Şubat 2015'te Süleyman Şah Türbesi'nin Münbiç'ten Türkiye sınırındaki Suriye Eşmesi'ne getirildiğini Şah Fırat Operasyonu'nu yöneten emekli Tuğgeneral İhsan Başbozkurt, başta terör örgütü DAEŞ olmak üzere birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Azerbaycan'ın Ermenistan'a karşı büyük zafer kazandığı Karabağ gerilimi sırasında Türkiye'nin Bakü Silahlı Kuvvetler Ataşeliği görevini yürüten Başbozkurt, 2012 yılında general olarak atandığı Urfa'da konuşlu 20. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nda 3 yıl boyunca DAEŞ terör örgütüyle mücadele etti. Türkiye sınırını DAEŞ ve PYD tehdidinden korumak üzere 5 metre derinliğinde, 4 metre genişliğinde 150 kilometre hendek açan, DAEŞ tehdidi altındaki Süleyman Şah Türbesi'ni başarılı bir operasyonla taşıyan Başbozkurt, DAEŞ'i, sınırlarımızda tehdit olmaya başladığı ilk günden itibaren “Amerika'nın kurduğu örgüt" olarak tanımladı. DAEŞ'e karşı en uzun süre mücadele veren ve örgütü en iyi tanıyan isimlerden biri olan Başbozkurt ile bu örgüt dışında Fırat Kalkanı'nı, el-Bab'ı ve Rakka'yı konuştuk...
IRAK'A DÖNMEK İÇİN KULLANDILAR
“Amerika, 2011 yılında 'Ben Irak'ı terkediyorum' dedi. Terkederken Irak'ı ne halde bıraktığı da bütün dünya tarafından biliniyor. ABD buradan mağlup olarak çıkınca, prestijini kurtarmak için bir süre sonra 'Benim Irak'a geri dönmem lazım' dedi. Geri dönebilmesi ve Suriye'deki bu şekillenme için 2013 yılında el Bağdadi'yi ortaya çıkardı. Bağdadi başta Nusra grubu ile hareket etti. Irak'ta Suriye'ye doğru büyümeye başlayınca El Nusra'dan ayrıldı. Bu kadar genişlemeleri ABD'nin bölgeye tekrar girme meşruiyetini oluşturdu. ABD zaten bunun hazırlığını, bu topraklara şii-sünni düşmanlığını ekerek yapmıştı."
'TERK ET' DEDİĞİMDE ÇIKACAKSIN
“ABD, özellikle Suriye'de kendi kurduğu bu örgüte bir misyon yükledi. El Bağdadi'ye dedi ki, 'Benim gelecekte şekillendirmek istediğim bölgeyi ele geçireceksin. Ben sana terk et dediğimde de çıkacaksın. Kime terk edeceğini de sana söyleyeceğim. Dolayısıyla bu misyonu da kendisine müzahir bir PYD/YPG/PKK devletini kurmak için harekete geçirdi. 2012 yılından başlayarak 2013, 2014, 2015 yılına kadar bu bölgelerde Resulayn, Tel Abyad, Cerablus, Çobanbey, El Bab, Münbiç, Rakka, derken 3 yıllık bir zamanda büyük bir alanı işgal ettiler. Bunlardan Resulayn, Tel Abyad, buram buram Arap şehirleri, yüzde 90'ı Arap, Türkmenler de var. DAEŞ buraları aldıktan sonra PYD/YPG/PKK güçlerine mermi bile atmadan bıraktı gitti."
DESTEK KESİLİRSE YOK OLUR
“Bir misyonu gerçekleştiriyor DAEŞ orada. DAEŞ aslında herhangi bir şekilde o bölgede kalıcı unsur olmaya hevesli, niyetli değil. Yayılma şeklinde baktığınızda bunu açıkça görüyorsunuz. Devlet olmak isteyen bir örgüt böyle yayılmaz. Zaten DAEŞ'i yok etmeyi, ona misyon yükleyenler öncelikle isteyecek. Orada kandırılmış, beyinleri yıkanmış çok insan var. Siz de aynısını yapabilirsiniz, antipropaganda yaparsınız. Mesela şuanda Fırat Kalkanı bölgesinde ÖSO'ya teslim olan DAEŞ'li sayısı yaklaşık 400 kişi. Bu çok iyi bir rakam. Devamı da gelebilir. Bu örgütü destekleyen ülkeler desteklerini çekerlerse DAEŞ çok kısa sürede yok olur."
Harekât ÖSO'ya özgüven getirdi
“Fırat Kalkanı Harekâtı ile Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki planı bozdu. Türkiye o koridoru başından beri, 2012 yılından beri görüyor. Resulayn 2013 yılı başında DAEŞ tarafından PKK/PYD'ye teslim ettiğinden beri Türkiye o koridoru görüyor. Fırat Kalkanı müthiş bir harekât. Bu harekâtın en önemli özelliği, Özgür Suriye Ordusu'na savaşma azim ve iradesini kazandırdı. ÖSO'nun kahraman savaşçılarına özgüven geldi. ÖSO'da düzenli birlik anlayışı oluşturdu bu savaş. Vatan, bayrak, millet, şehitlik kavramlarını kazandılar. Türkiye açısından baktığınız zaman, 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün yapmış olduğu hain terör saldırısının ardından bütün dünya kamuoyu TSK'nın artık takatinin, gücünün olmadığı, emir komuta sevk ve idareyle ilgili sıkıntısının olduğunu zannetti. Bu operasyonla Türkiye, TSK dedi ki, 'Ben dimdik ayaktayım. Gücüm, azmim ve irademden hiçbir şey kaybetmedim.' Fırat Kalkanı, büyük bir başarı kaydetti ve tüm dünyayı şaşırttı."
