Türkiye’de okumuşluk seviyesi rakamsal olarak ne kadar yükselmiş olursa olsun, bazı kesimlerin anlama, kavrama ve okuma seviyesinde fazla bir ilerleme kaydedilmemiş olduğunu gösteren çok acı örnekler yaşıyoruz. İsterseniz önce Türkiye’de AK Parti döneminde eğitim alanında, özellikle de yüksek eğitim alanında kaydedilmiş gelişmeleri rakamsal olarak bir gözden geçirelim.
Temel eğitim alanında zaten 8 olan zorunlu eğitim 12 yıla çıkmış, en ücra köylerde yaşayan eğitim yaşındaki gençlerimiz, bedeli devlet tarafından ödenen taşımalı sistemle eğitim imkanına ve fırsatına kavuşturulmuş. Bu arada hızla açılan ve yenilenen okullarla derslik başına düşen öğrenci sayısı yirmilere düşürülmüş, öğrenci başına düşen öğretmen sayısı da iyice artırılmış durumda. Ders kitaplarının da devlet tarafından ücretsiz olarak dağıtılması suretiyle eğitim alanında fırsat eşitliği idealine olabildiğince yaklaşılmış.
Bu esnada yapılan “tabela takmakla üniversite olmaz” eleştirilerinin geçmişte açılan bütün üniversitelerimiz için yapılmış olduğunu hatırlatmakla birlikte, bugün yeni açılan bütün üniversitelerimizin kısa süre içinde dünya üniversitelerinin asgari seviyesini hemen yakaladıklarını da söyleyelim.
Aslında üniversiteleşme oranı bir çok endekste bir ülkenin demokratikleşmesinin göstergelerinden biri olarak da değerlendirilir. Çünkü yüksek eğitim insanların bireyleştiği ve yönetim sürecine bir şekilde katılmalarını sağlayan en önemli kanaldır.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse Türkiye’de üniversiteleşme yolunda çok gecikilmiş olduğunu ve bugün bile daha epey yol kat etmemiz gerektiğini söyleyebiliriz.
Üniversitelerimize ayrılmış olan kaynak da sürekli olarak artırılmış, 3 milyar TL’den elimizdeki bütçe rakamları itibariyle 42,2 milyara yani tam 13 katına çıkmış bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 9 yaşındaki küçük çocukların evlenebileceğini söylemiş olduğuna dair bir anda patlayan haberin arkaplanında gördüklerimiz, eğitim seviyesi ülkede hangi seviyeye çıkmış olursa olsun, bazılarının ne zekasına, ne bilgisine ne de ahlakına bunun hiçbir yansımasının, hiçbir faydasının olamadığını gösterdi. Ne yapsanız beyhude. Diyanet İşleri Başkanlığı defalarca büluğ çağını veya biyolojik olarak ergenlik yaşını belirlemekle yasal olarak bir kız veya erkeğin evlenebileceği yaşı belirlemenin aynı olmadığını söylese de, haberin bu şekilde yuvarlanarak büyümesini kimse engelleyemedi. Oysa anlayacakları dille “ergenlik yaşı biyolojik bir yaştır ve bu diyanetin veya başka herhangi bir insanın tespitiyle değişebilecek bir şey değildir. Evlilikle ilgili yaş tahdidini ise kültürel koşullar ve yasalar belirler. Nitekim geleneksel, tarım toplumlarından kent toplumuna doğru gidildikçe evlilik yaşında da ilerleme sağlanır, çocuk sayısında da azalma meydana gelir.” Bu gerçeği görmek için temel sosyoloji bilgisi, hatta sosyal bilgiler düzeyi yeterli, ama Türkiye’nin ana muhalefet siyasetçisi bu temel bilgiden bile daha nasiplenememiş. Tabii bu temel bilgi açığı kapatılabilir, o kadar zor olmasa gerek. Ama kapatıldığı halde bu gürültü devam ediyorsa, sorun ciddi bir ahlaki sorun, yani cahiliye sorunu olarak netleşir. Ondan çıkışı da ancak Allah’ın hidayetiyle olur.
Mescit mevzuu bir yana bu tuvalet konusunda CHP’lilerin ayrı bir takıntısı olduğu anlaşılıyor. Daha önce Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin tuvaletlerini diline dolayan Kılıçdaroğlu bu sayede Cumhurbaşkanı'ndan, Külliye tuvaletlerini gezmek ve yakından görmek üzere özel bir davet almıştı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.