Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinde İhvan faktörü

04:0030/05/2018, Çarşamba
G: 30/05/2018, Çarşamba
Yasin Aktay

Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki, özellikle medyaya yansıyan şekliyle veya medyanın etkilediği ilişkileri seri olarak yazdığım bugünlerde, bu ilişkilerin seyrinde enteresan gelişmeler oluyor.Son yazımda bahsetmiştim. Birleşik Arap Emirlikleri ve S. Arabistanlı bazı aktivistlerin başlattıkları yoğun bir Türkiye karşıtı kampanya ile karşı karşıyayız. Bu kampanya bazı haberlerin diline kendiliğinden yansıyan tarafgir veya önyargılı dilden ibaret değil. Bayağı aleyhte, hasmani duygularla yürütülen

Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki, özellikle medyaya yansıyan şekliyle veya medyanın etkilediği ilişkileri seri olarak yazdığım bugünlerde, bu ilişkilerin seyrinde enteresan gelişmeler oluyor.



Son yazımda bahsetmiştim. Birleşik Arap Emirlikleri ve S. Arabistanlı bazı aktivistlerin başlattıkları yoğun bir Türkiye karşıtı kampanya ile karşı karşıyayız. Bu kampanya bazı haberlerin diline kendiliğinden yansıyan tarafgir veya önyargılı dilden ibaret değil. Bayağı aleyhte, hasmani duygularla yürütülen bir kampanya idi. Türkiye’nin bugünlerde ekonomisini etkileyerek seçim sürecini de böylece belirlemeyi, dolayısıyla Erdoğan’ı yıkmayı hedef alan bir kampanya…

Bu kampanyaya kısa bir süre içinde cevap, ilginçtir, yine S. Arabistanlı ve Kuveytli başka aktivistlerin yeni ve güçlü bir kampanyasıyla geldi. “Yazımız Türkiye’de daha güzel!” başlığıyla sürdürülen kampanyada Türkiye’de tatili gerçekten çok güzel gösteren video kesitleri, resimler, güzel tecrübelerden örnekler veriliyor, Türkiye’nin farklı imkan ve güzellikleri yansıtılıyor.

Bu kampanya tamamen gönüllü bir Arap aktivizminin çabası olarak çıkıyor. Bunun yanısıra Kuveyt’ten milletvekilleri, millet meclisinde yaptıkları toplantılarda maruz kaldığı bu saldırıda Türkiye’nin yanında durmanın bir görev olduğundan hareketle bir dizi karar alıp uygulamaya sokmuşlar. Buna Kuveytli vatandaşların tasarruflarını Türk lirasına çevirme kampanyası da, Türkiye ile aradaki bir çifte vergilendirme hususunun Türkiye lehine yeniden düzenlenmesi de dahil.

Bu yeni gelişmeyi de kaydederek Türkiye ve S. Arabistan ilişkilerini bir şekilde etkileyen başka bir faktöre, İhvan-ı Müslimin faktörüne geçelim.

Özellikle Arap Baharı sürecinden sonra Mısır’da seçimleri kazanan İhvan kökenli Muhammed Mursi’ye karşı yapılan askeri darbeden hemen sonra Türkiye ve S. Arabistan arasında ciddi bir gerilim alanı oluştu. Malum S. Arabistan bu darbeyi destekledi, finanse etti ve etmeye bugüne kadar devam etti. Türkiye ise bu askeri darbeye karşı dünyada en net, hatta tek net tutumu sergileyen ülke oldu. Türkiye’nin bu duruşu iki ülke arasındaki net bir tutum farkı. Bunda kuşku yok.

S. Arabistan medyası kendi duruşlarını savunacak sağlam bir argüman ortaya koymak yerine Türkiye’nin bu duruşunu İhvan’a meyil olarak anlayıp Türkiye’yi adeta İhvan’la özdeşleştirme gayretine girdi.

Oysa Türkiye’nin darbeye karşı duruşu bir İhvan savunması değil, darbelere ve darbelerle ortaya çıkan açık insan hakkı ihlallerine karşı bir duruştu. Sisi’nin kendisine emanet edilmiş bir görevi, iktidara gelmek için bir darbe aracı olarak kullanması herşeyden önce bir emanete ihanet ve yetki gaspı idi ve bu ihanetin herhangi bir Müslüman ülke tarafından desteklenmesi toplamda bütün İslam dünyasının ciddi bir ahlaki sorunudur.