Muhalifler Rakka'yı alabilir
“Türkiye, Cerablus, Azez, El Bab, Münbiç karesini ele geçirdikten sonra bir sonraki aşama koalisyon güçleriyle Rakka istikametine hareket edilmesi. ABD, Rakka'yı PYD/YPG ile çözeceğine inansaydı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanına yaklaşmazdı. Rakka öyle bir yer ki şuanda nüfusu 700-800 bin. Burada şehir muharebeleri yapılacak. Hava Kuvvetlerinin, topçu desteği, roket desteğinin yoğun olduğu bir muharebe olacak bu. Meskun mahallerde muhabere olacak. ÖSO gördüğüm kadarıyla bir eğitime tabi tutulmuş ve PYD/YPG'den daha iyi durumdalar. Bunu yapabileceklerini düşünüyorum. Akçakale bölgesinde, Rakka'dan gelmiş, Tel Abyadlı çok sayıda insan var. 5 bin kadar. Bunlar ÖSO gibi eğitilip, bunlarla birlikte de girilebilir. Bu bölge onların. Yüzde 90'ı Arap ve Türkmen. PYD/YPG'nin değil. Burada bir psikolojik savaş da yapılmalıdır. O bölgenin aşiretleriyle girersin, onlara da ÖSO gibi vatan, millet, bayrak, toprak aşkını ve savaşma azim ve iradesini aşılarsın. Rakka operasyonu konusunda şunu vurgulamalıyız: Rakka harekatı, Fırat Kalkanı'ndan sonra Türkiye'nin birinci derecede ulusal güvenlik sorunudur. Diyorlar ki, Türkiye'nin ne işi var orada? Peki ABD'nin ne işi var? Siz eğer sınırlarınıza sıkışıp kalırsanız bu devleti yönetemezsiniz."
Pentagon samimiyse yolu açsın
“Rakka harekatının güzergahı çok önemli. 'Cerablus'tan sevk ve idare' diyorlar. Asla! Çok zor buradan, sağlıklı değil. 250-300 kilometrelik bir mesafeden söz ediyorsunuz. Ancak Tel Abyad-Rakka dediğiniz zaman 87-90 kilometre. Sevk ve idarenin, mesafenin, süratle hareket etmenin yapılabilmesi için Akçakale bölgesi, yani Tel Abyad. Madem PKK/PYD ABD'ye müzahir; o zaman bu yolu açmalılar. Tel Abyad'dan 40 kilometre ötedeki Ayn el İsa'ya kadar YPG kontrolü var. Amerika da bu işin içinde olacağı için, burası çok rahatlıkla hareket edilebilecek bir alan. Buradan sonra bir 40-50 kilometre daha kalıyor. Burada da ABD'nin, Türkiye'nin ya da koalisyonun kara gücü, farketmez, buradan hareket ederek gidecek. Eğer samimilerse, DAEŞ'i yok etmek istiyorlarsa Rakka operasyonunun yolu burası."
Legalleştirme oyunu
“ABD'nin bir oyunu da şu oldu: Dünya kamuoyunun ilgisini Ayn el-Arab'a (Kobani) çekmek ve PKK/PYD terör örgütünü meşrulaştırmak için Kobani oyununu devreye soktu. Orada dedi ki, 'Bakın DAEŞ o kadar büyük, o kadar kanlı bir örgüt ki, yüzde 99'u Kürt vatandaşı olan insanların evini barkını yıktı, buraları işgal etti. DAEŞ, Ayn el-Arab'ı aldıktan 1.5 ay sonra PYD/YPG geri aldı. ABD bunu niye yaptı? Bütün dünya kamuoyunun dikkatini o bölgeye çekerek süreci çabuklaştırdı, 'burası Kürtlere ait bir bölge' algısını yaratmak, kendisinin PKK/PYD'ye yardımını legalleştirmek, onlara desteğini sürdürmek için bu oyunu oynadı. Bir diğer amacı da Türkiye'yi güç duruma düşürmekti. Eğer Türkiye Ayn el-Arab'daki 186 bin Kürt vatandaşı almasaydı, parmaklıklar ardında bıraksaydı, ABD dünya kamuoyuna diyecekti ki, 'Türkiye Arap-Kürt ayrımı yapıyor'. Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için bu işi yaptı. Ama Türkiye dik duruşuyla, 'bana geleni ayırmam' diyerek o insanlara kapılarını açtı ve ABD'nin oyunu da tutmadı. Tutsaydı, bunun içeride de etkileri olacaktı. Güneydoğu'da farklılıklar kaşınmış olacaktı."