Anadolu Platformu’nun geleneksel hale getirdiği Anadolu Buluşmalarının 13.sü bu yıl Afyonkarahisar’da “İslam Dünyası: Birliktelik Modeli ve Gelecek Perspektifi” başlığıyla gerçekleştirildi.
Altı gün süren ve yurtiçinden-yurtdışından çok sayıda konuşmacının ve izleyicinin katılımıyla gerçekleşen sempozyuma Tunus Nahda Hareketi lideri Raşid el Gannuşi de sözlerine “Tunuslu kardeşlerinizden selam getirdim” diyerek başladığı çok verimli bir söyleşide bulundu.
- İslam doğduğu günden beri özgürlükçü bir din olmuştur. Özgürlük her zaman iyiliklere, dolayısıyla İslam’a alan açar. Müslümanların özgürlükten korkmalarını gerektiren bir durum yoktur. Zira Kur’an’ın delilleri güçlüdür, açıktır. Başkalarına baskı uygulayarak bir yere varılamaz. Demokrasi haramsa diktatörlük mü helal oluyor? İslami hareketlerin en büyük düşmanı diktatörlüktür. İslam’ın delili, ispatı, çağrısı güçlüdür. Kur’an meydan okuyor; “delillerinizi getirin” diyor. Özgürlük kötü şeylere de kapı açabilir, ama sonuçta halkımız haramı helali bilir. helali kutsar, haramdan kaçar. O yüzden neye yol açtığına bakmaksızın ilke olarak biz her zaman özgürlüğün yanında yer almalıyız.
-Müslüman Arapların bir devleti yoktu. İslam onları Medine’de bir devlet yapmıştır. Medine Hicaz’da kurulan ilk devlettir. Medine Vesikası bir anayasa niteliğindeydi ve ilk defa bir anayasa temelinde başka insanlarla bir arada yaşamayı düzenlemiştir. İstanbul da İslam hilafetinin merkeziydi. Zira çoğulcuydu.
-Bu dinin tarihi aynı zamanda kültürün, siyasetin, medeniyetin tarihidir. Hz. Ömer, Ebubekir’in vasiyetiyle halife olmadı. Genel uzlaşma üzerine halife oldu. Aynı şekilde Hz. Ali de öyle…
-Bizim medeniyetimizde kralların uluhiyeti kabul edilmemiştir. Devrimler olmuştur. İslam, yönetimi herhangi bir ırka hasretmemiştir. Müslümanlar kardeştir. Ümmet birdir ve tekdir. İktidarın toplumlar arasında el değiştirmesine hak sunmuştur.
-Osmanlılar yaklaşık 500 yıl toplumları yönettiler. Tarihteki bu başarılarından ötürü Türkleri büyük bir muhabbetle selamlıyoruz.
“İslam Dünyası” adına bir “gelecek tahayyülü” kurmaya veya bu tahayyüller üzerine konuşmaya davet aslında bugünlerde ifa edilmesi vacip konulardan biri haline gelmiş gibi. Geleceğin dünyasında Müslümanlar kimlerle beraber yaşayacak? Nasıl bir dünyada yaşıyor olacaklar? Müslümanların durumu genel olarak gelecekte nasıl olacak?
Kuşkusuz Müslümanların bugün bu soruları soracak hale gelmiş olmaları bir mevzu. Belki geçmişte bu sorular sorulmadan geleceğe dair hayaller ve ütopyalar kuruluyordu. Bugün gelinen durumun geçmişte kurulan o hayallerin neresine denk düştüğü ise başka bir mevzu.
Belki ilk etapta geçmişte kurulmuş hayaller veya ütopyalar ile bugün Müslümanların geldiği durum arasında karşılaştırmalar yapmak lazım. Muhtemelen bir çok kişi bu yüzleşmeye hiç gerek duymuyordur bile. Bu yüzleşmeye gerek duyup cesaret eden bir çok insan ise gelinen durum ile gençliğinde İslami idealleri adına kurmuş olduğu hayaller arasında ciddi mesafeler görecektir.
Bu mesafelerin bir sapma bir vazgeçiş, bir inhiraf mı oluşturduğu yoksa hayatın yeni öğrettikleri ışığında o hayallere kaynaklık eden asıl büyük metinler yeniden yorumlanarak herşeyin yolunda olduğu hissi mi yayılıyor? Eğer böyle oluyorsa bu, yapılan yanlışların haklılaştırılmasına hizmet eden basit bir kendinden kaçmayı mı sağlıyor yoksa gerçekten daha sağlıklı bir metin-yorum dengesi mi geliştiriyor?
Bütün bu soruların ortada olduğu bir sorgulama bizi davet ediyor. Anadolu Platformu geleceğin dünyasında Müslümanların durumunu tartışmaya açarak bu daveti de yapmış oluyordu. Biz de bu davete icabet ederek tartışmaya-düşünmeye çalıştık.
Geleceğin dünyasında Müslümanlar kimlerle birlikte nasıl bir hayat yaşayacaklar? Bu soru kuşkusuz geçmişte Müslümanların kimlerle birlikte nasıl bir haşat yaşadıklarını sormadan cevaplanabilecek bir soru değil. Geçmişte Müslümanlar herkesle birlikte yaşadılar. Genellikle Müslümanların idaresi altında Müslüman olmayanlar kendi dinlerinin gereğini de yerine getirerek, kimliklerini koruyarak özgürce yaşadılar. Müslümanların geçmişte kurdukları bütün şehirlerin böylesi bir kozmopolit niteliğinin de olduğu bilinen bir gerçek. Kozmopolitlik Gannuşi’nin de ifade ettiği Müslümanların kendilerine duydukları özgüvenin de ifadesi olarak her zaman özgürlükten yana koydukları tavır sayesinde ortaya çıkan çoğulcu, çokkültürlü bir toplumsal ortam. Bugün Müslümanlar yine başkalarıyla, ama bu kez her zaman kendilerinin kontrol edemedikleri ortamlarda birlikte yaşamaya devam ediyorlar.
Kendilerinin kontrol edemedikleri bu ortamlarda ise başka kültürlerin baskısına, dışlamasına ve zulmüne maruz kalmaları da sıklıkla yaşanan durumlar.
Diğer yandan geleceğin dünyasında Müslümanların kurmak istedikleri veya en azından kurulumunu etkilemek istedikleri dünyanın hiçbir zaman tek aktörü olmadıklarını veya olmayacaklarını akıllarından çıkarmamaları gerek. Zira gelecek perspektifi kuranların en çok yanıldıkları hususlardan birisi, sahada başka aktörlerin de var olduğunu ve kendisi ne yaparsa yapsın, bu yaptıklarını ya etkisiz hale getirecek veya bütün planlarını revize etmek zorunda bırakacak eylemleriyle bu aktörlerin veya faktörlerin de belirleyici olabileceğini hesaba katmamak..
Aslında “gelecek perspektifi” tecrübeleri üzerine söylenecek çok şey var. Bu tecrübelerin büyük ideolojiler çağında yaşanmış zararlı-faşizan sonuçları üzerine, veya büyük dünya dinlerinin üç bin yıl öncesinden günümüze atılmış oklara dönüşen muazzam etkileri üzerine ve tabi İslam’ın “geleceğe” açtığı bakış açıları üzerine…
Nasipse buradan devam ederiz….
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.