Bulgaristan'ın 1984-1989 yılları arasında Türklere yönelik uyguladığı asimilasyon politikasından kaçan yaklaşık 350 bin kişinin "zorunlu göçü"nün üzerinden 30 yıl geçti.
Bulgaristan'ın asimilasyon politikası nedeniyle 1989 yılında, Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük "zorunlu göçü" ile karşı karşıya kalan Türkler, o dönem yaşadıklarını anlattı.
Avcılar ilçesinde yaşayan Trakya Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi 47 yaşındaki Taner Nizamoğlu, Bulgaristan'da 9 Eylül 1944'te ihtilal olduktan sonra Rusların gelmesiyle birlikte monarşinin yıkıldığını ve yeni bir sisteme geçildiğini söyledi.
Bulgaristan Komünist Partisi'nin, ilk önce Türkleri kendi tarafına çekebilmek için bazı imtiyazlar tanıdığını ve eskiden olduğu gibi tekrardan Türkçe eğitime önem verdiğini kaydeden Nizamoğlu, bu sürecin 1953 yılına kadar devam ettiğini, ardından Türklere yönelik asimilasyon politikalarının başladığını ifade etti.
Türklerin pasaportuna "Türk" yazılmadığını, bunun yerine "Bulgaristan Müslümanları" yazıldığını belirten Nizamoğlu, şöyle konuştu:
İsim değişikliği sırasında kendi isminin "Albin" olduğunu anlatan Taner Nizamoğlu, isim değişikliğine Türkiye vasıtasıyla dünya kamuoyunun tepki gösterdiğini vurguladı.
Bulgaristan'daki asimilasyon sürecinde ailesinin sıkıntı çektiğini anlatan Nizamoğlu, "Babam çok zorluk çekti. Köyün ileri gelenlerindendi. İsim değişikliği sırasında öğretmen olduğu için işten çıkarıldı, mesleğini icra edemedi. 1989 olaylarında gözaltına alındı, birkaç gün hapishanede kaldı. 70 yaşındaki dedem, ismi değişince çok ağladı." dedi.
Göç zamanı babası, annesi ve ablasıyla beraber Avcılar'a geldiklerini söyleyen Nizamoğlu, babası ve annesinin işe girdiğini ve hayatlarına burada devam ettiklerini kaydetti.
"Hristiyan, Bulgar isimlerinin olduğu bir cetvel verdiler"
Gazeteci yazar 77 yaşındaki Galip Sertel de Bulgaristan'da 1984 yılında, Sovyet dönüşü bir devlet icraatının olduğunu söyledi. Osmanlı zamanında Bulgaristan'da yaşayan Bulgarların, mecburen Hristiyanlıktan çıkıp Müslümanlığı kabul ettikleri ve Türk olduklarının iddia edildiğini anlatan Sertel, bu icraat kapsamında, Komünist Parti'nin, Bulgaristan'da yaşayan Türklerin, Bulgarlığa dönmesi için isimlerinin değişmesini ve böylelikle tek millet, tek ulus, tek dil olarak ulus devlet oluşturulmasının istendiğini ifade etti.
Türklere, Hristiyan Bulgar isimler verilmesinin ardından bazı şehirlerde yürüyüşler yapıldığını belirten Sertel, şunları kaydetti:
Rusların, birtakım emperyalist niyetler doğrultusunda Bulgaristan'daki Müslümanları etnik temizliğe tabi tuttuğunu aktaran Sertel, bu kapsamda, isimlerinin değiştirildiğini ve kendilerinin bu duruma tepki göstermemeleri için bir ay Roman kasabasında toplama kampında tutulduğunu belirtti.
Kendi isminin değiştirilme sürecini anlatan Sertel, "Hristiyan, Bulgar isimlerinin olduğu bir cetvel verdiler. Buradan kendimize bir isim seçeceğimiz söylendi. Kendi ismimizin ilk harfini koruyabiliyorduk. Ben Galip'tim, Galin oldum. Vefat edenlerin de isimleri değiştirildi. Vefat eden babam Mehmet'in ismi Mihail, vefat eden dedem Süleyman'ın ismi Semion oldu." dedi.
Hareket olarak 1990 yılının haziran ayında seçimlere girdiklerini ve 25 milletvekili çıkardıklarını belirten Sertel, "Bütün amacımız Bulgaristan devleti içerisinde kendi haklarımızı alabilmekti. Ne yazık ki bu hakların verilmesi o gün bugündür hala da gerçekleşemiyor." diye konuştu.
Sertel, 1990 yılında Türkiye'ye ailesiyle birlikte göç ettiğini ve burada hayatını sürdürdüğünü söyledi.
"Hristiyanlık usullerine göre cenaze merasimi yapıldı"
Avcılar Balkan Türkleri Derneği Başkanı 62 yaşındaki Efrahim Kamberoğlu ise söz konusu dönemde uygulanan asimilasyonu anlatırken, "Hristiyanlık usullerine göre cenaze merasimi yapıldı. Camilere gitmek, Türkçe konuşmak, Türkçe müzik yasak. Her şey yasak. Yapıldığında da yüksek cezaları olurdu." ifadelerini kullandı.
Güreş müsabakalarında; Bulgaristan'da dünya ikinciliği, üçüncülüğü elde ettiğini, üç kez Avrupa şampiyonu olduğunu kaydeden Kamberoğlu, göç ettikten sonra Türkiye adına uluslararası yarışmalara katıldığını ve 1991 yılında Almanya'da, Avrupa üçüncüsü olduğunu, başka yarışmalarda da dereceler aldığını bildirdi.