Azerbaycan’ın gerçek bağımsızlığı Türkiye’ye bağlı

Azerbaycan Barolar birliği üyesi ve Azerbaycan Adalet Partisi uluslararası ilişkiler sorumlusu Etimad İsmayilov, İslam coğrafyasında yaşanan haksızlıklara çıkardığı sesiyle biliniyor. Filistin konusunda İsrail’i ağır dille eleştiren siyasi tutumuyla dikkat çeken İsmayilov'la Azerbaycan, Rusya, Türkiye, İran meselelerini konuştuk.

Cem Küçük

1969 Bakü doğumlu St Petersburg Üniversitesi hukuk bölümünden mezun. Yüksek lisans doktora ayni üniversitede yaptı. Azerbaycan Barolar birliği üyeliyi yaptı. Azerbaycan’da siyasi nedenle tutuklanan isimlere avukatlık yaptı.

Uzun yıllar Azerbaycan Adalet Partisi’nde çeşitli görevlerde bulundu. Şimdi Adalet Partisi’nde uluslararası ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı. İslam coğrafyasındaki haksızlıklara Azerbaycan’da yüksekten ses çıkaran tavrı ile biliniyor.

Filistin konusunda İsrail’i ağır dille eleştiren siyasi tutumuyla dikkat çekti. Mısır’dakı darbe sonucu Muhammet Mursi’ye yapılan hukuksuzluk önünde sessiz kalmayan Türkiye’den ve tüm dünyadan gönüllü savunucu avukatlar ekibine üye oldu. Başkan yardımcısı olduğu Adalet Partisi, hukuk profesörü eski Adalet Bakanı ve Cumhuriyet Başsavcısı İlyas İsmayilov’la parlamentoda temsil ediliyor.

İsmayilov’la Azerbaycan, Rusya, Türkiye, İran meselelerini konuştuk.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye yaptığı ziyaret yeni bir durum oluşturabilir mi? Türkiye, Rusya Federasyonu’na nereye kadar güvenebilir? Putin’in uyguladığı enerji siyasetinde Türkiye lehinde yapacağı değişiklik Rusya’ya yapılan baskılara bir tepki olarak anlaşılabilir mi, değilse Rusya bölgede oluşturulacak yeni bir siyasi durum için Türkiye’yi bir partner olarak mı görüyor?

Rusya Federasyonu sıradan bir devlet değildir, çünkü büyük bir coğrafi alanıyla, yeraltı ve yerüstü servetleriyle, sahip olduğu su kaynakları, elindeki nükleer silahlar ve son derece cezbedici pazarla Türkiye’yi kendine yaklaştırmaktadır. Jeo-stratejik siyasette güven anlayışı yerine karşılıklı menfaatler geçerlidir. Allah tarafından oluşturulan bu durumdan Türkiye maksimum seviyede yararlanmalıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın uyguladığı bağımsız siyaset, Türkiye’nin son yıllarda ekonomik ve jeopolitik yönden güclenmesini ve gérçek anlamda söz sahibi olmasını sağlamıştır. Bu durum da birçok devletle birlikte Rusya Federasyonu’nun da dikkatini çekmeği başarmıştır. Doğal olarak Rusya ekonomisinin en önemli bölümünü enerji ihracatı oluşturmaktadır. Bu ihracat kaynaklarının da pazarlara taşınmasının güvenliği Rusya’yı haklı olarak düşündürmektedir. Elindeki enerji kaynaklarını büyük paralar harcayarak Avrupa’ya nakletmek arzusunda olan Rusya bu projesinden kolay kolay vazgeçemezdi. Bu konuda bağımsız Türkiye kendisi için vazgeçilmez bir partner oldu.

Türkiye,nin Rusya ile yürüteceği siyasi stratejisinde neleri göz önünde bulundurması gerekmektedir?

Türkiye, Sayın Erdoğan ve Sayın Putin’in şahsî ilişkilerinin ulaştığı konumdan hareket ederek Rusya’nın mevcut jeopolitik durumundan azami yaralanmalıdır. Rusya Federasyonu ile birlikte Azerbaycan’ın da toprak bütünlüğünü sağlamalı, Orta Asya’ya yönelmelidir. Rusya’nın doğal servetlerinden diğer ülkeler gibi pay sahibi olmalıdır. Türkiye’ye sevgi besleyen Müslüman ve Türk halkları içinde kendi lobisini oluşturmalıdır. Buna nail olmak için ise gerekiyorsa Rusya’nın oluşturduğu jeopolitik kurumlara da girmelidir. Jeopolitik konjonktürde böylesi ortamlar her zaman karşıya çıkmıyor. Türkiye’nin güçlenmesi onu sevmeyenleri elbette hiddetlendiriyor, bu sebeple oluşan mevcut durumdan maksimum faydalanılmalıdır.

Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkilere, Ukrayna ile oluşan olumsuzluktan önceki siyasi baskılara benzer baskı etki edebilir mi? Azerbaycan, Rusya’ya ragmen bölgede bağımsız bir siyasi hedef oluşturabilir mi?

