir eyaletteki kongre delegasyonunun, yani eyaletteki temsilci ve senatörlerin sayısına tekabül ediyor. Başkanın seçilmek için 50 eyalet ve özel statüsü bulunan başkent Washington DC'deki 538 seçici oyun mutlak çoğunluğunu, yani 270'ini alması gerekiyor. ABD seçim sistemine göre seçimde en fazla oyu almak başkan olmak için yetmeyebiliyor. Bunun son örneği, 2000 yılı başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti adayı George W. Bush ile Demokrat Parti adayı Al Gore arasında yaşandı. Bush, Gore'a göre 500 binden daha az oy almasına rağmen seçiciler kurulunda 266'ya karşı 271 üye üstünlüğü sağladığı için başkan seçildi.
1 milyon dolarlık bağışı saklamış
Clinton Vakfı, Dışişleri Bakanlığı'na haber vermeden Katar yönetiminden 1 milyon dolarlık bağış aldığını kabul etti. Demokrat Parti başkan adayı Hillary Clinton'ın vakfı, Clinton bakanlık görevini yürütürken Katar hükümetinden 1 milyon dolarlık bağış aldıklarını ve 2012 tarihli çek için Dışişleri Bakanlığı'nın haberdar edilmediğini kabul etti. Clinton 2009'da göreve gelirken yabancı hükümetlerden alacağı yeni bağışlar veya artan bağışlar konusunda haberdar edeceğine yemin etmişti. Vakıf sözcüsü Brian Cookstra, 1 milyon dolarlık çeki savunmak için, ülkenin vakfa desteğinde “maddi artışa” denk düşmediğini ve dışişleri bakanlığından bir teftişe tutulmadığını söyledi.