Üstelik bu darbe esnasında dökülen binlerce masum insanın kanı o darbenin caniliğine, katliamına, yoğun insan hakkı ihlallerine şahitlik etti. Darbeden sonra toplamda yüzbine yakın insan tutuklandı, ağır işkenceye maruz bırakıldı. Halen 60 binin üzerinde yaşlısı, genci, kadını, hastası, en ağır zindan koşullarında en temel sağlık-tedavi hakkından, adil yargılama hakkından, yakınlarıyla ve avukatlarıyla görüşme hakkından mahrum bırakılarak tutuluyor. Bu insanlar İhvan değil de başka bir yapı olsaydı da savunulmayı hak ederdi. Türkiye bütün İslam dünyasında insan hakları seviyesinin geliştirilmesini kendine bir görev edinmiştir. Bunu İslam dünyasında birilerinin görev edinmesi gerçekten gerekiyor. İnsan haklarını kul hakkı olarak görüp konuyu doğrudan ve ağır bir dini sorumluluk olarak tanımlamış bir dindir İslam; bize başkalarının insan hakları dersi vermesine ihtiyacımız olmayacağı kadar. Ama maalesef İslam’ın bu konudaki hassasiyetini unutup konuyu ancak uluslararası bir konu haline geldiği ölçüde önemsiyoruz. Mısır’da bugünkü ağır insanlık dışı uygulamalara bütün İslam dünyasının ortak bir tavır geliştirmesi gerekiyor.

Konunun İhvan’la alakası yok. Türkiye tecrübesi ile İhvan tecrübesi birbirinden çok farklı. Ama İhvan demişken nasıl bir toplum kesiminden bahsediyor olduğumuzu da tavzih edelim. İhvan bugün bütün dünyaya yayılmış örgütlülüğüyle birkaç ülke kuracak bir nüfusa ve etkinliğe sahip. Bir çok ülkede ya iktidarda veya iktidarın ortağı veya ana muhalefette. Ama faal olduğu her yerde terörle, şiddetle arasına son derece net bir mesafe koymuş bir hareket. İhvan’a terörle münasebeti konusunda isnat edilen en ağır suçlama, bazı terör olaylarına bulaşmış olan örgüt veya kişilerin bir zamanlar İhvan’a mensup olmalarıdır. Böylece İhvan’ın şiddet anlayışını barındırmıyorsa bile doğurmuş olduğu söyleniyor. Oysa bu münasebetlere dair daha doğru bakış şudur: İhvan, şiddete meyilli olan kimseyi içinde barındırmadığı için, bu meyli olanlar ancak İhvan’ın dışına çıktıklarında istediklerini yapabiliyorlar.

S. Arabistan tarafının şunu iyi anlaması lazım. Türkiye tecrübesi İhvan’ın çok ötesinde bir tecrübe, ama Türkiye İhvan’ı da İslam ümmetinin bir gerçeği ve bir parçası olarak görüyor. Nasıl İran ve S. Arabistan arasında nefret ettirmek değil yakınlaştırmak, ayırmak değil birleştirmek, çatıştırmak değil uzlaştırmak yönünde bir tavrı varsa İhvan konusunda da tavrı bundan farklı değildir. Nitekim buna çabaladığı için Türkiye’nin İran’ın her yaptığını onaylıyor olduğu sonucu da çıkarılamayacağını söylemiştik.

Kanaatimce S. Arabistan’ın İhvan’dan yana korkuları veya endişeleri son derece yersizdir. İran’ın S. Arabistan karşıtlığı çok açıksa da İhvan’ın S. Arabistan karşıtlığına dair münferit bazı kişilerin ifadelerinden başka hiçbir emare yoktur. Sisi darbesini desteklemesine rağmen S. Arabistan’a karşı ifadelerinde hiçbir zaman dozu aşan bir eleştiriye gitmedi İhvan çevreleri. Dahası, S. Arabistan gerçek anlamda bir dost-düşman değerlendirmesiz yapacak olursa, İslam dünyasında dayanacağı en zinde toplumsal gücün de İhvan’dan başkası olmadığını görecektir.

Görmediği ve İhvan’a karşı yersiz bir korkuyu siyasete dönüştürdüğü ölçüde S. Arabistan kendi en doğal toplumsal dayanağını yok etmektedir.

Şu mübarek Ramazan gününde Allah’ın kitabındaki açık emrinden üzerimize düşeni yapmış oluyoruz: “Müminler ancak kardeştir ve kardeşlerinizin arasını bulunuz!”

#Suudi Arabistan
#Türkiye