Yaklaşık yüz yıldır baskı ve şiddet altında yaşayan Arakanlı Müslümanlar, farklı tarihlerde defalarca katliama uğradı. 1942 yılında 150 bin kişinin öldürüldüğü katliamlar, günümüze kadar çok kez tekrarlandı. Son olarak 2012 ve 2016 yılında yaşanan olaylar, 2017 yılının Ağustos ayı itibariyle yeniden alevlendi. Dünyanın gözü önünde sistematik olarak zulüme uğrayan Arakanları Müslümanların durumuyla ilgili Ottowa Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi Direktörü Prof. Dr. John Packer değerlendirmelerde bulundu.
SOYKIRIM EKONOMİK BİR SERVET KAPANI
Myanmar’da kesinlikle şiddetli bir İslamofobi söz konusu olduğu hâlde Rohingyalıların durumunun farklı olduğunu belirten Packer, “Bu vakada dine başvuruluyor (bilhassa aşırılık yanlısı Budist rahiplerince), ancak Rohingya soykırımının tam anlamıyla veya temelde bir din meselesi olduğuna inanmıyorum. Aşırılıkçı Bamar milliyetçiliği, Rohingyaları nefret edilesi günah keçileri olarak hedefledi ve garip bir şekilde, geniş ölçekte antipati uyandıran baskıcı zorbalardan oluşan orduyu, yeni “ulus savunucularına” dönüştürdü. Bu bir çeşit sapkınlık... Sonunda, durum Rohingyalıların toprak ve mülklerinin birilerinin ellerine geçmesiyle neticelendi, bu yüzden soykırım aynı zamanda ekonomik bir servet kapanıdır” dedi.
KİM LİDERLİK EDECEK?
Rohingyalıların sayıca çok az olduğunu, güçten yoksun ve dış savunmadan mahrum olduğunu vurgulayan Packer şöyle devam etti: “İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 57 devlet bu konuda oldukça net. Ancak bahsi geçen aynı devletlerin çoğunun konuyla hususi bir bağları veya bu meseleden somut bir çıkarları yok ve gerçek şu ki Çin, Myanmar’ı desteklediği sürece Myanmar’a karşı pozisyon alan ve eylemde bulunan devletler için bazı ekonomik riskler olacaktır. Nitekim Myanmar, yatırım ve gelişim için harika fırsatlar sunuyor ve jeostratejik mülahazalar da söz konusu. Soykırım Sözleşmesinde 152 ülke yer alıyor (Türkiye ve kendi ülkem Kanada dâhil) ve ilke olarak bir dava açmak üzere hareket etmeliler. O hâlde, BM Güvenlik Konseyi de harekete geçmeli. Ancak politik ve ekonomik bedeller ferdî devlet eylemlerinin aleyhinedir. Bu sebeple kolektif ve koordineli eylemler gerçekten gerekli… Bir ya da birkaç devlet harekete geçtiği takdirde diğerlerinin de takip edeceğine inanıyorum. Ancak soru şu; buna kim liderlik edecek?”
Soykırım niyeti delillerle pekişti
Türkiye’nin eline bakıyorlar