Şu andaki mevcut durumda Rusya Federasyonu’nun Azerbaycan’a baskı yapması düşünülemez. Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev, Rusya’yı kızdıracak bir siyaset çizgisi izlemiyor ve bu tutumu da son derece doğru. Bırakınız aksi bir siyaset yolu izlemeyi, çeşitli ticari ilişkilerle Rusya ekonomisinin gelişmesine destek de olmaktadır. Diğer taraftan Rusya, Azerbaycan’daki durumu her an kendi istediği yönde oluştura bilecek güce de maliktir. Karabağ Savaşı’nı kışkırtabilir, içerideki azınlıklardan faydalanarak sakin ortamı bozabilir, Azerbaycan’dan toprak iddiasını ileri sürebilir. Bunlarla birlikte Rusya’da yaşayan zengin Azerbaycanlıları örgütleyip kendisi için faydalanabilir. Azerbaycan halkının bir kısmının yönetime karşı duyduğu memnuniyetsizlik Rusların işine yarayacak sepeblerden birisidir.

Azerbaycan’ın bugünkü durumu bağımsız bir siyasi çizgi izlemeğe izin vermiyor, çünkü toprak bütünlüğü problemlidir, diğer taraftan İngiltere, İsrail başta olmak kaydıyla Batılılar ve bölgesel mafia grupları tarafından her yönden sömürülmektedir.

Azerbaycan’da İslamcı siyasi gruplar veya oluşumlar siyaset sahnesine çıkabilir mi? Hâl böyle olursa İran bu siyasi yapıya etki edebilir mi? İran coğrafyasında yaşayan Türk etnik çoğunluğu İran’ın Azerbaycan’a yönelik siyasetinde etkili olabilme seviyesi nedir?

Azerbaycan’da Şii ve Selefilerden oluşan güçlü İslamcı gruplar vardır. İslami değerleri teşvik eden siyasi partiler de mevcuttur ve bir çok parti bu grupların oylarını kendilerine taraf etmek için büyük uğraş vermektedir. İran, kendi coğrafyasında yaşayan soydaşlarımızdan değil de Azerbaycan vatandaşlarının dinî duygularından faydalanmaktadır. İran’daki dinî okullardan mezun olanlar, İran’a tedavi için giden ve bu ülkeyle ticaret yapan Azerbaycan vatandaşları İran’a karşı olumlu duygular besliyor. Böylesi insanların binlerce olduğunu düşünürsek İran’ın etkisinin hangi seviyede olduğunu da tahmin edebiliriz.

Türkiye, Azerbaycan’da hangi parametrelere göre değerlendiriliyor ve Yeni Türkiye ile Sayın Erdoğan bu değerlendirmenin hangi noktasındadır?

Bence Türkiye’ye platonik bir sevgiyle bağlı olanları gözönünde bulundurmasak Azerbaycan halkı Türkiye konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Azerbaycan toprakları işgale uğradığında, Türkçü düşünceye sahip milliyetçiler takibata uğradığında Türkiye bütün beklentilere rağmen konuya müdahil olamadı ve Azerbaycan’daki etki gücü son derece zayıfladı. Çünkü Türkiye o zaman kendi problemleri ile uğraşmaktaydı. AK Parti ve Sayın Erdoğan Türkiye’nin dünyadaki gerçek yerini bulması ve misyonunu güçlendirmesi, Türk halkının refahı ve gerçek bağımsızlığı yönünde mücadeleye başladığında Azerbaycan’da Türkiye’yi sevenlerin ümitlerini yeniden yeşertti. Çünkü Azerbaycan’ın gerçek bağımsızlığı her yönden güçlü olan Türkiye’ye bağlıdır. Bu ümitlerin gerçekleşmesini Allah’tan niyazediyoruz.

Şunu da unutmamalıyız, Azerbaycan’da Türkiye karşıtı ve Erdoğan karşıtı akımlar son derece güçlüdür. Çeşitli devletlerin menfaatini savunan sosyo-siyasi gruplar, İslam prensiplerine pek bağlı olmayan seküler çevreler ve mevcut pozisyonunu kaybetmek istemeyen mafia grupları durup dinlenmeden Türkiye ve Erdoğan karşıtı propagandasını aralıksız yürütmektedir.

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri bölgenin jeopolitik atmosferine etki ediyor mu? Bu ilişkiler yeni siyasi zeminin oluşmasına yardımcı olabilir mi?

Etkinin temelini ülkü, sağ duyulu siyaset, güçlü ekonomi, çağlaşan ordu oluşturmaktadır. Türkiye bu alanlarda güçlendikçe Azerbaycan’la ilişkilerini gaz ve petrolden daha derinlere taşırsa, her yönden bütünleşmeyi sağlarsa bölgede etkili olan diğer devletleri de kendi projeleri içine çekebilirse yeni bir jeopolitik durum oluşturabilir. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü sağlanamadığı müddetçe de bu konuda herhangi bir etki söz konusu olamaz. Bana göre Karabağ sorunu daha çok Batı dünyasının işine gelmektedir. ABD, İngiltere ve Fransa BM’de Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü henüz tanımamış, Rusya Federasyonu ve İran tanımıştır, gerisini siz düşünün artık.