Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu için 6-9 Haziran tarihleri arasında seçimler gerçekleştirildi.
Seçim sonuçları Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin göstergesi olarak dikkat çekiyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, seçimlerin galibinin Avrupa Halk Partisi (EPP) olduğunu açıkladı.
Birçok ülkede aşırı sağ öne çıktı
Almanya'da, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) seçimlerde ikinci sıraya yükselerek dikkatleri üzerine çekti. İlk sırayı 29 milletvekilliği kazanan Hristiyan demokrat CDU/CSU ittifakı, ikinci sırayı 17 milletvekili ile AfD aldı.
Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), 6 milletvekilliği kazanarak birinci sıraya yerleşti. Onu, 5'er milletvekilliği ile EPP ve S&D takip etti. Yeşiller ve RE ise 2'şer sandalye kazandı.
Macron'dan seçim kararı
Fransa'da ise Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisi, yüzde 31,5 oyla açık ara birinci sıraya yerleşti.
Fransa'da Marine Le Pen'in liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin seçimlerde elde ettiği büyük başarı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ulusal Meclis'i feshederek erken seçim kararı almasına yol açtı.
Belçika’da da Başbakan Alexander De Croo, partisinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı kötü sonuçların ardından istifa edeceğini duyurdu.
Kıtayı yeni bir savaş mı bekliyor?
ABD'deki tartışmalı 11 Eylül saldırıları, Irak'ın ve Afganistan'ın işgali, Suriye'deki iç savaş, yabancı istihbaratların vekalet savaşını yürüttüğü terör örgütleri ve olumsuz ekonomik göstergeler Avrupa'da aşırı sağın yükselişine zemin hazırlayan faktörler olarak göze çarpıyor.
Avrupa Parlamentosu seçimleri de son yıllarda Avrupa'da gözlemlenen artan ırkçılık İslam ve yabancı düşmanlığının kıtanın sosyal ve siyasi dinamiklerinde de önemli değişimlere yol açtığını gösteriyor.
Özellikle Türklerin ve Müslümanların yoğunlukla yaşadığı bölgelerde basına yansıyan saldırı haberleri kıtada alttan alta kaynayan ateşi gözler önüne seriyor.
Avrupa'daki bu durumun toplumların iç bütünlüğünü ve demokratik değerleri sarsabileceğinden ve ikinci dünya savaşının ardından uzun yıllar uyum içerisinde olan kıtada Hitler ve Mussolini dönemi gibi kıtayı etkileyecek yeni bir savaşın patlak vermesinden endişe ediliyor.
Nitelikli iş gücü düşüşte
Öte yandan Avrupa'daki bu toplumsal değişimin ekonomik yansımaları da ortaya çıkıyor.
Artan yabancı düşmanlığının yurt dışından nitelikli iş gücü istihdamını zorlaştırdığı belirtiliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri son dönemde artan aşırı sağın siyasi güç kazanması ve süregelen yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı sorunu olarak belirtiliyor.
Avrupa ülkelerine gelen yabancıların bir bölümü kendini güvende hissetmediği için ülkelerine geri dönüyor.
Aşırı sağın yakın tarihte iktidarı tamamen ele geçirmesiyle kıta ülkelerinin dışa kapalı bir hale gelmesi iş gücü istihdamında büyük sorunlara gebe olabilir.
Ekonomik olarak dar boğazda olan Avrupa ülkeleri bu sosyo-poitik değişimle daha derim bir ekonomik buhran içerisine girebilir.